The Knick’in iflah olmaz doktoru John Thackery. Ona hayat veren isimse kendini beyazperdeden görmeye alışık olduğumuz Clive Owen. Deadline, ünlü aktöre başrol oynadığı diziden ilk izlenimlerini sordu.
Beyazperde2den, Amerikan TV dizisine geçişte gördüğünüz fark neydi?
Fazla değil. Dürüst olmak gerekirse, sanki çok uzun metrajlı bir film çekmek gibi. Biraz da Steven’ın (Yönetmen Steven Soderbergh) çalışma tarzıyla ilgili, The Knick’i o da sanki bir film yapıyormuşcasına çekiyor. Ama filme göre daha yoğun hissettirdiğini söyleyebilirim çünkü her gün çekiyoruz.
The Knick’de oynamayı kabul etmenizi sağlayan sizi etkileyen sebep neydi?
Daha senaryoyu ilk okuduğumda herşeye evet demiştim bile. Ve bununla beraber senaristlerle ve Steven’la uzun saatler süren karakter ve bölüm tartışmalarımız da odu. Thackery'i ve tüm diğer şeyleri nerede konumlandıracaklarına dair çok net ve kesin bir fikre sahiplerdi. İşin en sevdiğim tarafı da muazzam bir araştırma yapmış olmalarıydı. New York’un o dönemiyle ilgili bir sürü ayrıntı ortaya çıktı. Ve tabii bunun üzerine de senaryoya daha fazla şey katıldı. Çok yaratıcı ve aynı zamana çok titiz bir çalışma.
1900’lerin başında olan bir set ortamında sizi heyacanlandıran şeyler ne oldu?
New York’un o zamanlarında nasıl olduğuna bakmak için bir fırsat. Sadece sağlık dünyasında ve bugün hala kullandığımız, yararlandığımız şeyleri nereden öğrendiğimize değil aynı zamanda o zamanın toplumunun sosyal hayatı ve politikasına da bir bakış.
Dominic Patten’ın yazısının orijinali
burada.