O evi bırakamıyorsun çünkü...

O evi bırakamıyorsun çünkü...

Bilen bilir, yakın bir zamana kadar sadece yabancı diziler izleyen elitist mi elitist bir adamdım. Yerli dizi mi? Asla! Yabancı dizilerde de kanaldan kanala ayrım yapardım. Mesela HBO mu? “Oooo nerelerdeydin mirim?”, The CW mi? “Kaybol gözüm görmesin seni. İnşallah ölürsün!” Kimselerin umrunda olmadığı havamla öyle salınırken bir gün ranini tv de yazmaya başladım ve her şey belki de sonsuza kadar değişti. Sonra gelsin yerli diziler, gelsin The CW dizileri...

“Havan batsın” derler ya, battı hakikaten... İyi de oldu. Unuttuğum dünyaları yeniden hatırladım. Yeri geldi HBO’nun değerini anladım yeri geldi uzak diyarlara açılmanın getirdiği farklı ruh halinin keyfini çıkarttım. Benim için uzak diyarlardan biri de Günahkar'dı...

Dün gece (Çarşamba gecesi) saat 20:00’da ekran karşısına kuruldum. Öncesinden hikayesi hakkında bilgim vardı. Genç ve umut vadeden bir doktor adayı bir şekilde hapse düşer ve çıktığında geride bıraktığı hiçbir şey eskisi gibi değildir. Türlü türlü belalar onu bekler. Dizi başlarken kısacık bir tanıtım girilmesi daha ilk dakikadan hoşuma gitti. Fakat Ali Yusuf’un ikinci dakikada simitlerin hepsini ellemesi hiç hoşuma gitmedi. Bir süre simit yemem artık...

Hemen ardından gelen beklenmedi kaza ve hayat kurtarışı gerçekten hızlı bir giriş oldu. Belli ki RTÜK’den dolayı kan buğulansa da yanımda oturanlar adamın gırtlağında bıçağı görünce yine de heyecanlandılar. Ali Yusuf’un orada yaptığı operasyonu değme travma cerrahı o şartlarda kolay kolay yapamaz. Öyle ince bir aralıktır ki o, birazcık daha derinden kesse gırtlağını keser. Bu bilgi sahnenin ne başında ne de sonunda verilmediği için nasıl zor bir iş yaptığı tam olarak vurgulanmadı ama yine de vermek istediği heyecanı yaşattı. Sonrasında meydana gelen tıbbi olaylarda bazı bilgiler verilmeye çalışılarak durum gözümde toparlanmış oldu.

Arabam şekil, önümden çekil.

Sonrasında Ali Yusuf’un ne kadar sorumlu bir genç olduğundan dem vurup aşkı için hapse girişini ve nasıl gözden çıkarıldığını gördük. Fakat esas kıyamet sekiz yıl sonrasında kopuyor. Ali Yusuf hapishaneden çıkalı daha bir yıl olmuşken geçti karşımıza. Kardeşim o nasıl değişim öyle! Giydiklerinin, kirli sakalının, saç şeklinin tabi ki değişiminde rolü var ama bakışları, tavrı değişmiş adamın. Gerçekten güzel bir oyunculuktu. İçerisinin bir adama bu kadar yaradığını da ilk kez gördüm ama nedense yadırgamadım. 

Ali Yusuf artık hapishaneden arkadaşı Sado vasıtasıyla kirli adamların tıbbi işlerini halleden birisi olmuş. Hastaya muamelelerini hiç beğenmedim. Bugünkü not sisteminde çoktan sürgün yerdi. Yine de her işi bir şekilde çözmesi durumu kurtarıyor. Fakat Ali Yusuf için keşke her şey tıbbi olayların çözümü kadar kolay olsa. Kader tabii ki “Sevgili Ali, biz sana çok çektirdik. Sevdiğini, geleceğini, babanı, hayatını elinden aldık ama sana bir müjdemiz var. Artık kötü olaylardan muafsın” demeyecek.

Kısa süre içerisinde hem uğruna hapislerde yattığı, aşık olduğu kadınla karşılaştı hem de iyi kötü bir yıldır kurduğu düzen temelinden sarsıldı. Onun için her şey allak bullak oldu. O da sevdiği kadının evlendiğini öğrenince allak bullak oldu. Bundan sonra o toparlamaya çalıştıkça çevresinin onu nasıl dağıttığına tanık olacağız.

İçeride paso çay demletmişlerdir sana...

Hikaye bu şekilde ilerleyecek. Tabi bir de karakterler ve genel üzerine konuşmak lazım...

Dizi başlarken içimde hem merak hem de ufak bir korku vardı. Uzun uzun bakışmalarla bayar mı acaba diye ama hiç de öyle olmadı. İlk dakikadan aldı ve son dakikaya kadar belirli bir temponun altına hemen hemen hiç düşmeden ilerledi. Hatta temposuyla o kadar iyi uyum sağladım ki bizim yerli dizilerdeki en nefret ettiğim şey olan şarkı sahnesi bile beni sıkmadı. Hem şarkı çok güzeldi, hem sahne çok iyi düşünülmüştü.

Şarkı demişken dizinin müziklerine değinmemek olmaz. Dizi önceki tanıtımlarında arkasına şehir fonunu alarak “bu bir şehir hikayesidir” diyordu. Müzikler de bunun tamamen hakkını verdi diyebilirim. Gerçekten harika bir iş çıkartmışlar burada. Sahnenin gerilimini ve izlediğimiz şeyin bir şehir hikayesi olduğunu sonuna kadar hissettirdi.

