Dolunay: “Duygularının esiri olma, mantığınla hareket et”

Dolunay: “Duygularının esiri olma, mantığınla hareket et”
Yaz’ın –evde olduğum zamanlarda- televizyon izlemeyi sevenlerdenim. Yaz sezonunda başlayacak dizileri de, heyecanla beklerim o yüzden. Star Tv'de dün akşam ilk bölümü yayınlanan Dolunay’ın da, tanıtımlarındaki enerjiyi çok sevmiştim. Kadrosunda da, bir sürü sevdiğim oyuncu olduğu için (bknz: Türkü Turan, Hakan Kurtaş, Necip Memili, Yeşim Gül, Mert Yavuzcan) merakla beklemeye başladım ilk bölümü. Can Yaman’ı ilk dizisinden beri izliyorum. Oyunculuk tarzına, performansına yabancı değilim. Özge Gürel'i ilk kez Kiraz Mevsimi’nde izlemiştim. Ondan sonraki dizisini ise, ilk bölümünün, az bir kısmını izlediğimde bana Öykü Acar’ı hatırlatmıştı karakteri. Ama dizi uzun soluklu olmadığı için, Haziran karakterini fazlaca tanıma şansımız olmadı elbette. Sadece kısa bir dönem Kiraz Mevsimi izleyicisi olsam da, Özge Gürel’in tonlamalarına, jest ve mimiklerine hakimim. Bir röportajına denk gelmiştim, mutfağı ve yemek yapmayı çok sevdiğini söylemişti. Sanıyorum ki, Nazlı canlandırmaktan en keyif aldığı karakterler listesinde ilk sıraya yükselecek. Umarım, biz de Nazlı'yı sever ve benimseriz.
 
Öncelikle söylemeliyim ki; Nazlı bana Öykü’yü çok fazla hatırlatmadı. Yaşantı olarak birbirlerinden ayrılar çünkü. Hatta Nazlı, Öykü’ye kıyasla daha özgüvenli ve daha modern bir hayatı var. İlk izlenim olarak böyle hissettim. Nazlı’nın hayatını devam ettirmek için, hem okuyup hem çalışmasını, aslında hiçbir şeyi zerre hak etmeyen kardeşini okutma çabalarını da takdir ettim. Asuman’ı hiç sevmediğimi de şuraya iliştireyim. Sanıyorum Dolunay’ın yayın hayatı boyunca onu sevmem pek mümkün değil. Hem aklı beş karış havada, hem hırsız, hem de babası yaşındaki adamlarla takılacak kadar şuursuz. Nazlı’nın, onun için neler yaptığının hiç ama hiç farkında değil. Nazlı demişken, karaktere Nazlı denmesinden pek hoşlanmadım. Nazmiye isminden, Naz türer de, Nazlı türemez bence. Sadece Naz diye seslenilse, çok daha iyi olabilirdi.

 "Bu ev ne kadar büyük ya" by Nazlı

Ferit’i şu an için tanımlamak zor. Huysuz desem, sadece huysuz değil. Adam bildiğin duygusuz! Disiplinli insanları severim. Ama, çok fazla keskin çizgisi var Ferit’in. Eminim bunun altında sağlam nedenleri vardır. Onu da izledikçe göreceğiz ama, benim onu sevmem bayağı zaman alacak gibi duruyor şimdilik. Bir kere, insanlara karşı fazla önyargılı. Engin’in tek bir lafıyla, Nazlı’yı çok rahat yargıladı. Ve son sahnedeki o cümlelerinden sonra hem sağlam bir tokatı hak etti, hem de ciddi anlamda sürünmeyi. Bir kadın ancak bu kadar aşağılanabilirdi. Ferit gibi birinin, Nazlı’ya hemen sempati duymasını beklemiyorum elbette. Zaten o zaman hikayeler inandırıcılığını yitiriyor benim gözümde. Ama Ferit Aslan gibi bir adam, insan sarrafı olmalı. Nazlı’yı bu şekilde itham etmesi çok çirkindi. Son sahne gerçekten sürpriz oldu bana. Böyle beklemiyordum. Sahnenin enerjisiyle beraber, hislerim, Nazlı suya düşer, Ferit onu kurtarmak için havuza atlar, romantik bir bakışla sona erer yönündeydi.
 
Hemen karşılaşmamalarını, yasemin kokusunu, ayın dolunay halini, balonlu notları, partide Ferit’in, Nazlı’ya sahip çıkmasını, -sonra ne kadar gıcıklık yapsa da- danslarını, ikisinin karakterinin çok farklı olduğunun gösterilmesini ve notlaşmalarını çok sevdim. Ferit’in de, daha fazla dayanamayıp, notlara karşılık vermesini ayrıca sevdim. Şu an için, Nazlı ve Ferit arasındaki enerjiyi çok fazla hissedemedik. Önce romantik sahnelerin gelmesini beklemeliyiz. Bir de, Japon ortağın eşinin, Ferit ve Nazlı’yı sevgili sanması, eve gelmeleri, bana Kiralık Aşk’ta Defne ve Ömer’in 4. bölümdeki nişanlılık oyununu anımsattı.
 
İlk bölümle ilgili izlenimlerim çok şahane değil. Mesela, tanıtımlardan çok daha yüksek enerji almıştım. Maalesef, bölüm tam anlamıyla akmadı, temposu birazcık düşük geldi. Bunun sebebi de, karakterleri çok fazla tanıtmak, bize kim olduklarını gösterme çabasıyla ilgiliydi sanırım. Halbuki çoğumuz, izlemeden önce, kimin kim olduğunu zaten biliyorduk. Bilmeseydik de, her karakteri ilk bölümden tanımamıza çok da gerek yoktu. Bence, Nazlı ve Ferit’e biraz daha ağırlık verilebilirdi, verilmeliydi.

 
Erkeğin kalbine giden yol, gerçekten midesinden geçer mi, sorgulayacağız. :)

Bölüm çok fazla karakterlerin günlük hayatlarına ve tanıtmalarına yönelik olduğu için, ben de tekrar tekrar izleme hissi uyandırmadı açıkçası. İyi mekanizmamın tekrar izleme hissiyle çalıştığını biliyorsunuz. Mesela diğer romantik komedilerin ilk bölümleriyle kıyaslamış oldum ister istemez Dolunay’ın ilk bölümünü. İnadına Aşk, Kiraz Mevsimi, Kiralık Aşk, Acil Aşk Aranıyor, No:309… Onların ilk bölümünden aldığım enerjiyi alamadım. Çok daha iyi bir başlangıç yapabilirdi. Ama elbette şans vereceğim diziler listesinde ve ikinci bölümü de izleyeceğim.
 
Ferit’in, “Duygularının esiri olma, mantığınla hareket et.” cümlesinin zamanla “Duygularının esiri ol ve onları göstermekten çekinme.” kıvamına geldiğine şahit olmak dileğiyle…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER