İki kalp arasında en kısa yol
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde kazanması zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya/İki Kalp
Bu yazıya başlarken zihnimin her köşesinde 35. bölüm dolaşıyordu. Ama asıl sorun ‘Nasıl başlamalıydım?’ Daha sonra DefÖm’e de çok yakıştırdığım bu muhteşem Cemal Süreya şiiri düştü aklıma, buradan gireyim madem olaya dedim.
Çok doğru bulduğum bir İz tabiriyle ‘birlikte ama ayrı’ bir çift DefÖm. Defalarca birlikte olmaya çalıştılar ama bilinen çeşitli engeller nedeniyle bir türlü istedikleri huzura ve mutluluğa kavuşamadılar. Asıl isyanları bunaydı ya zaten. İki Kalp şiirindeki yerleri bana göre ‘bir şeyin provası yapılıyor sanki’ satırlarında saklı. iki hafta boyunca aynı evde yaşamak ne demek bunu tecrübe ettiler, kendilerini denediler, hatta bir değişiklik yapıp birbirlerini daha iyi tanımaya çabaladılar ve bence bir nevi kendi tiyatro oyunlarının provasını yaptılar.(Pek bir şeyler paylaşamamış olsalar da.)
Ama şimdi oyuna dönme zamanı, provalar bitti! Söylemeden geçemeyeceğim geçen bölümün son sahnesinde Gallo’ya olan bakışlarından dolayı Ömer’e ne kadar kızdıysam, Defne gittikten sonra mutfak tezgahına tutunup özlemle alış veriş listesine bakan Ömer’i o kadar affettim ve anladım ki Ömer’in Defne’den başkasını sevmesine imkan yok. İster biri ona ‘anka kuşu’ arması versin, o kişi ister karakter olarak tıpa tıp aynısı olsun, hiç fark etmez. Sonuçta Ömer’in Defne'si olmak zor zanaat, her baba yiğidin harcı değildir.
Yoruma biraz tepesinden bakmış gibi olacağım ama Hulusi Dede’nin Neriman’a köşkün anahtarını vermesi oyunu nereye götürecek merak içinde bekliyorum. Sonuçta bu oyuna başlarken Neriman’ın tek amacı köşke kavuşabilmekti. Artık ona da kavuştuğuna göre muradına ermiştir ve bizimkileri rahat bırakır diye düşünüyorum. Fakirin ekmeği de umut işte ne yapacaksın?
Özlem konusunda içinden geçenleri pat diye söyleyen Defne’ye hayranım gerçekten. Fakat benim anlamadığım Ömer bu tatlılığın karşısında nasıl o kadar cool davranabiliyor? Çok hoşuna gittiğinin zaten hepimiz farkındayız. Üstelik asansör-Defne- Ömer üçlüsü olunca çıta bayağı bir yüksekte olduğu için insan sadece Ömer’in inadıyla Defne’nin tatlışlıklarıyla karşılaşınca hayal kırıklığı yaşamıyor değil yani her ikisine rağmen.
Yazı devam ediyor..