“Defne şirketten ayrıldı mı?
Her şey yeniden başladı mı?
Ömüş’üm olanları öğrendi mi?
İndü yürek yırtılır.”
Efendime söyleyeyim dejavu mu desem, resetlendik mi desem, formatlandık
mı desem bilemedim. Ama ben bundan sonra olanlara "İkinci Kiralık Aşk Devri" diyeceğim sanırım.
Yukarıdaki dörtlükte de kafamdaki soruları bir araya getirdim. Biraz sonra
sizlere bir şey anlamayarak nasıl Arap olduğumu ve durumun beni nasıl mutlu
ettiğini anlatacağım, umarım yalnız değilimdir. Haydiii eller havaya,
başlayalım!
Heyecanla bekliyorum bölümü, malum işler karışık. Şirket zaten Çarşamba Pazarı'na dönmüş. Ömercik de (Evet, bu büyük dramalardan
sonra o benim için Ömercik) gitmiş boya badana işinde. Yani utanmasanız adama yövmiye
bağlayacaksınız. Duvarları boyadı, mangalı yaktı. Daha napsın bu adam? Neyse,
zaten Defne oradan nasıl çıktı, ne yaptı merak ediyordum. İsmail mi yardım etti,
koşup kaçtı mı bunlar hep kafamda deli sorular. Yine olan biten olmuş, biz asıl
merak ettiklerimizi öğrenememiştik.
Bu dizinin şarkı seçimlerini
tartışmayacağım bile, cuk oturuyor şarkılar. Ama konuşacak bir dünya yükü olan
Ömer ve Defne neden üç cümle konuşup sonra 3948348 saat şarkı eşliğinde bakışırlar?Niye?
Ömer sitemini etti Defne de davetiye bile vermeden “Ömer Bey bi küçük
çeyreğinizle sizi düğüne bekliyoruz” dedi ve gitti. Sonra ben daha yeni
alışmışken erken gelen bir reklam arası da beni yaraladı. Bölüm zaten ahestelik
içindeydi. Yeni gelen insanlar, bu ağır çekimlerdeki bakışmalar, beni biraz
darladı. Ama diziyi 90 dakika yapacağız diye el mahkum böyle şeyler olabiliyor.

Dakikada kaç kelime söyleyebiliyorsun, anlatsana biraz Koray!
Neyse ki Korişim
devreye girdi. Teletabiler diye bir çizgi film vardı bilmem hatırlar mısınız? Heh
işte orada bir de Tinky Winky vardı hani mor olan. Koray’ı görünce aklıma o
geldi. Yine güldürdü bizi eksik olmasın. Korişim birazcık kaknemlik yapacağım
ama sen bile kıvamını geçince “Ayyh” oluyorum.Neriman’a ise üzülüyorum. Şimdi
bana o eski Nöro’mu verseniz keşke. Sude geldiğinden beri hep geri planda. Yani
olmuyor bir türlü eski Neriman değil.
ÖLÜYORUM ANLIYOR MUSUNUZ? Gözümün önünde Sinan Sude’ye aşık
oluyor, kahroluyorum. Ne olur, bakın ricaların en büyüğünü ediciim, Sinan’a yeni birini bulun. Zaten bu adam zırt
pırt aşık oluyor çok zor olamaz. Böyle sabah şekeri, minnak minnak, şen kahkahalar
atan bir çift olsunlar. Yeter ki şu minnoş adamı Sude’ye yedirtmeyin!
Ama helal
olsun Allah herkese bir adet Sude İplikçi hırsı versin tabii bir de Sinan şıpsevdiliği.
Sinan kendi duygularının bile farkında değil. "Defne’nin zerresi kalırsa Sude’ye
ayıp olur" diyor. (Ömer kim zaten di mi, Passonis’in dış kapısının mandalı?) Ne
hissettiğinin farkında bile değil. Yani ayakları yere basmıyor nereye çeksek
gelecek gibi. Sinan, dediğin gibi hayat çok acayip ama sen de baya
acayipmişsin. Biri geldi “Defne’ye aşık değilsin sen” dedi, hoop Sude gözünde
peri kızı oldu, aşkın depreşti birden. Evet, bazen kafamızda kurduklarımıza saplanırız, ne
olduğuna karar veremeyiz. Dışardan gelen ufacık bir yardım bizi farklı yöne
bakmaya davet edebilir. Ama sen biraz jet hızında "Aaa ya ben aşık değilmişim
ki hehehehe” oldun. Varsa bunun bir formülü söyleyin biz de bilelim.
Peki dizimizin gizli süper kahramanı Şükrü Abi'nin metaforunu
kimler yakaladı, parmakları görelim! Şoförlerin kralı Şükrü Abi yaklaşık 23
bölümdür kangren olan olayı kapı, kilit, anahtar üzerinden şak diye özetledi.
Büyüksün Şükrü Reis!
Yani insanı iki
dakika ağız tadıyla iyi bir insan bile yapmıyorsunuz. Bu Yasemin daha napsın,
ağzıyla kuş mu tutsun. Yaranamıyor kadın size bir türlü. En sonunda onu da
kaçırdınız elinizden. O neler yapacak
merak içindeyim. Ama içimden "Yürü Yasemin sen işi biliyorsun, Deniz’e de
Ömer’e de rakip ol, yanına İso’nu da
al." demek geçiyor. Neyse ben biraz yavaş geleyim.
Defne'nin içinde bulunduğu durum kadar insanı iğrenç hissettiren
bir şey yok, kesin bilgi yayalım. İnanın bana içinizi hamam böcekleri kaplamış
gibi oluyor. Yani siz çok kötü bir şey yaptığınızı biliyorsunuz, çok sevdiğiniz
birini üzdüğünü de biliyorsunuz. Normal şartlar altında bağırsa, çağırsa ohh
bir enerji boşalacak. Ama en kötüsü de içinize düşen şüphe. “ Benden nefret mi ediyor,
bana eskisi gibi bakmıyor, artık o eskisi gibi olamayacak mıyız?” Bunlar
beyninizi kemirir durur. Defne ve Ömer’in arabadaki konuşmaları bunu dibine kadar
yaşattı. Yine de iyi dayandılar düğüne kadar konuşmadan. Nihan’daki de iyi sabır
arkadaşlar. Önce Defne sağ olsun düğün evini cenaze evine çevirdi, sonra da Nemrut Ömer ortalığı dondurdu. Kızcağız hala gık etmiyor.
Şuraya birazcık acı ve ayrılık çizelim by Ömer.
Ömercik, yerden göğü bırakın stratosfere kadar haklı. El
birliği içinde bir İplikçi nasıl delirir bunu izliyoruz. Adamcağız bisikletten
düşecek diye korktum bir an.Acı tesadüflerin içinde kalakaldı ama malum kızıl
saç modası var. (Neden acaba, şöyle bi düşüneyim :))Yahu adam cam şişesinde su
tüketen, brokoli suyu içen hayaller üstü bir adamdı. Şimdi kah duvar boyuyor, kah kapı
kırıyor. “Harcamayın Ömüş’ümü uleeeyn!” demek istiyorum. Ama Ömer sen ne derin dondurucu
gibi bir adamsın ya. Televizyondan soğuk hava dalgaları geldi üstüme üstüme. Ben
olsam çatlardım, bağırır çağırırdım diye düşünürken hoop son dakika golünü attın.
Hem de ne attın yani tam doksana. Sen de de asla Fair play ruhu yokmuş Ömüş,
çatır çutur söyledin hissettiklerini. Haksız mısın peki? Asla!
Defne sen zeytinyağı mısın? Adamın arkasından bin tane
dolap çevir sonra da "bana güven" de. Oldu, şirketi de üstüne yapsın mı?
Bir kere anlamadığım ve Defne’ye çok kızdığım bir durum var. Sinan ve Necmoş
Bey seni aradığında oyuncağı elinden alınacak çocuk gibi niye zırlıyorsun? Hani "Ben söylemek istiyorum, benden duysun istiyorum.” desen amenna ama “Ömer’i
kaybedemem” ne demek? Tereyağından kıl
çekecektin sadece. Sanki Ömer gerçekleri öğrenince daha iyi olacak. İşte Defo’cum
bu da senin bir hatan idi ama diliyorum ki bu gerçeği klişeleri yıkarak
anlatacaksın. Hala güveniyorum sana.
Ne halayı Defne,saçmalama!
"Of yea dizi klişe
olacak, harcadılar diziyi.” diye düşünenlerden olmama ramak kalmışken yine bir
şey anlamamayı, ekranda dumur olmayı, gelecek bölümü tahmin edememeyi dünyalar
kadar çok seviyorum. Hatta BAYILIYORUM. Yani bakın ben ki Kiralık Aşk izlemeye
başladıktan sonra disipline girmiş bir izleyici olarak, ekrana on saniye
bakakaldım. Şahsen benim ilk defa gördüğüm, büyük bir risk ama en az onun kadar
kocaman da bir yenilik. Defne oradan nasıl ayrıldı, o gece neler oldu, nasıl
birden garson oldu, ne kadar zaman geçti ve en önemlisi GAME OVER olduk mu? İşte
bunların hiç birini şimdilik bilmiyoruz, ama tek dileğim şu ki, fragmanda sinir
krizi geçiren Ömercik n’olur gerçekleri öğrenmiş olsun.
Defne de gerçek Defne
olarak zırlamasın aslanlar gibi böyle böyle desin, işini bıraksın. Şimdi de
Ömer düşünsün! Allah aşkına şu adamı birazcık çizgisinden kaydırın. Dizi de
Necmi’sinden tutun Yasemin’ine herkes evrim geçirdi ama şu adam mükemmellik
abidesi gibi geziyor. Kırsın şu güven çemberini , azıcık gerçek olsun. Olsun ki
biz de kendimize gelelim neşemizi bulalım.
İlk bölümü Defne'nin
bu konuşması ile başlamıştık, bu bölümde de oraya kadar nasıl gelindiği
anladık. Hadi hemen etrafımız buğulansın anımsayın ilk sahneyi. Bu Defne’nin
hikayesi anlattı biz dinledik. Şimdi bir soluklanıp geri kalanını, yolunu
nasıl değiştirdiğini anlatacak biz de dinlemeye devam edeceğiz. O zamaaan İKİNCİİ
KİRALIK DEVRİ BAŞ-LAA-SIN!