In Treatment: Biraz konuşmaya hazır mısın?

Tabii böyle bir şey dedim diye çok ağır bir dizi de beklemeyin, öyle olsa ben izleyemezdim.

Farklı farklı hastaları da işlediğinden güzel bir dinamikte ilerliyor. Ama ilk ve üçüncü sezonda yaşananların tadı bunca sene sonra hala damağımda, itiraf etmem gerek. Ucu açık bitmedi bu arada, aklınızda olsun. Bir dönem D-Smart'ın dizi kanallarından birisinde yayınlanıyordu, ama şu ara televizyon yayını yok sanırım. Gerçi Türkçe altyazı sıkıntısı olmayan bir yapım, arayan bir şekilde bulur herhalde.

Gelelim biraz da detaylı içeriğine:

1. sezonun hastaları

Laura: Anestezi uzmanı ve uzun süreli hastalardan. Seks konusunda takıntılı ve hayatında dikiş tutturamamış bir kadın.

Alex: Askeri pilot. Irak'taki görevi sırasında bir emri yerine getirmiş ama sonunda masum çocuklar da ölmüş.

Sophie: Yarışma hazırlığındaki bir jimnastikçi. İntihar girişiminde bulunmuş ve buna dayalı bazı sorunları var.

Amy ve Jake: İyi gitmeyen evlilikleri yüzünden Amy’nin hamileliği ve boşanma konusunda kararsız bir çift.

>> Dizinin geleceğiyle ilgili kuşkuya düşürtmesin ama en sevdiğim sezon bu. Hasta ise 'Alex' oldu, izleyen olduysa nedenini biliyordur. Sophie ve Laura da sağlam karakterlerden.

Melissa George ve Blair Underwood rolleriyle Altın Küre adaylığı kazandılar. Alex'in babasını oynayan Glynn Turman da konuk oyuncu dalında Emmy ödülü kazandı. Diğer aktörlerin yanında Mia Wasikowska da başarılı bir sinema kariyeri olan tanınmış bir aktris zaten.

Genel tavsiye: In Treatment ile ilgili fikir edinmek için sadece Laura'nın ilk seansını değil, en azından ilk beş bölümün izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Böylece sezonun hastalarını görmüş, dizinin tarzı hakkında fikir sahibi olmuş bulunursunuz. Bende güzel işe yaradı.

2. sezonun hastaları

Mia: Paul'un yirmi senenin ardından yeniden gelmeye başlayan eski bir hastası. İşinde başarılı bir avukat ama erkek seçimlerindeki başarısızlıkları nedeniyle halen bekar.

April: Lenf kanseri teşhisi konulmuş ve hem hastalığını henüz neredeyse kimseye söyle(ye)memiş hem de kabullenme konusunda sorunları var. Mimarlık öğrencisi.

Oliver: Boşanmak üzere olan ailesi durumu daha kolay kabullenmesi ve kendini sorumlu tutmayı bırakması için terapiye getiriyorlar.

Walter: CEO'su olduğu şirketteki önemli bir kriz nedeniyle sorun yaşayan, panik atak hastası olduğundan terapiye gelen birisi.

>> Sezonun en sevdiğim ve hikayesinin gidişatını beğendiğim hastası 'April' oldu. Zamanında Alison Pill'i de bu dizi sayesinde tanıdım zaten. Mia karakteri de Paul ile olan geçmişinin katkısıyla sağlam ilerleyen bir karakter; Hope Davis'e rolüyle Emmy'de adaylık da kazandırdı.

Ayrıca ikinci sezonda Paul ve Gina'nın terapileri de gittikçe ilginçleşiyor ve açıkçası biraz sert bir yola sapıyor.

3. sezonun hastaları

Sunil: Eşini kaybedince oğlunun yanına aldığı ama başka bir ülkeye ve hayata alışma zorluğu çeken, bunun depresyonunu yaşayan bir adam.

Frances: Kanserle mücadele eden kız kardeşi Paul'un eski hastası. Kızıyla arası kötü ve replik unutmaya başlamış işinde başarılı bir aktris.

Jesse: Evlatlık alan ailesiyle arasında sorunları olan, yeni bulduğu öz ailesiyle de durumu karışık olan bir genç. Dahası ilişkileri inişli çıkışlı olan eşcinsel biri.

Adele: Üçüncü sezonla birlikte Paul'un reçeteli ilaç kullanması gerekince Paul'un seanslarını Adele ile birlikte yapmaya başladığını görüyoruz. Tamamen yeni biri olan Adele'in de Paul ile sağlam fikir çatışmaları oluyor.

>> Sezonun en sevdiğim hastası kesinlikle 'Jesse' oldu. Totalde de Alex ile birlikte ilk üçte olduklarını söyleyebilirim. Şimdilerde başarılı bir sinema kariyeri bulunan Dane DeHaan'ı ilk kez bu diziyle tanımıştım. Pek de güzel oldu. Adele her ne kadar benim gözümde Gina ol(a)masa bile onun bölümleri de kendini izletebiliyor.


In Treatment final zamanı geldiğinde bitmesini kesinlikle istemediğim dizilerden biri oldu. Bundaki en büyük pay elbette Paul Weston karakterinde ve onu canlandıran Gabriel Byrne’da. Hastalarıyla olan ilişkileri, verdiği tavsiyeler, seansta konuşulanlar ve bahsedemeyeceğim dahası... Üstelik dizinin konuyu hastaların 'en son' seanslarında bir yere bağlayış tarzlarını da takdir etmemek olmaz. Ama dürüst olayım, üç sezon boyunca gördüklerimden sonra terapist arayacak olsam Gina'yı mı Paul'u mu seçerdim şeklinde ara ara düşündürttü beni. İzleyicilerin de bu tarzda bir ikileme düşeceğini düşünüyorum.

Sevgili In Treatment hakkında diyeceklerim bu şekilde efendim. Yıllar sonra halen güzelce anıp üstüne yazı yazdırabildiğine göre iyi ki izlemişim ben bu diziyi. Herkese de tavsiyedir...



ETİKETLER :

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER