Kurgudan mıdır bilinmez bu hafta sahne geçişlerinde kopukluk
hissettim. Daha doğrusu çok ani ve dağınık geldi bana. Gerçi yerli dizilerin
tüm geceyi kaplaması zihnimi de bulandırmış olabilir. Sahi nabıcaz be Kamil?
Lavaboya gitmeye fırsat bulamadığımız sürelerle senaristlerin yorgunluğuna
kızma hakkımız kalıyor mu? Zor işler ağam, zor işler paşam...
Dizideki herkesin saçlarımı güzelleşti yoksa bana mı öyle geliyor? Hüzün kadınlara yakışıyor demeye dilim varmasa da vallahi yakışıyor. O dağılan saç telleri, fönlü hallerinden daha güzel. Elbette Karagül'ün makyaj ve saç konusundaki hakkını yiyemeyiz. Özellikle yöre dizilerinde podyumdan beş dakika önce inmiş gibi davranan tiplere sıkça rastlanır. Karagül'de ise her karakterin yüz kıvrımlarını, rimelden uzak tertemiz gözyaşlarını ve natürel saçlarını görme fırsatımız var.
Kenan karakteri dahil olduğu günden beri öyküde beklenilen ivmeyi
yaratamadı. Boşlukta asılı duruyor ve arada bir minik rüzgarlar yaratıyor. Ama
o vaad edilen büyük kasırganın kenarından bile geçemiyor. Onu kendi kafamdaki
Karagül hikayesinden çıkarıyorum ve büyük bir kaybım olmuyor. Yeni dehşet
bombamız Sevda Hanım'ın Kenan'ın bir oyunu olduğuna inanmak istiyorum.
Olmalıdır, olsundur. Ben istiyorum ki yarın bir kez de kötüler kaybetsin.
Ailede sabıkası olmayan bi Rüzgar kaldı, asıl onu koruyalım
Maya bu haftanın talihlisiydi. Kardeşinin yaşadığını da onun
Baran olduğunu da bir çırpıda öğrendi. Gerisi o kadar şanslı olabilecek mi? Pek
sanmıyorum. Bu itiraf biz seyirciler için bir sürelik sakinleştirici işlevi
görecek. Fakat Narin ve Ada'nın sırları çarpıştığında galip gelen kötülük
olacak. En azından şimdilik... Görelim kıymetli senaristlerimiz neyler,
neylerse güzel eyler.
Siz neler düşünüyorsunuz? Anlatsanıza birazcık.
Güzel günler.