Mucize Doktor: Dr. Ali'nin her şeyi çok tanıdık!

Taner Ölmez / Dr. Ali Vefa, Mucize Doctor
12 Eylül Perşembe günü ilk bölümüyle Fox TV ekranından izleyici ile buluşan ve özellikle sosyal medyada büyük bir ilgiyle karşılanan “Mucize Doktor” için ilk günden beri oldukça etkili bir iletişim kampanyası sürdürülüyor. Genel geçer dizi formatları arasında farklı drama seçimleri ile dikkat çeken MF Yapım, projenin başından itibaren konuya hassasiyetle yaklaşarak, yapım, senaryo ekibi ve oyuncular için doğru danışmanlıklar alarak çalışıyor. Dizi, taşrada bir şehirde doğan ve babası tarafından çocukluğu boyunca farklı olduğu için ötelenen, evlatlıktan reddedildikten sonra yetimhanelerde büyüyen otizmli savant sendromlu Ali’nin, tıp fakültesini birincilikle bitirmesinin ardından, asistan cerrah olarak işe başladığı özel bir hastanede meslektaşları ve hastalarla yaşadıklarını konu alıyor.
 
***
 
Hadi baştan başlayalım: Engelli değil, sakat değil, hasta değil, OTİZMLİ!
 
Otizm, tıbbi tanımlama olarak küçük yaşlardan itibaren ortaya çıkan, nöröbiyolojik altyapılı, iletişim ve etkileşim sorunları, kısıtlı veya farklı ilgi alanları ve tekrarlayan davranışlarla ortaya çıkan, ömür boyu devam eden bir "yaygın gelişim bozukluğu". Otizmli bireylerin beyinleri ve vücut sistemleri, doğal gelişimli bireylere nazaran “farklı” çalışıyor. Toplumsal yaşamda doğru bir algı olarak otizme bir hastalık, bozukluk veya engellilik hali yerine “farklı bir durum” olarak bakmamızın ana nedenlerinden biri, her otizmlinin birbirinden farklı gelişen yapıları sayesinde otizmin bir bireyi tanımlayan yegane özellik olmaması. Betimleme sıfatı olan “otistik” yerine “otizmli birey” tanımını kullanma nedenimiz de bu.
 
Otizmli bireyler, erken yaşta tanı alınması, yoğun bireysel eğitim, kaynaştırma /bütünleşik eğitim anlayışı ve gerekli şartların sağlandığı tedavi süreciyle, kendi öz becerileri ile hayatın içinde kalabilen, “uyum sağlayabilen” ve özellikle eğitimle ilerleyebilen insanlar olabiliyor. Dünya genelinde başarıları ve özel hayat hikayeleri ile tanınan, kendi farklılıklarını hayatı ve dünyayı değiştirmek için bir araç haline getiren çok sayıda otizmli ve Aspergerli mevcut: 16 yaşındaki iklim aktivisti İsveçli Greta Thurnberg ve hayvanların duygusal iletişimini ön plana alarak yarattığı kesimhaneler ile veterinerlik alanında çığır açan otizmli Dr. Temple Grandin, yüzlerde örnekten sadece ikisi.
 
“Savant sendromu” ise otizmli bireylerin oldukça az bir yüzdesinde görülen, “dahi” nitelendirmesi nedeniyle çoğu zaman yanlış anlaşılan, farklı alanlarda özel yetenekleri, farklı beyin becerilerini tanımlayan bir durum. Her otizmlinin savant veya yüksek fonksiyonlu olmadığını, tam tersine özellikle eğitim olanaklarından mahrum kalan bir çok otizmlinin, konuşmadan kişisel özbakım becerilerine kadar eksik ve ağır kaldığının da altını çizelim.
 
Dünya genelinde kabul edilen risk oranına göre otizm artık doğan her 59 çocuktan birinde görülüyor, ağırlıklı olarak da erkek çocuklarda ortaya çıkıyor. Türkiye’de 0-19 yaş arası otizmli sayısı tahmini 400 bin iken sadece 30 bini eğitim sistemi içinde yer alabiliyor. Maalesef sağlıklı verimiz olmadığı için ülkemizde toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin otizmli birey olduğunu ve otizmle yaşayan 5 milyon 550 bin civarı aile ferdi olduğunu tahmin ediyoruz. Bu bağlamda, otizmli bireylerin eğitim, sağlık, toplumsal yaşam alanlarında aileleriyle birlikte yaşamak zorunda kaldıkları eksiklikler, aksaklıklar, yokluklar ve ayrımcılığın giderilmesi için toplumsal farkındalıktan öte artık bilinçlendirme, hak savunuculuğu ve gündelik hayatlarımızda değişiklik yaratacak somut adımlara ihtiyacımız var. Özellikle eğitim olanaklarının kısıtlı olduğu ülkemizde gerekli şartlar sağlandığı takdirde yeni tanı alanlar başta olmak üzere otizmli bireyler için gelecek çok daha farklı olabilir. Aşırı kötümserliğe değil, bilinçlenmeye ve çok çalışarak otizmliler için şartları değiştirmeye ihtiyacımız var!
 
****
15 yıldır otizm dünyasında yaşadığımız için tabii ki diziyi tamamen tarafsız bir gözle izlediğimi söyleyemem. İlk fragmanlardan dizinin yayınlandığı güne kadar artan bir heyecanla beklediğimiz “Mucize Doktor” için ilk puanımı Nâzım Özgün bölümü ayakta heyecanla izlerken "her şeyi çok tanıdık" diyerek gülümsediğinde verdim.
 
Taner Ölmez’in Dr. Ali Vefa portresi ilk sahneden itibaren izleyiciyi karaktere inandırıyor. Otizmi yakından bilen biri olarak, beden dili, bakışları, el hareketleri, kendisine dokunulmasından hoşlanmadığını gösterme biçimi gibi bir çok detay sayesinde Taner Ölmez’in role ne kadar çok çalıştığının belli olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki Nâzım Özgün bir çok sahnede “bak nasıl bakıyor, ellerini gördün mü, ne kadar otizmli olmuş!” deyiverdi. Benim O’nun baktığı pencereden tam olarak bakmam imkansız olsa da, olumlu tepkilerinden anladığım, Ölmez’in otizmli bir birey rolünü ne kadar giydiğine O’nu inandırmış olması, tabii beni de! İlerleyen bölümlerde çekim sırasında parça parça içine girdiği karakteri çok daha iyi yansıtabileceğine inanıyor, çabası ve otizme bakış açısı için kendisine çok teşekkür ediyorum.
 
Bir diğer kocaman alkış da Ali’nin küçüklüğünü oynayan 8 yaşındaki çocuk oyuncu Adin Külçe’ye gitsin. Özellikle otizmi daha ağır yaşadığı yaşlardaki halini canlandırırken inandırıcılığı, el-kol hareketleri, abi karakteriyle olan etkileyici sahneleri ile Adin, küçük yaştaki bir otizmlinin hayatındaki zorlukları bize hissettirebiliyor.
 
Dr. Ali’nin hamisi, onu çocukluğundan beri tanıyan ve hep destekleyen, hastaneye kabul edilmesi için “iyi insanlık”tan dem vuran Dr. Adil karakterinde ise Reha Özcan, inandırıcı ve sıcak tarzı ile rolünün hakkını veriyor. Daha önce tiyatroda canlandırdığı “Rain Man/Yağmur Adam” Raymond karakteri nedeniyle otizm dünyasına da yabancı olmayan Özcan, bence ilerleyen bölümlerde otizmli bir bireyle hayatta nasıl birlikte yaşanabileceğinin, nasıl iletişim kurulması gerektiğinin de örneklerini gösterecek.
 
İtiraf etmem gerekirse, ilk bölümü izlerken daha çok otizmli karaktere ve senaryoda otizmin nasıl işlendiğine konsantre olduğum için diğer rollerdeki oyuncuların performanslarına çok odaklanamamış olabilirim, ilk bölüm heyecanıma verin lütfen! Bu yüzden sadece Dr. Ferman’ı canlandıran Onur Tuna’yı biraz donuk bulduğumu, Ali’yle ilerleyen bölümlerde samimiyetini ilerletecek Dr. Nazlı’yı oynayan Sinem Ünsal’ın ise daha ümit verici olduğunu söylemekle yetineyim, şimdilik! Entrikası bol senaryoda, otizmli bir bireyle kurdukları iletişimi yansıtmak açısından oyuncuların performanslarının daha gelişebileceğini ümit ediyorum.
 
Dizinin en aklımda kalan iki sahnesinden birinde hastanenin yönetim komitesine Ali’yi kabul ettirmeye çalışan  Dr. Adil, aslında bizim yıllardır topluma ve devlete anlatmaya çalıştıklarımız özetliyor: “Anlamıyor musunuz? Bu çocuğu alıp, onun gibi daha nicelerine umut olabiliriz. Siz sanıyorsunuz ki karşınızda bir tek Ali var, yanılıyorsunuz. Binlerce otizmli genç var sizin karşınızda. Dışarıda bir kapının arkasında bekliyorlar. Açalım o kapıyı, buyur edelim içeri. Yılmayın diyelim, hayallerinizden vazgeçmeyin! Kendinizi eksik hissetmeyin, yapabilirsiniz! Sizin de bir şansınız var bu hayatta, sizin de herkes gibi yaşamaya hakkınız var diyelim!”


 
Dr. Adil’in “Otizm bir hastalık değildir, sadece beyinleri farklı çalışıyor.” dediği sahnede oğlum, “Sadece dizi olduğunu biliyorum tabii,ama yine de TV’de bunu duymak çok güzel!” deyiverdi. Belki de ilk bölümden akılda kalması gereken tek  mesaj budur...
 
Diğer çok etkilendiğim sahne ise, otizmi bilsin bilmesin izleyicilerin gözlerini dolduran, Dr. Ali Vefa’nın neden cerrah olmak istediğini hastanenin yönetim komitesine anlattığı sahne. Bir insanın kendisini bu denli yalın ve derin ifade etmesine çok sık rastlamıyoruz: “Bundan 14 sene 9 gün evvel tavşanım cennete gitti. Onu kurtaramadım. Ama abim yanımdaydı, beni en çok abim severdi. Arkadaşlarım olsun isterdi, onlarla oynayayım isterdi. Meğer bu yüzden ölecekmiş, bilmiyordum. Bilseydim ona derdim ki, abi ben arkadaş istemem, ben bir tek seni isterim, gitme derdim. Ama diyemedim. Bundan 14 sene 1 gün evvel abim cennete gitti. Ne tavşanım ne de abim büyüyemediler. Ben çocuklar büyüsün istiyorum. Kimse vaktinden önce cennete giitmesin. O zaman büyürler, aileleri onları çok sever. Her yerde sevgi olur, ne güzel olur!” 


 
“Biz otizmliler için kalabalıkta konuşmak her zaman zordur” tespitiyle Nâzım Özgün, neredeyse tamamını ayakta izlediği dizinin bu sahnesinden sonra yüzünde bir gülümseme ile ilk kez koltuğa oturup “Olmuş” dedi, “bence daha da iyi olacak…”
 
***
Peki “Mucize Doktor” Türkiye’deki “otizm” algısının değişmesinde gerçekten bir rol oynayabilir mi?
 
Belki bu yazıyı ben yazıyorum ama, içerik konusunda oğlumdan çok yararlandığımı söylemeliyim, her zamanki gibi o benim en iyi öğretmenim. Dolayısıyla “ne işe yarayacak Mucize Doktor?” sorusuna ilk cevap yine Nâzım Özgün’den gelsin: “Eğer sadece Dr.Ali'nin savant özelliklerine odaklanmadan nasıl eğitim aldığını, çocukluğundan itibaren çektiği zorlukları, çevresiyle iletişimini nasıl düzelttiğini (#TheGoodDoctor öyle) anlatırsa, bence ülkede otizmle ilgili bilincin artmasına yardımcı olur dizi. Hiçbir şey olmasa da insanların aklına "otizmliler okuyabilirlerse doktor bile olabilirler" fikrini getirmesi bile bizim için önemli, biz daha her otizmlinin okullu olabilmesi için uğraşıyoruz.” 

 

 
****
Tekrar tekrar altını çizmek isterim: Dr.Ali Vefa karakteri otizmli bir savant, otizm skalası içinde nispeten nadir görülen bireylerden biri. Her otizmlinin dahi olmadığını aklımızda tutarak, ancak erken tanı ve yoğun eğitimle her otizmlinin ilerleme şansı olabileceğini unutmadan diziyi izleyelim. Dizi yayınlandıktan sonra özellikle otizmli çocuk ailelerinden gelen negatif tepkilere de bu anlamda hak vermek gerekiyor. Türkiye’de otizmli bireylerin ve ailelerinin hayatı sıradan bir aileye göre büyük zorluklar içeriyor. Çoğu otizmlinin Ali’nin seviyesine erişmesi ne yazık ki mümkün değil, çok daha ağır tablolara bakıyoruz. Dolayısıyla toplumsal algının “otizmliler dahiymiş, doktor bile olabilirmiş”den daha çok, “şans verilen, engellenmeyen, hakları tanınan, doğru eğitim ve sağlık hizmeti şartlarına kavuşan otizmli bireyler gelecekte toplumun içindeki hak ettikleri yerleri alabilirler” mesajına yönlendirilmesine odaklanmamız gerekiyor.
 
Her otizmli, Dr. Ali gibi değil! İletişim dili açısından pozitif örnek göstermek, akılda kalıcılığı kolaylaştırarak algıyı değiştirmek her zaman tercih edilir, ancak gözden kaçırılmaması gereken nokta, dizi ile bağlantılı yapılan iletişimde otizmlilerin toplumsal sorunlarına da dikkat çekmek olmalı. Diziyi bazı sivil toplum kuruluşları için “otizm için para toplama” aracı olarak kullanmak yerine, (fırsatçı pazarlamacılık iyi bir şey değil!) otizmlilerin sorunlarının ve gerçeklerinin konuşulmasına imkan sağlayacak bir proje olarak konumlandırmak, gerçekten toplumdaki otizm algısını pozitif yönde değiştirebilir.
 
Dizinin danışmanlarından Sedef Erken de ilk bölümden sonra bianet’e verdiği röportajda diziye tepkili yaklaşan otizmli birey ailelerini anlamak gerektiğini, ancak diziye pozitif bakarak bir iletişim aracı haline getirmenin mümkün olduğunu vurguluyor: "Mucize Doktor raporlar ardına saklanan otizmi görünür kılıyor, ancak otizmli ailelerinin kalpleri kırık."
 
***
“Mucize Doktor” ilk bölümüyle akılda kalan sahneleri, akıcı temposu ve özellikle Taner Ölmez'in otizmli bireyler ve onlarla yaşayanlara çok tanıdık gelen beden dili, doğru derin bakışları ile ümit veren bir yerden başladı. Çok çalışıldığı belli oluyor. Biz de otizm camiasının içinden insanlar olarak dizideki yanlışları, eksikleri belirtir, ilk bölümde bir tek kez bile "otizm hastası" tanımının kullanılmaması, hep “otizmli” denmesi ve açıklayıcı repliklerin çokluğu gibi, doğru mesajlara da seviniriz!
 
“Mucize Doktor” ilk bölümüyle reyting listelerinde 7-8 bandında her üç izlenme grubundan tekrarı ile birlikte en tepede yer alarak sezona başladı. Ümit ediyorum ki, diziyi her bölümüyle “çok izlenenler” arasında tutabilir, her hafta ülkede otizm konuşulmasını sağlayabiliriz. Bizim ve çocuklarımızın bu diziye ve devamına, yakın gelecekte atılabilecek adımlara ve çalışmalara çok ihtiyacımız var.
 
Her hafta bölüm yayınlandıktan sonra oğlumun da desteğiyle elimden geldiğince diziyi Ranini.TV’ye özel yorumlayıp, hislerimi ve düşüncelerimi sizlerle paylaşarak biraz “otizm” anlatacağım, sorularınızı ve yorumlarınızı yazarsanız, ne şahane birlikte ilerleriz!
 
Hayatımıza hoş geldin Dr. Ali Vefa, iyi ki geldin!
 
Haftaya görüşmek üzere :) 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER