Buranın hatunlarının sıcacık kalbi ve asil duruşu en çok dikkatimi çeken etkenlerden biri oldu. Her biri bir İtalyan hanımefendisi edasıyla ve eşsiz sohbetleriyle gönlümde çok ayrı bir yer edindi. Burada yaygın olan butik otellerde cuma akşamı olduğunda her televizyon Kiralık Aşk'ı gösteriyormuş. -ki buna tanık oldum sahiden öyle.- ve Elçin Sangu bambaşka seviliyormuş. Etrafta yaygın olan çiftliklerde gezen kovboy misali amcalara onu sorduğumda tanımayan çıkmadı. Belirtmeden geçmek peri bacalarına saygısızlık olur.
Gözlerine karışan bir tutam kestane kızılı ile tarifsiz anlamlar kazanan bakışlarına göz gezdirirken bir anda içimin geçmiş olmasıyla beraber uyuyup kalmışım dağ tepelerinde. Hipnoz etkisiyle uyandığımda ilk yaptığım eylem; bir kalemle saçlarımı toplayıp bir süre aynalara bakmamak oldu.
Kristal tozları serpildiğine inandığım bedeni sayesinde İzmir kızı olduğuna çok şaşırdım ne yalan söyleyeyim.. Güneşe karşı koyan ama bir o kadar da hassas olan bir yapısı var. Gözlüğümü kaldırıp güneşe baktıran çok hissiyatım vardı kalemi bırakmadan söyleyeceğim. Yazsam roman mı olur? Aynen öyle. Uzatmaya gerek yok. Baktıkça baktırıyor.
"Sahne Tozu" yutmuş. Kamera karşısındaki alışılmışın dışındaki güçlü tutumu ve rolü sıkı sıkıya kavrayışı buradan geliyor. Her insan birilerini yorumlayabilir. Ama ben Elçin Sangu'yu kaleme alırken geniş ufkunun aydınlığına sığındım. Cahiliyetin arkasına sığınan kibirli insanlara çokça rahmet.