Geçen hafta izlediğimiz, bize pek bir duygu geçiremeyen bölümden sonra kıpır kıpır, heyecan dolu, eğlenceli bir bölüm izledik. Romantik komedi kategorisini hak eden keyifli bir bölümdü. 26. Bölüm yorumumda "bundan sonra aşk oyunları izleriz" demiştim. 27. Bölüm tabiri caizse Real Madrid-Juventus futbol maçı gibiydi. Top bir o kalede bir bu kaledeydi sayın seyirciler. Çalım üstüne çalım, gol üstüne gol oldu. İzlemekten başım döndü vallahi, ama hem güldüm, hem heyecanlandım, hem de eğlendim.
Hepimiz bir an önce vuslat olsun, bizim çocuklar kavuşsun istiyoruz. Gerçek hayatta istediğimiz her şey öyle şıppadanak oluyor mu? Benim olmuyor vallahi. Hep yazıyorum, söylüyorum; çok ağır travma geçirmiş bir ilişki var ortada. Taşların yerine oturması öyle kolay değil. Sabırla, ilmek ilmek işlemek lazım…
Herkes temas istiyor, ama bence önemli olan Ömer ve Defne'yi izlerken duygular size nasıl geçiyor? Size neler hissettiriyor? Hayal gücünüzü harekete geçiriyor mu mesela? Bu çocukların (artık çocuklarımız gibi oldular) aralarındaki büyük aşkı göremiyor musunuz, hissedemiyor musunuz gerçekten? İlla öpüşmeleri, koklaşmaları mı gerekiyor? Sadece birbirlerine bakışları bile ortamı elektrikle dolduruyor.
Son sahneden başlayalım mesela... İzlerken benim nefesim kesildi. Ömer'in dediği gibi "hayat aldığımız nefeslerle değil nefesimizi kesen anlarla ölçülür" Kiralık Aşk'ta hiçbir söz boşa söylenmez demiştim. Söz tam geldi yerini buldu. İlerleyen bölümlerde de nefesimizi kesecek anların çok daha fazla olacağını düşünüyorum. Kalem müthiş bir hediyeydi. Ömer'in kalemini Ömer’e hediye etmek daha da müthişti. Defne'nin kalemle boynuyla oynadığı sahnelerdeki Ömer'in bakışları ve sözleri herhangi bir temas olmadan da o duyguları size hissettirmedi mi? Kapının kapanması sahnesi mesela? Hayal gücünüzü harekete geçirmedi mi? Vallahi çatır çatır geçirdi. Hep alev aldı buralar! :) Hepimiz izlerken "kapatma o kapıyı" diye çığlık atmışızdır eminim.
Defne'nin tasarımcı olarak kendine güvenmesinden ziyade "kadın" olarak kendine güvenmesini ve dik durmasını istemiştim. Son sahnede golü 90'a attı (futbol izleyenler ne demek istediğimi çok rahat anlayacaktır). Yavaş yavaş kendinin farkına vardı. Umarım, aslında ne kadar güçlü olduğunu daha da iyi anlar. Ömer'in üzerine yürüdüğü sahne şahaneydi. Ömer'in kendine tutunacak bir yer araması da..
Sude'nin iyileşeceğini ve iyi bir insan olacağını düşünmüyorum maalesef. Kızın ruhu kapkara. Sinan bile o ruhu temizleyemez. Yasemin'le çalışabilmek için yine bizim saf, iyi kalpli kızımız Defne'yi kullandı. Gelecekte bir sürü entrikanın yine onun başının altından çıkacağını düşünüyorum. Hele olur da bu "kiralık aşk" olayını öğrenirse ki bence ya ondan ya da Deniz'den patlayacak olay; o zaman ortalık yıkılır.
Deniz demişken… Defne'yi iyice gözüne kestirdiği ve kolay kolay peşini bırakmayacağı aşikâr. Bu bölüm, gelecekte olabileceklerin habercisiydi sanki. Defne'nin sadece güzelliği değil, masumiyeti de çok etkiliyor Deniz'i. Masumiyet, kendisinin kadınlarda pek karşılaşmadığı bir özellik sanırım. Ortalık daha da ısınacağa benziyor. Satır aralarını iyi okumak lazım.
Bölümün son sahnesindeki geçişler ve müzik harikaydı. Müzikleri seçtiğini bildiğim Müge Turalı Pak'ı 27&Birol Namoğlu’nun (Gripin) harika şarkısı için o muhteşem sahne geçişleri için de Barış Yöş ve ekibini tebrik etmek lazım. Oturduğum yerde çakıldım kaldım. Aynı sahneyi tekrar tekrar izleyeceğime eminim.
Bir tebrik de Elçin Sangu ve Barış Arduç'a. Her bölüm çok iyiler, ama bu bölümde muhteşem oynadılar. Asansördeki Defne'nin "canım", Ömer'in de "duydum" dediği sahne yıkılıyordu.
Bundan sonra ne mi olur? Ömer ve Defne artık birlikte çalışmaya başlayacaklar. Aşk oyunları devam eder, ama gittikçe derinleşerek. Birbirlerini daha iyi tanıyarak, daha çok bağlanarak, daha çok güçlenerek ve her geçen gün daha da çok severek... Tabii ki araya karaçalılar, fırtınalı denizler girecektir. Yine de hep söylüyorum. Bence aşk kazanacak! Çünkü “Bir gün hayatınıza bir el dokunur ve her şey değişir…*” Değişti de…
Not 1: Defne’nin kıyafetleri, özellikle siyah olan efsaneydi. Saç ve makyaj da tam olması gerektiği gibiydi.
Not 2: Yasemin’e ne yapıyorsunuz siz ya? O saç neydi öyle bigudilerle dışarı fırlamış gibi. Kıyafetler de gittikçe kötüye gidiyor.
*Ahmet Batman’ın Korkma Kalbim kitabından…