●Öncelikle hayırlı uğurlu olsun..
Çok teşekkür ederim, sağ ol..
● Sadece Türkler değil, İngilizce alt yazı ve bulunduğu platform nedeniyle tüm dünya 14 Aralık'ta Hakan:Muhafız’ı izleyecek. Aynı anda bütün dünyanın bir tık uzağında olmak nasıl bir
duygu?
Bi tık uzağında.. Güzel soru teşekkür ederim. İlk defa gerçekleşen bir durum. Daha önce birçok dizimiz yurt dışına satıldı, pek çok ülkede bizim dizilerimizi izlediler, bazı ülkelerde özellikle Güney Amerika'da, Orta Doğu'da hikayelerimiz izlendi, oyuncu olarak bizler sevildik ama bu biraz farklı. Dediğin gibi herkesin bir tık uzağındayım çünkü yurt dışına satılan dizilerimiz genelde Türkiye'deki yayını bittikten altı ay, bir yıl sonra dışarı satılıyor ya da bir süre yayınlanıp bölüm biriktikten sonra satılıyor ama şimdi 190 ülke ve 130 milyon civarı seyirciyle aynı anda buluşma fırsatı yakalıyoruz. Hem kendi adıma hem de sektör adına çok iyi açılımlar getireceğini düşünüyorum. Bu çok güzel bir his..
● Hemen her yaştan pek çok oyuncunun hayali aslında "Hollywood’a açılmak". Şu anda kağıt üzerinde
buna en yakın olan da sensin. Hollywood'un en prestijli menajerlik şirketlerinden biriyle anlaştın. Netflix'in ilk tercihi oldun...
Teşekkür ederim.. Netflix ile çalışmak gerçekten ilginç bir deneyim çünkü çok etkili bir platform, Dünyada sektöre yön veren bir oluşum. Onların bünyesinde olmak, o ailenin bir parçası olmak gerçekten çok önemli bir adım benim için. Hedeflerim arasında sadece Türkiye'de kalıp, Türkiye'deki işleri yapmaktan ziyade biraz daha persfektifimi genişletip global anlamda adımlar atmak vardı. Kendimi kariyer bağlamında dünya vatandaşı olarak görüyorum; kafamda sınırlar yok. Globalde yaptığım ve yapacağım işlerin bu mesleğe gönül veren gençlere kariyer planlaması yaparken kendilerine sınır çizmemeleri gerektiği konusunda yardımcı olacağını düşünüyorum.
● Netflix aslında dünyada da dinazorlaşmış yapıları değişime zorluyor. Genç üreticilere, yaratıcılara çok yatırım yapıyor. Bu anlamda takdir edilesi bir yapı. Bir yerde bi yetenek gördü mü hiç kaçırmıyor. Sektör devlerini bünyesine katıyor ama diğer yandan da mesela Alex Pina'yı aldı. La Casa De Papel'e kadar adını bilen yoktu. Alman ortak yapımı Dark'ın yaratıcılarını renklerine bağladı. İçimde bir ses var; yanılmıyorsam daha önce oyuncu bazında bu tip bi adım atmadılar ama o içimdeki ses sanki Netflix seni de renklerine bağlayacak diye fısıldıyor. Sanki bu ilişki The Protector'la kalmayacak, başka planlar da sunacaklarmış gibi bir koku alıyorum, ne dersin?
(Derin bir nefes alıyor) Benim de hissiyatlarım çok kuvvetlidir ama... (Gülüyoruz) Şu anda resmiyete dökülmüş bir şey yok. Yani olur, olmaz bilemem. Bilmiyorum yani.. Kesin bir şey yok ama çok güzel insanlarla tanıştım, çok güzel bir ekiple çalıştım aile gibi sıcak bir ortamda çalıştım; aynı zamanda çok profesyoneller. Tabii ki bu ilişkinin devam etmesini ben de çok isterim, umarım olur.
● Şansımı çok zorladım biliyorum. Tamam. Netflix'e iş yaptın ama sahaya yani çekimlere yine Türklerle çıktın. Netflix standartlarıyla çalıştın ama Türkiye'deydin. Diyelim ki yarın bir Hollywood yapımında rol alacaksın. Bizimkinden çok farklı dinamikleri ve zorlukları olan bir sektörün
getireceği şartları göğüslemeye hazır mısın?
Bu öyle sorduğun kadar kolay olabilecek bir şey değil zaten. Sektör buradan görüldüğünden çok çok daha büyük. Ben de deneme sürecindeyim şu anda. Zaten Los Angeles'e gitme sebebim de bu. Oradaki markette bir iş yapmak istiyorum hedefim o ve eğer bunu yapmak istiyorsan insanlarla birebir iletişim halinde olmak daha etkili oluyor. Ben şu anda sadece insan tanıma, kendimi geliştirmek ve biraz da sektörü anlama kafasıyla ilerliyorum. Adımlarımı hızlı atmak istemiyorum önce durumu, işleyişi anlayıp çözmek sonra bir adım atmak istiyorum. Netflix projesinde yer almak bu konuda güzel bir destek oldu. İnsanlarla tanışıp network oluşturmak adına süreci hızlandırdı, kolaylaştırdı.. Zaten şartları göğüslemeye hazır olmadan aceleci bir adım atmak yapımda yok.
● Çocukken çizgi roman okur muydun? Favori kahramanın kimdi?
Yok.. Fazla meraklısı değilim.
● Marvel filmleri mi, DC filmleri mi?
Marvel filmlerini seviyorum ama bana dün sorsan fantastik işlere çok fazla hayranlığım yok derdim. Neredeyse bütün Marvel filmlerini de izlemişimdir. Fakat işin içinde olmak çok daha farklı bir duyguymuş, bu projeyle anlaşırken hikayenin fantastik öğeler taşıması çok fazla heyecanlandırdı beni..
● Şu an Amerika’dan bir teklif gelse ve bir çizgi roman uyarlamasında
oynayacak olsan hangi kahraman olmak isterdin?
Şu anda "Bunu oynamak isterim, bunu oynamak istemem" diyecek bir pozisyonda görmüyorum kendimi o market için.. Doğru adımı atmak isterim açıkçası. Başrol hedeflemekten ziyade kendimi daha iyi hissedebileceğim bir işte ufak bir rol oynamayı bile tercih edebilirim, ilk adım olarak..
● Delirtici bir tevazun var; hayal bile kurduramıyorum sana (gülüyoruz) Peki.. Hakan: Muhafız ikinci sezon onayı aldı. Bugün resmi olarak açıklandı. Tebrik ederim..
Teşekkürler...
● Sence ikinci sezona Netflix dünyasındaki kahramanlardan herhangi biri Hakan'a bu zorlu görevinde yardım etmeye gelir mi?
Konuk oyuncu diyorsun.. Gerçekten bilmiyorum bu tamamen Netflix'in kendi stratejisiyle alakalı bir durum olur. Bu dünyanın içine girebilecek başka kahraman kim olur diye bana soruyorsan, onu da bilmiyorum açıkçası..
● Hakan gidebilir mi onlara misafirliğe? Israr ediyordu.. (Gülüyoruz)
Bilmiyorum.. Bunları ancak yaşayarak hep birlikte göreceğiz..
● Amerika’da süper kahraman rolü oynayan oyuncular inanılmaz bir fiziksel
değişim sürecinden geçiyorlar. Sıkı eğitime giriyorlar. Hakan biraz daha doğal
görünümlü bir kahraman. Açıkçası Hakan'ı ekstrem bir vücud yapısıyla görmemek hikaye ve kahramanla aramdaki mesafeyi kapadı, sıcak hissettim. Bu bilinçle mi tasarlandı?
Hazırlık sürecinde bu durumu çok konuştuk. Senaristlerle, yönetmenlerle konuştuk bu durumu ortak bir paydada buluşmak için. Onlar Hakan'ı nasıl görüyor, ben nasıl görüyorum uzun uzun konuştuk. Hakan yaşamı itibariyle sıradan, normal bir insan. İstanbul'da yaşayan herhangi bir genç olduğu için özellikle abartılı bir plastik malzemesi olması ya da gömlek giydikten sonra değişim geçirmesini bilinçli olarak yapmak istemedik. Evet, bir süper kahraman denildiğinde akla bazı klişe biçimler, kalıplar geliyor ama Hakan'ın sırlara vakıf olduktan ve bazı güçleri edindikten sonra dış görünüşüyle değil de öncelikle içsel yolculuğuyla farklılaşması konusunda hemfikir olduk.
● Zarf değil mazruf önemli dediniz yani.. Tebrikler.. Bana çok daha sıcak geldi, böyle daha çok sevdim adamı..
Sevindim sevmene..
● Netflix önce seninle anlaştık.
Evet, Netflix bizimle iletişime geçti, biz Türkiye'de bir iş yapacağız dediler.
● Ve proje belli değildi henüz..
Aynen..
● Sonra İpek Dökdel'in kitabı gündeme geldi. Uyarlama kararı alındı. Ne hissettin o aşamada?
O aşamada çok heyecanlandım. Fantastik bir hikaye gündeme gelmişti. Daha önceden hiç içine dahil olmadığım bir türdü ama Netflix o kadar güçlü ve profesyonel ki hiç tereddüt etmedim. Hislerime, önsezilerime de çok güvenirim. İyi hissettim. Hiç olumsuz bir şey hissetmedim, güvendim ve bıraktım kendimi. Güzel de oldu. İyi ki de yapmışım..
● Sonra hikaye oluşturuldu. Herhalde bizim hiç alışkın olmadığımız şekilde 10 bölümü bilerek sete çıktın. Hazırlık süreci nasıl geçti? Bizde genelde yönetmenle, senaristle zaman varsa iki toplaşılır, bi okuma provası alınır hop sete çıkılır. Burada bir de hiç aşina olmadığımız bir show runner meselesi vardı.. Biraz anlatır mısın işleyişi..
Bizim baş senaristimiz yani hikayeyi kuran Jason George Amerika'da olduğu için saat farkından dolayı onunla her saniye, her istediğimizde iletişime geçmemiz mümkün olmuyordu. Ama dediğin gibi show runner olarak Binnur Karaevli vardı ve aktif olarak setteydi. Aklımıza ne takılsa ya da ne sormak istiyorsak onunla birebir iletişim halinde olduk. Değişik bir sistem.. Çok kalabalık bir yaratıcı kadro var ama sen bütün iletişimi bir kişi üzerinden götürüyorsun. İlginç bir deneyimdi..
● Çizgi roman ve fantastik kahramanlarla büyümüş bir nesil var, seyirci olarak bekleyen.. Sence Hakan
bu kitleyi hangi özelliğiyle cezbedecek?
Bence senin de hoşuna giden o sadeliği sevecekler. Farklı gelecek. Sadece karakter anlamında değil, İstanbul'u bilmeyen birine bizim tarihimizi, coğrafyamızı ve kültürümüzü yansıtacağız şehrin büyüsü de onları çekecektir. Zaten İstanbul'la başrolü paylaşıyoruz diyebilirim. Bu şehirde böyle bir hikayenin olması fantastik janra izleyicisini etkileyecek diye düşünüyorum.
● Hemen hemen her bölümü başka bir senarist yazdı. Sezonda üç bölüm yazan da var, iki yazan da var galiba şu an sayılara hakim değilim ama sonuçta "Yazar Odası" kavramıyla da ilk kez tanıştık. Şimdi ikinci sezonda sana deseler ki "Çağatay gel, bir sahne de sen yaz". Hakan için ne yazmak isterdin?
Güzel.. Aslında Hakan'ın hikayesini bütün detaylarıyla izliyoruz. Bu sırla yüzleşmeden önceki hayatını ve sonrasını biliyoruz sezon süresince. Hikaye açılımında köklerine kadar iniyoruz, öğreniyoruz. Hakan'la ilgili çok fazla detaya sahip oluyoruz. Ben Hakan'la ilgili değil ama Hakan'ın atasıyla ilgili yani İlk Muhafız'la ilgili bir şeyler yazmak isterdim. Hem görsel anlamda, hem tarihsel anlamda zengin bir dünyası olduğunu düşünüyorum; oralara gitmek isterdim..
● Hakan dışında dizide en sevdiğin hikaye hangi karakterinki oldu?
Hepsinin kendine has, ikna edici yanları var. Birini seç diyorsun.. Galiba Zeynep enteresan ve hoşuma giden karakterlerden biri oldu diyebilirim.
● Biliyorum yorgunsun, sabahtan beri lansmandasın, maraton da devam edecek yarın gala var. Son soruyu soruyorum. The Protector setini bugüne kadar çalıştığın diğer setlerden ayıran en belirgin özellik hangisiydi?
Çalışma şartları. 10 bölüm çektik. Yaklaşık iki buçuk ay sürdü çekimler. Sanki hiç yorulmamış gibi hissettim bittiğinde.. İnsani şartlarda ve sendika kurallarına uyarak çalıştık. İstisnasız. Ne olursa olsun belirlenen çalışma saatlerini aşmadan çalıştık. O günün programında çekemediğimiz bir sahne varsa bile duruyorduk.
● Bu kadar net uyguladılar mı, hiç inanasım gelmiyor?
Çok net. Yemek aralarına kadar. Saat 13:00 olduğunda istersen sahnenin ortasında ol, ara veriliyordu. Alışık olmadığım bir sistem olduğu için başlarda "Abi iki sahne var çekelim de gidelim" yapıyorsun ama o düzene alışınca belirlenen sürenin aslında verimlilik anlamında çok yararlı olduğunu anlıyorsun.
● Son soru dediğim ama az daha unutuyordum. Az önce Kelly Luegenbiehl ile bir röportaj yaptım. Seninle de konuşacağımı söyleyince Kelly bi not gönderdi. Hakan: Mufahız'ın üçüncü ve dördüncü sezonları da onaylanmak üzereymiş yalnız yeni sezonlarda lateks bir tayt giyecekmişsin, ne tercih eder sen bi soruver dedi.. (Derin bir sessizlik ve bakışmalar oluyor sonra kahkahalar patlıyor..) Şaka yapıyorum tabii ^^
Üşütmeyecek bi kumaştan olsun.. Bi de haki çok severim ben, rengi haki olsun..
● Çok teşekkür ederim zaman ayırdığın için.. Sezonlarca sürsün, seyredeni bol olsun..
Ben de teşekkür ederim..