Olay örgülerine bakılırsa ortalık baya bi karışacak gibi... İş öyle bir noktaya geldi ki şu saatten sonra dizide kim, kime aşık olursa olsun şaşırmam. Bu da geleceğe dair ümit veriyor. Dizi bu haliyle bize, çok gel-git’li her an pek çok şeyin değişebileceğini vaadediyor.

Bardaktan boşalırcasına yağıyor şuan..

Bir de sosyal medyada konu olan yağmurlama meselesi var. Yağmur’un gerçekçi yağmaması veya ışığın yağmurlu havaya uyum sağlamamış olması problemi... Bu konu resmen hobim diyebilirim. İzlediğim her şeyde yağmur görünce hem ışığa hem arkadaki netliğe dikkat ederim ve hemen hemen çoğu iş bu konuda faciadır. Günahkar bu konuda pek çoklarından iyi çıktı diyebilirim. Örneğin yakın zamanda başlayan ve Digiturk’de de yayınlanan Gotham dizisinde de şehre sürekli yağmur yağıyor. Yukarıdaki sahne Gotham dizisinden alındı. Televizyonun altın çağı denilen Amerikanlar bu durumdayken Günahkar’ı tebrik etmek gerekir. Amerika’dan daha üst düzey bir iş yapmışlar.

Son olarak gelelim karakterlere... Hepsini, kötüsünü dahi sevdim. Senaryo ekibi gerçekten güzel karakterler çıkartmışlar. Bir kaçı hakkında ufak bir şeyler söylemek gerek...

Ali Yusuf: Ah Yusuf ah... Hayat mı sana acımasız davranıyor kadınlar mı çözemedim. Yedi yıl ve kaybolan hayallerinin değeri 250 bin liraymış. Aya ortalama üç bin lira bile düşmüyor ki bu hesapta hayallerini ve hayatını bedavadan veriyoruz. Hapishane seni değiştirmiş ama bu hayatta ayakta kalmak için değişmesi gereken en önemli özelliklerine hiçbir şey olmamış. Hala istemez görünse de yardıma koşan, tekrar hastaneye düşebileceğini bilsen de hayat kurtarmak için riske giren adamsın. Unutmadan o evi bırakamama sebebin Aslıhan değil, o evi bırakamıyorsun çünkü yedi yılın ardından değişmeyen tek şey o... Bir de özünde sen varsın işte. Hapishane değiştirememişken onlar seni ne kadar değiştirebilecek çok merak ediyorum.

Aslıhan: Senin gibi hatunlara aşık olmak nasıldır iyi bilirim. Bu yüzden Ali Yusuf’a bu kadar üzülüyorum. Kendi felaketinden o kadar korkuyorsun ki, ondan kaçmak için gözünü kırpmadan herkesin felaketi olabilirsin. Annenin yüzüne attığın para için değil, Ali Yusuf’u otelde öylece bıraktığın için değil, belgeleri şirket sahibine götürüp bir de çocuk yaptığın için değil, seni o köpüklü banyoya girdiğin için affetmeyeceğiz. Sonrasında önceleri her gün Ali Yusuf’un yanına gitmişsin, yok intihar etmişsin biz bunları yemeyiz Aslıhan! Yine olsa yine yapardın. Çünkü sen böyle bir insansın.

uf mu oldun sen :(

Saliha: Ba-yıl-dım! Kızgın mı kızgın bir kor. Aslıhan da sürekli o koru elinde tutmaya çalışıyor ama acısına dayanamıyor. Daha ilk gördüğümüz anda adamı arabasına alışı ve kovuş şekli ona dair her şeyi anlatıyor aslında. Hiçbir şeyle yüzleşmekten korkmuyor. Gayet net ve direkt biri. Önündeki tek engeli Fikret bey. O engel de kalksa Pers ordusu görmüş Spartalı gibi dağıtacak ortalığı. Dokunan yanar...

Sado: Yemedik Sado... Neymiş? Ya onu vuracakmış ya da Ali Yusuf’u... O da seçimini yapmış. Sen seçim değil plan yaptın. İğneyi değiştiren de sensin, patronunu öldürmeyi uzun zamandır düşünen de... İşte tam bu sebeplerden dolayı hayranlığımı kazandın. Fakat ikide bir Ali Yusuf’a “ciğerini bilirim ben senin” diyorsun ya, kendi ciğerini iyi sakla Sado. Ali Yusuf görmesin...

Fikret Bey: Fikret bey kötü adam olma tarzını sevdim. Belli ki umulmadık anlarda pek çok taşın altından sen çıkacaksın. Şuan Aslıhan’ın en yakınındaki insansın ama bu biraz da “dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın” prensibinden geliyor. En ufak bir ters düşmede hayattaki en büyük düşmanın Aslıhan olur. O günü bekleyeceğim...

Ali Yusuf’un arabası: Ya sen nasıl güzel bir şeysin yaaa. Sıfır replik ama gözler hep sende. Hani “hodor” bile diyemiyorsun ama olsun. Dizinin en karizmatik karakteri sensin. Merak edenler için de söyleyelim arabanın markası Chevrolet Camaro. Model yılını da size bırakayım siz bulun.

Kapanışı Ranini’nin söylemiyle yapalım: Şansı bol, yolu açık olsun... Ha bir de kesinlikle bu hikayenin müşterisiyim. Çarşamba akşamları da doldu böylece... 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER