Batılılaşma maceramızda keşke bu
halka eksik kalsaydı ama biz de kendi fıtrat ve imkanlarımıza göre kendi seri
katillerimizi yetiştiriyoruz. Bizim canimiz batılı hemcinsleri gibi planlı, ketum
ve kurnaz bir prototip değil. Yakalanmamak için suç işlerken iz bırakmama gibi
küçük hesaplara tenezzül etmiyor. Cinayetini işledikten sonra hiç zorluk çıkarmadan
polise teslim oluyor. O artık hapishane
koğuşlarında saygın bir kader mahkumu.
Devletimiz
o kadar sevgi dolu ve pozitif ki en azılı suçluda bile iyi bir hal keşfediyor
ve ceza indirimi yapıyor. Sonrası sokağa dönüş, topluma uyum çabaları (toplumu
kendine uydurma) ve gene cinayet. Ekrana uyarlamada bu karakterlerin süreklilik
bakımından sıkıntısı olmasa da hikayeleri yer yer kopuk ve fazlasıyla gizemsiz
. Ayrıca seri katilin bizzat kendisini ekrana sürüp reyting alma imkanı varken
kurgusuyla kim uğraşır? Mesela ilk iki eşini öldürmüş bir caniyi kendine
münasip bir üçüncü kurban bulması için gündüz-kadın programına bile
çıkartabiliriz.