Limitless: Çak bi NTZ, dünyan değişsin!

Limitless: Çak bi NTZ, dünyan değişsin!
Prensip olarak bilim-kurgu hikayelerinden hoşlanmadığımı düşünüyorum. Çünkü, yıllar içinde izleyip "Vay be!" dediğim hiçbir hikaye bilim-kurgu temalarının kıyısından köşesinden geçmiyor. Gerçi Limitless tam bir bilim-kurgu değil, suç draması rafında da yeri var. Nedendir bilmiyorum, korku izlemeyi de sevmem derim ama The Walking Dead izliyorum mesela.. Sanırım CBS'in sezon dizis Limitless ile de ilişkimiz böyle gelişecek. Dizinin Türkiye yayını başladı ve ilk bölüm dün gece Fox Crime kanalında yayınlandı. Türkiye yayınının sabahına tam sezon onayı aldığı yani 22 bölüme yürüyeceği haberi de ortamlara düştü. Böylece Limitless'i tam 22 cuma Fox Crime'da izleyebilirsiniz. Gözümüz aydın!

Limitless'in lansman toplantısı 9 Ağustos'ta L.A'de CBS tarafından yapılmıştı. Yazarımız Pelin Özuludağ bu toplantıların tamamını izledi. Anlayacağınız tam iki aydır elimizde bu dizi hakkında bütün bilgiler vardı ama cümle kuramadık, gerisini var sen düşün. Dizinin dört başrol oyuncusu ve uyarlamacı yazarı ile yapılan röportajları şuraya bırakayım. İçinde çok ilginç detaylar var.

Limitless, bilindiği üzere başrolünü Bradley Cooper'in oynadığı aynı adlı sinema filminden ekrana uyarlama. Hoş, röportajları okuyunca meselenin sadece filmde yaratılan evrende geçtiğini yani açılımların farklı olacağını da öğrendik. İlk bölüm beklentilerimi aştı; izlemesi heyecanlı ve sürükleyici oldu. Yönetmen Marc Webb, evvelce defalarca çeşit biçim televizyon dizilerinde denenmiş, tutmuş bir görsel dil kurmuş olmasına rağmen bu sefer de çok başarılıydı. Demek ki klişeden kaçmamak lazım.

Brian fenomen bir karakter olur mu bilmem ama Jake tatlı çocuk..

Ben yatıp uyuyayım, şan şöhret para ayağıma gelsin diyen genşler eqlesin!

Limitless hakkında hiçbir şey duymayan varsa diye konuyu özetleyeyim: Brian (Jake McDorman), ortalama bir Amerikan ailesinin, ortalama çocuğu. Bir baltaya sap olabilmesi, ebeveynlerinin takdirini kazanması, kadınlar tarafından tercih edilir erkek olması zor görünen genç bir zibidi olarak hayatına devam etmektedir. Gelip Esra Erol'a katılsa, eletrik alan olmaz o derece! Hoş, onun da bir kariyer hayali yok. Çalışmayı pek seven bir evladımız değil. Hayalleri var. Bir türlü kuramadığı müzik grubu ile listelerde fenomen olmayı planlıyor. Gençlerin "az çalışıp, çok kazanmak" fikrine kapıldığında aklına hemen bir sanat kolunun gelmesi ne saçma değil mi? Balım, müzik listelerinde imparator olmak için de köpek gibi çalışman gerekecek ve bu da hiç zevkli değil. Kesin bilgi..

NTZ dediğin bir küçük hap, aklı derya deniz yapıyor.

Demek para klipsi taşımak Amerika'da statü göstergesi diyorsun..

Brian, saçma sapan ve silik işlerinden birin daha başladığında çocukluk ve gençlik arkadaşı, kankası Eli ile karşılaşır. Tipik hikayedir, Eli, geçmişte haytalık yaptıkları zamanlarda kurdukları müzik grubundan ilk ayrılan olarak yoluna bakmış, bankalarda çalışan kocaman bir adam olmuştur. Brian ile karşılaşmalarında gündeme NTZ adında bir hap oturur. Arkadaş arkadaşa kıyak yapar, kıyakçılığın sonu ayakçılık olur. Brian hapı yutunca algısı dağları aşar. Evvelce algılamakta zorlandığı her şey tereyağından kıl çeker gibi açılır zihninde.

Şahane bir satranç oyuncusu olur, zamana karşı tonla insanla oynar herkesi mat eder filan falan derken babasının çözülemeyen hastalığına kafayı takar ve onu da çözer. Şimdi şıpın işi anlatıyorum ama o sahneler gerçekten güzel kurgulanmış. İnandırıcılığını sorgulamıyorsunuz senaryonun, öyle su gibi akıp gidiveriyor. uzatmayalım; Brian, NTZ'nin etkisi geçtiğinde bir tane daha almak için Eli'yi görmeye gider. Eli kanlar içinde yerde yatmaktadır. İşte olaylar da tam o andan sonra gelişir. Artık Brian suçsuz olduğunu da kanıtlamak, cinayet işlemediğini ve dahi katili bulmak için haplanmak zorundadır.

Bir senatör ile çöp bidonu aynı kadrajda.. Bunu da siyasiler açıklasın ^.^

Hay maaşallah o nasıl kadrajı doldurmak?

Pilot bölümün kurgusal anlatımı, Brian'ın FBI ajanlarından kaçtığı anlarla başlıyor detaylara sonradan giriyoruz. Böylece ilk üç dakikadan itibaren merak ve heyecan canlı tutuluyor. Tren- Brian sahnesi de oldukça etkili bir giriş yaratmış. Bölüm ilerledikçe anlıyoruz ki NTZ temini neredeyse sektör haline gelmiş ve bu hapın üretimi, dağıttımı ve kullanımı üzerinden ciddi ra da sağlanıyor. Rant varsa orada "mafya" vardır.

Mafya varsa suç ve kan oluk oluk akar.. Limitless'in hikayesi de aynı şeylere gebe. FBI'ın NTZ konusuna yaklaşımı, senatör Eddie Morra'nın (tombik Bradley Cooper) konuya dahli hikayenin nasıl dallanıp budaklanacağının kanıtı gibi.. Benzeşlerinde de olduğu gibi FBI camiasında Brian'a ilk inanan ajan Rebecca Harris (Jennifer Carpenter) oldu. O da arızaları bol bir karakter. Babadan yaralı. Brian haplıyken ilk bakışta zaten konuyu şıp diye anlamıştı. İki figür arasında gönül ilişkisi tesis edilecek mi derseniz, şimdilik bütün ipuçları bu doğrultuda gelişiyor. Karakter analizlerine klişe bir yürüyüşle devam edersek ajan Spelman şüpheci yanımızı temsil edecek ve Brian'a inanmakta zorluk çekecek. Keşke Spelman ve Brian sıkı dost olsa belli ki o ilişkide seyirciye çok seyirlik ekmek var.

Yapım masraftan kaçınmayıp FBI ofisine Hill Harper (ajan Spelman Boyle) ve Mary Elizabeth Mastrantonio (Büro şefi Naz) gibi sağlam oyunculardan kadro kurduğuna göre Brian haplı haliyle açılan zihnini olay çözme işlerine adayacak ve FBI büroda çalışacak. Bu anlamda seri bana Number'ı hatırlatmadı değil. Neden diyeceksen, mantıklı bir cevabım yok ama belki hapın etkilerinin analitik zeka üzerine yürümesindendir. Neyse..

Özetle pilot bölüm ilgimi çekti ve diğer bölümleri merak ettirdi. Türü sevenler ve meftun olanlar için Limitless'in etkisi nasıl oldu merak içindeyim, yorumlarınızı beklerim..

Böyle işte,
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER