Haluk Güney: Küçük dağları ben yarattım pozları karizma
bakışları altında uyuz olduğumuz ses tonu, bizleri sinir eden tavırları ve
bizlerin “Yurt dışına gitse de kurtulsak” serzenişlerimiz. Kısacası patronun
oğluyla tanışmamız pek de iç açıcı olmamıştı.
Babasıyla arası yağ bal olmayan bir adamı biz de benimseyemedik, içimiz
ısınmadı. Şirket içerisinde çalışanlara karşı tavrı da hiç babasına
benzemiyordu. Elbette ikisinin farklı karakterlere sahip olduğunu biliyorduk;
yalnız bu kadar zıt kutuplar olabileceğini düşünmemiştik. (Bunlar hep klişe
başlangıçlar azizim)
İlk başta babasının asistanı Ece’ye karşı aldığı tavır, Ece için işkenceli
bir sürecin başlangıcıydı. (Tamam canım, işkence dediysem, azcık abarttım^.^)
Babasını, dışarıdaki genç, para avcısı kızlardan korumak istiyordu. Yanıldığı
nokta ise önce konuyu doğru anlaması gerektiğiydi.
Ece’ yi kendi asistanı olarak istemesiyle sayıp sövenlere bir not: Haluk'u en iyi tanıyacağımız yol buydu. İşte
her şey tam da istediğimiz gibi şekilleniyordu. Buz kralı neden yalnızdı? Neden
yemeğini tek yerdi? Bu anlamsız tavırların bir nedeni olmalıydı. Hayata karşı
bakışı neydi? Zengin oluşu, kendine göre yakışıklı oluşu; ama sevgilisinin
olmayışı… Neden? Niçin? Evlilik için ne bekliyordu? Sevmiş miydi birisini? Kalbi
mi kırıktı? Uyuyan güzeli mi henüz karşısına çıkmamıştı? (Şimdi düşündüm de
geçmiş aşk hayatını hâlâ bilmiyorum, bilen varsa anlatsın)
Hırçınlık konusunda doruklara ulaşan Haluk, yavaş yavaş yurdum insanı moduna giriyordu. Elbette Ece 'nin inadı, azmi, sabrı bizleri de şaşırtıyordu. Çünkü
Ece de güçlü karakterdi. Haluk, çözüldükçe içindeki minik köpek yavrusu
sevimliliği ortaya çıkıyordu. Haluk’un, Ece’ye karşı çalışan-patron
ilişkisinden daha fazlasını hissetmesi de kalbinin sıcaklığını gösteriyordu.
Gittikçe, gıcık Haluk sesleri,
Halukkkkkk kalp kalp olmaya başladı. Eskiden soğuk adam dediğimiz Haluk, âşık
olunacak ilk 5 erkek içerisine girdi. Haluk’un içindeki buz dağı kırıldıkça
altından müzik seven, gitar öğrenmeye çalışan, espri yapma kabiliyetini (Maalesef
esprileri kendi gülüşüyle sınırlı) fark eden, kahkahasıyla bizi neşeye boğan
beyaz atlı prense dönüştü.
“Haluk’un gıcığı”, “Haluk Güney ve buz kalbi” gibi adresleri
olanlar “Haluk’un kahkahası”, “Haluk Güney çekiciliği” diye isimlerini
değiştirmeye başladılar bile. (Böyle isimler yoksa da benzerleri muhtemelen
vardır ^.^)
Haluk, kalbini açtıkça, hikâyesini Ece yoluyla bize anlattıkça
kendi dünyamıza daha çok almak istedik. O yardım ettikçe, sevmeyi öğrendikçe,
halay çektikçe, yalandan kıskandırmaya başladıkça onu daha çok sevmeye başladık
(Al, içine sok ^.^).
İlk başta aşk için bir kelime demiştik. İşte üç harfin ne
kadar etkili olduğunu anlatan hallerdir. Aşk; donuk, boş bakışlı adamın
derinliklerine indi, inmeye devam ediyor. Sevdiği kadın için girdiği haller,
yaptığı işler, hep aşktan… Evimizin neşesi olması, keyfimize keyif katması sevgisinden. Nasıl da insanlara ve hayata karşı bakış açısı değişti. Nasıl da sevdiğimiz
adam oldu. Nasıl da güzel bakıyor, ne kadar da özel oluyor. Her izlediğimde bir
kez daha beni kendine hayran bırakıyor. (Bir çoğumuzu aslında ^.^)
Yepyeni Haluk Güney maceralarını izlemek
üzere usulca ayrılırken evimizin neşesi Haluk Güney kişisi videolarını şuraya
bırakıyorum… Bol kahkahalar, çok sevmeler… Dip not : Jest ve mimiklerine hayran olma garantisi mevcut. Mavi takım elbisesi ise favorim ^.^
Mavinin her tonu ve Haluk
Keyifli günler…