Şunu da söylemeden edemeyeceğim. Artık Defne’nin "Ayyhh! O da beni seviyor değil mi?" diye sorması beni deli ediyor. Yahu dünya âlem duydu. Sen hala sorup duruyorsun. Ayrıca, İso’yla konuşurken “Keşke Ömer burada olsaydı. Gözlerinin içine baksaydım.” falan dedi." Ya bi git Defne! Adam gelse, yine azarlarsın. Seninki de hep laf. Hiç icraat yok, diyesim geldi. İzlerken eminim çoğu kişi aynı tepkiyi vermiştir. Ayrıca, Defne’nin “Ölüyorum, bitiyorum aşkından.” sözleri de bana geçmiyor, kusura bakmasın. İnanamıyorum çünkü Ömer’le sahnelerinde, oyundan dolayı olan o gerginlik, sevgisinin üzerine çıkmış. Birkaç an dışında kaç bölümdür sevgisini, özlemini gördüğümüz sahne hiç yok gibi. Kendi başına ya da arkadaş arasında, büyük büyük cümleler kuruyor aşkıyla ilgili ama Ömer’le yan yana geldiklerinde, ne gözlerinde o ışıltıyı ne de hareketlerinde aşkını görebiliyorum.
Çoğu kişinin aksine, ben Yasemin ve Sinan arasında oluşan şeyi sevdim. Tamam, oluş şekli, zamanı ve ikisinin de sabıkalarından dolayı yadırgadık durumu ama bundan sonra birbirlerinde karar kılarlarsa ( özellikle Sinan) eğlenceli şeyler izleriz diye düşünüyorum.
● Son sahnede ne oldu yine göremedik. O sahneler çekilip, nasıl orada bırakılıyor anlamıyorum. Yani, devamını çekmeden paydos mu ediyorlar? En azından, bir güvenlik görevlisi gelip kapıları açabilirdi. Herkes, “Eee hadi evimize gidelim” diyebilirdi. Bu kadar basit bir şekilde bağlanıp halledilebilirdi. En azından kafamızda bir boşluk oluşmazdı diye düşünüyorum.
● Defne ve Ömer sahnelerinin yetersizliğinden çoğu kişi şikâyet ediyor haklı olarak. Şirket ve Ömer’in evi değil de başka fonlarda da görelim onları ve biz de Defne’nin dediği gibi "Ya siz gerçek misiniz?" diyelim. Arada gerginlik var, oyun var evet ama tesadüfi durumlarla başka yerlerde, bir araya gelip vakit geçirebilirler. Defne, her hareketini oyuna bağlayıp gerilmeden sadece o anın gerektirdiği gibi davranabilir. Böylelikle, birbirlerini başka alanlarda da görüp tanıyabilirler. İlla, barışsınlar demiyorum ama iş dışında bir şeyler konuşup vakit geçirebilirler. Başka karakterler de olabilir bu sahnelerde. Romantizm olmasa da paylaşım olsun, diyalog olsun istiyoruz. Umarım sesimiz duyulur.
Sonuç olarak, bazı sebeplerden dolayı, yine rotasından biraz sapmış bir bölüm izledik. Başroller eksikti evet ama diğer oyuncuların çabası ve emeği var. Özellikle Salih Bademci, Sinem Öztürk ve Onur Büyüktopçu, bu bölümde daha fazla sorumluluk almışlar ve arada onların hikâyelerine de tanıklık etmek sorun olmamalı diye düşünüyorum. Tabii, şunu da eklemek isterim daha dolu dolu, eğlenceli ve tutarlı sahnelerle... Haftaya tam olarak bir “Kiralık Aşk” bölümü izleyeceğimizi umuyorum. Biz de sabır çıtasını oldukça yükseğe taşımış seyirciler olarak, güzel bölümler görmeyi hak ediyoruz. Haftaya görüşmek dileğiyle…