● Öncelikle hoş geldiniz..
RH: Teşekkür ederim. Burada olmak çok
güzel istanbul’u bir turist olarak çok seviyorum.
● Türkiyedeki
içerik alımınızla ilgili bir soruyla başlamak istiyorum. Beni çok meraklandıran bir tarzda alım
yapıyorsunuz. Bir yabancının Türkiye’ye gelip Behzat Ç’yi almak istemesi ya
da Leyla ile Mecnun’u alması oldukça ilginç.. Ancak bunun yanı sıra yayından
kalkmış dizileri de alıyorsunuz. Tamam, içerik topluyorsunuz bunu anlayabilirim
ama bu alımlar konusunda sizi kim yönlendiriyor ve tavsiye veriyor?
RH: Netflix şu
anda 190 ülkede dolayısıyla çok fazla izleyici deneyimimiz var. İnsanlar hangi tür
programları, dizileri izlemeyi istiyorlar konusunda deneyimimiz çok fazla. O yüzden,
bir ülkeye girmeden önce orada neler izleniyor, geçmişte neler izlenmiş diye araştırıyoruz. Korsan ağlarda neler
var onlara da bakıyoruz. Çünkü bu izleme eğilimi sizin karşılanmayan ihtiyaçlarınızı da
gösteriyor ve öğretici oluyor. Bu
sayede neler izlendiğini öğreniyor ve o tip içeriklerden daha fazla
almaya çalışıyoruz.
Aynı zamanda Netflix olarak platformumuza çok büyük bir çeşitlilik de sağlamaya çalışıyoruz. Bütün dünyadan küresel bağlamda izleyiciye hitab edebilecek içerikleri platformumuza dahil etmeye çalışıyoruz. Gittiğimiz her pazarda işe öncelikle içerik seçimiyle
başlıyoruz her yıl bu seçimlerimiz daha da iyileşiyor.
● Dış basından
öğrendiğimiz kadarıyla geçtiğimiz Mart ayında Orta Doğu’daki yerel yapımcılara
bir küçük workshop yaptınız. Türkiye’de böyle bir organizasyon planlıyor
musunuz?
RH: Evet öyle bir şey
yaptık ama bu bir workshop değildi. Daha ziyade Dubai Film Festivali bünyesinde
yerel içerik üreticileriyle bir toplantı yaptık ve içerik satın aldık. Yerel yapımcılarla
ilişkilerimizi sürdürmek bağlamında yapılmış bir toplantıydı. Şimdilik bu tip bir planımız yok.
● Türkiye
televizyon içeriği anlamında kendi içinde kafası karışık bir ülke. İçeriklerimizi
yurt dışına satıyoruz. Ama yurt dışına sattığımız işler yerelde bazen çok da
karşılık bulmuyor, yerelde karşılığı olanlar satılmıyor. Basın toplantısında Türkiye'de bazı içerik ortaklıkları için 2017’yi
hedef olarak gösterdiniz. Kriterleriniz ne olacak?
RH: Biz aradığımız
programlar hem Türk hem küresel hikayeler. Mesela Narcos bunun için çok iyi bir örnek. Bogota’da, Kolombiya'da çekildi. Yerel bir hikaye ama bütün dünyada izlenen büyük bir proje oldu. Tam olarak bu tarz hikayelere bakıyoruz.
● Bir yapım
firmasına bağlı olmasa da Türkiye’de çok parlak proje fikirleri üreten
profesyonel ya da yarı profesyoneller var. Bunlar Netflix’e nasıl
ulaşacak? Mesela bu sabah Tokat’taki teyzem bile
aradı iyi bir dizi fikrim var Netflix’e nasıl vereceğiz diye sordu.Ne yapacak bu insanlar?
RH: Proje zaten
üretilmişse yani prodüksiyonu yapılmışsa bunu youtube ya da vimeo’ya koymak en
iyi yöntemlerden biridir. Bu şekilde dikkatimizi çeker. Eğer sadece bir senaryodan
bahsediyorsak ya da sadece bir fikirden bahsediyorsak o zaman mutlaka bir ajans aracılığıyla temsil edilmesini sağlamaları lazım. Bunun
örnekleri de var. Hiç tanınmayan kişiler ellerinde bir hikayeyle bize geldiler. Çok güzel bir hikayeydi ve çok beğendik. Neticesi de Stranger Things oldu. Ama
amatörler ve öğrenciler için bize ulaşmak biraz daha zor olacaktır.
● Yakın zamanda
Bloodline’ı iptal ettiniz. Bu Netflix bağlamında çok alışkın olduğumuz bir
durum değil. İzlenme oranları dışında bir sebebi var mı bu iptalin?
RH: Biz Bloodline'ı iki sezon
yayınladık. Sonra bir sezon daha duyurduk. Her hikaye bir gün sona erer. Bloodline’ın da hikayesi bitti. O yüzden sona
eriyor.
● Tipik bir televizyon
kanalı gibi siz de projelere revizyon veriyor musunuz?
RH: Sadece yardım
etmeye çalışıyoruz o da eğer gerekiyorsa. (gülüyoruz) Zaten internette
olduğumuz için diğer networklere oranla daha çok risk alabiliyoruz.
● Evet, risk dediniz de sunum
esnasında yayınlanan tanıtım videosunda “Burası Netflix, burada her şeyi
söyleyebilirsiniz” diyordu. Ama yine de sormak istiyorum Netflix’in kırmızı
çizgileri var mı?
RH: Hayır, yok. Biz hep
keyifli ve doğru bulduğumuz işleri yapalım istiyoruz ve bir kırmızı çizgimiz yok.
● Netflix
son zamanlarda festivallerden film toplamaya başladı. Henüz vizyon yüzü görmemiş filmleri
alıyorsunuz. Bu Oscar yarışına da gireceğiniz anlamına mı geliyor?
RH: Bazen yarışa
giriyoruz. (Gülümsüyor) Biliyorsunuz son olarak geçen hafta 9 Emmy kazandık.
● Evet tebrik
ederim
RH: HBO kadar fazla
değil ama ona yakın.
● I love Netflix! (Tercüman bu cümlemi Türkçe'ye çeviriyor ve sohbetimiz yine kahkahalarla kesiliyor)
Peki, Türkiye’nin
iki büyük televizyon kanalı Netflix’e çok benzer bir yapılanma içinde. Biri açıldı, diğeri
de açılmak üzere.. Rekabet konusunda ne düşünüyorsunuz. Özellikle yerli içerik toplama
konusunda..
RH: Her ülkede her
zaman çok sayıda yerel hizmetler olur. Ve elbette onlar yerel izleyicinin
tercih ve zevklerini bizden daha iyi biliyorlar. Yerel zevkleri, tercihleri çabuk öğreniriz, bizim asıl yaptığımız küresel içerikleri ve hikayeleri keşfetmek..
● Biraz geçmişe
gitmek istiyorum. Kevin Spacey ve House of Cards.. Bir remake ile lansman
yaptınız ki çok da başarılı bir çıkıştı. Ben bu çıkışın arkasını merak
ediyorum. Masada birden fazla proje vardı ve sonunda HoC’ı mı seçtiniz yoksa
tek seçenek miydi?
RH: House of Cards,
Kevin Spacey’nin projesiydi ve Kevin bu proje için sadece HBO ve Netflix’in teklif vermesini istedi.
İhale gibi düşünün bunu.. Kim daha çok parayı verirse proje onda kalacaktı.
● Parayı bastık
aldık diyorsunuz yani..
RH: İki şirket
bir projeyi almak için çekiştik ve biz kazandık (gülüyoruz)
● Son olarak şunu sormak istiyorum. Biz Türkiyede yerli yabancı televizyon içerikleriyle
ilgilenen bir web sitesiyiz. Netflix orjinal
dizilerinin tanıtımlarıyla ilgili bize ne tür olanaklar sunacak? Toplantılar, basın turları, ünlülerle röportaj imkanları oluşturacak mısınız?
RH: Kesinlikle bu tür
toplantılar organize edeceğiz. Türk basınını da bu tür organizasyonlarımıza mutlaka dahil edeceğiz ve sizleri uluslararası medya içerisinde doğru yerde konumlamak, değerlendirmek isteriz.