Kiralık Aşk: Elde olmayan sebeplerden dolayı, elimizde olanlar

Kiralık Aşk: Elde olmayan sebeplerden dolayı, elimizde olanlar
Öncelikle, Barış Arduç gelmiş, hoş gelmiş. Onun rahatsızlığından dolayı,  dizinin bir iki hafta aksayacağı belliydi. O yüzden, izlerken bunu göz önünde bulundurarak izledim. Belli ki, 31. Bölüm sahneleri önceden çekilmiş ve Ömer'in sahneleri araya serpiştirilmiş. Şimdi bölüme bakınca, elimizde ne var ne yok diye, yalan yok; olmayan şeyler ağırlıkta ama bu bölümü de böyle kabul edip, önümüzdeki bölümlere bakacağız.

Bu bölüm en sevdiğim şey; kesinlikle artık oyunun yükü altına Sinan ve Necmi’nin de girmesiydi. Defne, bölümlerdir bu yük sadece kendisinin yüküymüş gibi ortalarda dolaşıyordu ve kendince çözümler bulmaya çalışırken hatalar yapıyordu. Evet, o âşıktı Ömer’e ve beraber olmaları için bu oyunun ortadan kalkması gerekiyordu ama Sinan ve diğerlerinin de rahatça ortalıkta gezinmeleri (hiç vicdan azabı duymadan) canımı sıkıyordu. Ne zaman ki oyunun ortaya çıkma ihtimali belirdi, onlar da tutuştu ve bu iyi oldu bence.

Defne’nin Hulisi dedeyle konuşma girişimi, beni hem mutlu etti hem de düşündürdü. Mutlu etti çünkü somut bir adım atılması gerekiyordu. Dedenin denkleme katılması, işleri karıştıracak ve heyecan katacak diziye. Düşündürdü çünkü ne kadar Neriman bu oyunu planlamış olsa da, Defne de kabul etti (sebebi ne olursa olsun) ve uzun bir süre de bunu sürdürdü. (Her ne kadar Neriman’ın dediklerini yapmasa da) Şimdi, Hulisi dede bunları duyduğu zaman artık Defne’yi ister mi bilemedim. Sonunda, dürüst davranıp gelip anlatması artı bir puan ama baştan böyle bir oyunu kabul etmiş olması ve sürdürmüş olması, Defne’nin dedenin gözündeki yerini sarsabilir.

Ayrıca, Defne’nin bu hamlesi oyunu Ömer’e hiç anlatmayacağını da gösteriyor. O, bir şekilde oyunu bitirip, Ömer’e söz verdiği gibi ona gitmek istiyor. Peki, artık bu mümkün mü? Bence değil. (Olmasın da! Her durumda, Defne’nin anlatmasını ve sonuçlarına katlanmasını umuyorum. Sonrasında, yalansız ve oyunsuz bir başlangıç yapılmalı.) Ömer, artık ortada ondan gizlenen bir şey olduğundan emin. Geçen seferkiler gibi Defne ona geldiğinde, sorgulamadan onu kabul etmeyecek ya da ben böyle olmasını umuyorum. Ömer, Defne’nin her geliş ve gidişlerini “Defne işte“ deyip kabullendi ve aşkından dolayı da sadece “Yanımda olsun yeter.” dedi.

Aslında arada düşünüyorum. Biri gelip hayatınızın merkezine yerleşiyor, âşık oluyorsunuz, birdenbire! (Ömer’in dediği gibi) ama arada olmayan bir şeyler var. Sizden kaçıyor, bir şeyler gizliyor, hem yanınızda hem değil bunların sebeplerini sorgulayıp peşine mi düşersiniz yoksa kabullenip bu kişiyi “O da böyle biri ne yapalım" mı dersiniz? Normal hayatta, size yalanlar söyleyen, bu kadar gel-gitleri olan bir insanı hayatınızda tutmazsınız. Yaptığı şeylerin, onun karakterini yansıttığını düşünürsünüz. İlla işin içinde büyük bir sır var ve benden saklıyor demezsiniz. Ömer de Defne’yi hep kafasına estiği gibi davranıyor, tutarsız diye düşündü. 29. Bölümde golf oynamadan önce, “Benim kafam çabuk dağılır. Bir öyle, bir böyleyim" demişti Defne. Ömer de, "Onu anladık canım. Duygu durumunuz çok sık değişiyor." demişti. Yani Ömer, Defne’nin kaçma sebeplerini hep sürekli değişen duygu durumuna ve tutarsızlığına bağladı. Defne, bir sırrı olduğunu ve anlatamayacağını belli ettiğinde, Ömer anlamlandırmaya başladı davranışlarını. Şimdi Ömer emin. Ondan saklanan bir şeyler var ve bunların cevabını almadan devam etmeyecek.

Peki; Ömer, nereden başlar diye bir soru sormuştum geçen sefer. Malum sebeplerden ötürü, (Barış Arduç’un rahatsızlığı) Ömer, peşine düşemedi sırrın. Sanırım, çekilen sahnelerde de Ömer bir adım atmış olsun denilmiş ve hiç olmayan o telefon sahnesi çekilmiş. Herkes, Ömer’in Defne’nin anneannesini arayıp direkt “Borç var mı? “ diye sormasının yadırgamış. Evet, çok basit ve geçiştirilmiş bir diyalogdu. Bu konuşmadan "Eee, borç da yokmuş. Senin derdin ne Defne?" sonucuna ulaştı hemen Ömer. Canım, bir telefon konuşmasıyla acaba aradığın şeylere ulaşacağını ya da borç varsa da sana telefonda söyleneceğini mi sandın? Ben, aslında bu adımın Defne’yi harekete geçirmek için daha doğrusu onu hızlandırmak için atıldığını düşünüyorum. Tabii ki, Ömer bir telefon konuşmasıyla bir şeyler öğrenemeyecekti. Anneannesi, Defne’yi aradı ve Defne, artık zamanının daraldığını düşünüp Hulisi dedeyle bir an önce konuşmaya karar verdi. Bakalım konuşacak mı? Konuşacaksa, nasıl bir tepkiyle karşılaşacak? Bunları sanırım gelecek bölüm izleyeceğiz.

Defne, bunları düşünürken saatli bomba Sude etrafta dolaşıyordu. İşte planları bozacak olan kişi! Defne, dedeyle konuşup oyunu bitirecek ve Ömer’e gidecekti. Artık bir engelimiz daha var! Sude sırrı anlatmasa bile, her an anlatabilecek olması, gerginlik katacak hikayeye. Tek dileğim, Defne’nin işin içinden çıkmaya çalışırken daha da saçmalamaması ve lütfen artık oyunun diğer muhatapları olan Sinan ve Necmi ile ortak hareket etmesi.

Bölümde ayrıca yine zorunluluktan, Ömer’in hep evinde olması kötüydü ama Koray’ın o şekilde Ömer’in evine gelmesi çok komikti. Ben, Ömer ve Koray sahnelerine bayılıyorum. İki zıt karakter olmaları,  konuşmalarını daha da eğlenceli hale getiriyor. Ömer’in sabrı, bıkkınlığı ama yine de cevap verip onu dinlemesi çok eğlenceli. Koray’ı hep Ömer’le izlesem sıkılmam sanırım ama Koray ve Neriman bir araya geldiklerinde, kulaklarımı kapatma gereği hissediyorum bazen. Fazla geliyor bazı sahneler. Çok büyük oynuyorlar ve bu hem sıkıyor hem de yoruyor izlerken.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER