Meriç Acemi: Kimse keramet bende diyemez, bu bir ekip işi..

Fotoğraf çektirmeyi sevmeyen senarist görünce ben :)
● Doğru. Peki Kiralık Aşk nasıl başladı?
Müge bana bir proje yaz romantik komedi olsun dedi. Ben de "Mügecim ortada çok romantik komedi var. Şimdi ben yazıcam kafamdaki dünyayı eğip bükecekler olmayacak." dedim. Gönülsüz durdum. Sonra Müge ile bir kere daha konuştuk. Müge öyledir, bir saat konuşursunuz ve bir bakmışsınız sizi ikna etmiş. Bana, "Sen yaz kafanda ne varsa kimseye elletmem." dedi. Ciddi misin ya derken, kapandım bi sinopsis kurdum. Mart ayında start verdik işte Haziran ortasında da yayına çıktık..

● Aklında gezdirdiğin bir dünya mıydı,  sipariş üzerine mi çıktı?
Sipariş çıktı diyelim ama dünya da karakterler de bende bir yerlerde vardı. Ömer mesela neredeyse birebir bana benziyor. Anlatmak istediğim cümleler bende hep vardı. Kiralık Aşk temel bir etik duygusunun altını çiziyor. Kimse saf kötü değildir.  Her kötünün kendini haklı gördüğü bir an vardır iş bu anları kendinde yakalayıp törpüleyebilmekte ve iyi bir insan olmayı denemekte demeye çalışıyoruz. Altta yürüyen mesajımız bu aslında. İzlemek istediğimi yazdım. Bu işin hocaları öyle derler ya, "İzlemek istediğini yaz".

● İyi bir şey, istisnasız herkesin üzerinde hemfikir olduğu iyi dediği bir şey oluyor. Kiralık Aşk ilk bölümden itibaren izlerken, "Çok acayip bir şey geliyor." dedik. Hepimiz dedik. Nasıl becerdiniz bunu?
Ekip işi. Kimse diyemez ki keramet bende.. Bu konuda alçak gönüllü olmak lazım. Kimse "benden" dememeli.. Bu işte şöyle bir avantaj oldu. Amerikan sistemi dediğimiz bir kafada çalıştık. Mesela Shonda Rhimes bir dizi yapar. "Creative by" diye bir noktada durur. Başından sonuna kadar tırnak içinde "yapar" yani o diziyi. Açıkçası yapımcımız Müge Turalı Pak ve Star Tv bana bu şansı verdi. Dolayısıyla işin başı ucunu tuttu. Çünkü kafamda bir dünya vardı. Bu dünyayı her anlamda yaratabilmem için bana "yürü" dediler. Demeseler belki bu boyutta bir iş yapamazdım. belki değil kesin yapamazdım. Yani sahneyi hangi duyguyla yazmışsam sahada o duyguyla çekiliyor. Eğer ben kafamdakileri tam anlamıyla sahaya dökemeseydim; bana bu imkan tanınmasaydı o zaman hikaye yönetmenin dünyasıyla benim dünyam arasında kalabilirdi. Daha iyi olurdu, daha kötü olurdu onu bilemem ama bu olmazdı ortaya çıkan dünya. Kostümüne kadar ilgileniyorum. Her konuda söz hakkı tanıdılar bana ve laf olsun diye değil. Bazı yapımcılar oyuncu kadrosu konusunda bile fikrini sormazlar burada iş öyle olmadı. Tekrar ediyorum bu konuda Müge Turalı ve Star Tv yöneticilerine teşekkür borçluyum.

● Dünyada olan biteni izliyor musun?

İzliyorum, okuyorum, takip ediyorum. izlemek zorundasın. Kimler nasıl performanslar çıkarıyor, seyirci trendleri nereye doğru gidiyor, ne tür hikayeler anlatılıyor bilmek zorundasın. En azından ben bilmek zorunda olduğumu düşünüyorum. Duyguların nereye doğru devrildiğini bilmemiz lazım. Bundan 10 sene önce evlenme hikayeleri çekiliyordu. Ondan önce 90'larda aşkın ilk başlangıç hali vardı. Öpüşmeleriyle biterdi hikaye.. Hatırla trend filmleri You've Got Mail mesela. Sonra çocuklu hayatı anlatmaya başladılar. Şu anda trend evliliğin ileriki safhalarını anlatıyorlar. The Affair, Empire mesela ailenin hikaye rotasını bu ileri safha üzerinden kodluyor..

● Kime yakınsın televizyona yapılan işler anlamında?
Amerikan işlerini daha çok alışkanlıktan izliyorum ve trendi anlamak için mesleki bir merakla izliyorum. Ama asıl zevk aldığım işler İskandinav, İngiliz, Danimarka.. Bron | Broen'i, Borgen'i çok severim. O coğrafyanın hikaye anlatış şeklini çok seviyorum. Seyahat ederken de tercihim İskandinav ülkeleridir. Danimarka'ya, Norveç'e giderim mesela.. Oradaki o insaniyetin hümanizmin yükselişi, etik değerlerine sahip çıkışları benim kafamın içinde yaşayan dünyama da, gerçekliğime de çok yakın. Başta da dedim ya Kiralık Aşk'ta da bir etik var. Hep şunu söylemek istiyorum, Ömer üzerinden de hep bunu söylüyorum. Ömer zaten bana çok yakın bir karakter kendi cümlelerimle konuşuyorum resmen omurgasını kendime yasladım. O yüzden de Ömer'i çok ayrıntılı yazabiliyorum. Ömer'in söylediği şey şu: Etik önemli. Doğru insan olmak çok önemli. Yalan söylemiyor olmak çok önemli. Benim yazar ekibim bile dalga geçiyor bazen, "Ömer'in güven çemberi" diye ama bu önemli.

● Ömer'in etik değerleri güçlüyse o zaman bu oyun ortaya çıktığında sarsıntı çok büyük olacak....
Hep beraber göreceğiz.. Aşk insana neler yaptırır onu da henüz bilmiyoruz. Omurgamız kadar aşk da önemli.. Aşk ve Gurur işte.. Çatışmamız tam da bu..

● Ne olacak bu Sinan'ın hali?
Salih Bademci daha önce çalıştığım bir oyuncu değildi ama çok memnunum onunla bu projede olmaktan dolayı. Baştan söyleyeyim o da benim için bir şans diyorum. Sinan'a olanlara gelince... Bazen başımıza gelir ya hayatta da sen de iyi insansındır, ben de iyi insanımdır ama aynı şeyi isteyince karşı karşıya geliriz. Bu olur hayatta.. Bu hissi yaşatmak tartıştırmak istedim.

● Sen ısrarla seyircinin ezberiyle de oynuyorsun. Kötüyü attın önümüze misal Yasemin, şimdi ona üzülüyoruz. Bu bildik bir yöntem ama sen gayet başarılı yapıyorsun bunu.. 

İnsanların her zaman kötü olduğuna inanmıyorum bazen mutsuz oldukları için kötü oluyorlar. Bence Yasemin en başından beri mutsuz olduğu için kötülük diye değerlendirdiğimiz tipte hareketlere meylediyordu. Salt kötü değildi. Aşkı buldukça sakinleşti. Özellikle bazı kadınların sevilmeye çok ihtiyacı vardır. Sokakta görürsün böyle kadınlar, iş hayatında da vardır çok hırçın kadınlar.. Agresiftirler. Hep düşünürüm acaba özel hayatı mı kötü gidiyor diye. Yasemin de onlardan biri. Yeterince sevilmediği için hırçın ve kötüydü. Yasemin'in hikayesinde de başından beri bunu işlemek istedim. "Ah dur şimdi de Yasemin iyi olsun." demedik.

● Saf kötünüz olacak mı? Sonuçta hayatta var bu tür insanlar.
Kötü insanlar var evet. Hayatta var. Kiralık Aşk'ta da var. Biz de pragmatik bir karakter soktuk zaten. Deniz. O kendini her zaman haklı buluyor. Bağlamdan kopup kötülük olsun diye kötülük yapmak diye bir şey yok aslında.. Menfaatleri söz konusu olduğunda üç birim yükselebilecek insan var, beş birim yükselecek insan var. Kendini savunduğu fikir konusunda haklı gördüğü için ciddi zararlar verebilen insanlar var. Mesela Deniz yaptı çünkü kendini haklı gördüğü bir durum var. Dur şimdi bir kötülük yapayım demiyor. Benim Passionis'i önümden çekmem lazım, bana zarar veriyor diyor. Rasyonel bir sebebi var. Aksi inandırıcı olmaz.

● İz kalır mı?
(Gülüyoruz)

● O değil de karakterin adı neden İz?
Çünkü geçmişten bir iz.. Geçmiş yani.. Dövme de İz'in izi.. Bir iz bırakıp gitmiş..

● Yazar grubundan birkaç soru gelmişti. Onlardan devam edelim. Ömer İplikçi tamamen hayal ürünü mü?
Sayılır. Biraz benim gibi işte. Ben de eski basketbolcuyum mesela..

● O da bizim kadar Ömer'e aşık mı ?
Elbette.. Bütün karakterlerime aşığım. Kadın olduğum için Ömer diye soruyorlar ama Defne'ye de aşığım. Sinan'a da aşığım.

● Yola çıkarken bir seyirci hedef kitlesi var mıydı?
12-19'a yönelik bir dizi olarak başladı bu ama benim hevesim hep kadın seyirciyi almaktı. Yani 12-19 bizimle olsun tabii ki o en kıymetli seyirci ama şunu söyledim daima "Ben 12-19 dizisi yapmayacağım. 12-19 bizi izleyecek ama yetişkinlere bir hikaye anlatacağım yani Kiralık Aşk bir gençlik dizisi olmayacak." dedim. Benim izleyeceğim bir dizi yapmak istedim.

● İlk andan itibaren dizinin kış sezonuna da sarkacağını düşünerek hilayenin temelini çok katlı bir yapı uygun derin kazmışlar mı yoksa şu an iki katlı villa temeli üzerine gökdelen mi çıkıyoruz? Sorunun sahibi mimardır da..
Bu tamamen karakterlerin ne kadar boyutlu olduğuyla ilgili. Bence karakterlerimiz çok boyutlu..

● Son olarak en sevdiğin bölüm hangisi?
Yayınlanmışlar arasında 11, 18 ve 8'i çok severek yazdım. Bu üç bölümü de çok severek yazmıştım.

● Çok teşekkür ederim bana zaman ayırdın, inşallah yeniden buluşup yeni yeni sezonları konuşuruz.
Ben teşekkür ederim.. İnşallah..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER