Once Upon a Time bu hafta iki bölümüyle birden karşımızdaydı. Bizi düğümlerin çözülüp, yenilerinin atılacağı küçük bir maratonun beklediği belliydi. Belliydi de ‘’Sabri bey n’apıyorsunuz?’’ tepkisi vermeyi ben beklemiyordum. Ki olmadık yerlerde inatla başvurduğum, güzide bir popüler kültür kalıbıdır benim için. Bir yandan heyecanlı, bir yandan korkmuş, bir yandan da şaşkınım.
Dört isim daha sığar oraya arkalı önlü, ha gayret
Önce hep beraber bir haydaaaa der miyiz? Onu biliyorduk, bunu tahmin etmiştik, ötekini ses tonunuzdan anlamıştık derken derken Once Upon a Time bize büyük oyun oynadı. Buralar hep karanlık oldu. Hook, nefret ettiği şeye dönüştü. Hook, nefret ettiği şeye sevdiği kadın tarafından dönüştürüldü. Buradan nasıl çıkılır bilmiyorum. Hook’un gerçeği öğrendiği an Emma’yla bir gelecekten vazgeçmesi ve ondan kurtulmak istemesi pek hoş olmadı tabii. Hook’un ‘’ne yapmış olursan ol seni seviyorum’’ demesiyle ‘’Emma’dan kurtulalım’’ demesi arasında 25 dakika filan var. Kolay değil, hayatını bir Karanlık Olan’ı avlamakla geçir sonra sen ona dönüş. Gerçekten güzel döndük, buradan sonra hikâye daha da canlanacak diye umuyorum. Hook’un içindeki kötülük potansiyelini düşünürsek asıl Karanlık Olan o olur ve ‘aydınlık Karanlık Olan’ Emma’yla karşı karşıya gelirler mi gelirler. Ve tabii Gold bu noktada devreye girip bizi kendisinden mahrum etmezse daha da güzel olur. Adamı kahraman yaptınız, hiç ortalarda görünmüyor?
Gold’a yeterince zaman ayıramamamızın nedeni Arthur’un bütün vakitleri çalması olabilir. Arthur nefretinde boğulmadan söyleyeyim; bunu da çok iyi başardılar. O kadar sevmiyoruz ki Arthur’u. Her kötünün içinde bir iyi vardır falan bunlar yalan oldu. Bu saatten sonra Arthur’un gidişine/ölümüne üzülmem için çok çok sağlam bir neden gerekiyor aksi halde zil takıp oynayacağım. Game of Thrones izlerken Joffrey’nin ölümüne hafif bir buruklaşmıştım, gerisini siz hesap edin. Arthur diyordum; o bu kadar zeki mi gerçekten? Merlin’i Excalibur’a hapsedip onu kontrolü altına almalar… Merlin’in bile göremediği, tahmin edemediği şeyler yapıyor. Merlin’in Arthur’a karşı boşa çıkmış olan güveninden gelen bir zaafı mı var diye düşünmeden edemedim.
Ah Emma, vah Emma. Büyüyle bu kadar oynanır mı bal böceğim. Regina’dan da duyduğumuz üzere Emma’nın endişeleri çok basit, çok insani aslında. Neal’dan sonra ilk defa bu kadar sevmiş ve bu onu ne kadar korkutursa korkutsun Hook’la bir gelecek istiyor. Bunun için de neleri göze aldığını gördük. Aşk bencildir işte.
Emma-Regina konuşması da çok önemliydi. Regina’nın hançeri kullanması tartışılır ama bıkmadan usanmadan söyleyeceğim; bu iki kadın birbirlerini kurtarıyorlar. Öyle ya da böyle. Emma’nın içindekileri dökmesini Regina sağladı. Ayrıca evet Regina Emma’yı çok iyi tanıyor artık, Emma da onu. Snow, Charming, Hook üçlüsü Regina’nın her yaptığına bir şüpheyle atlamasa hayat ne güzel olur.
Bir masal kahramanı olmasaydınız, bütün kötülüğü Zelena’ya yükleyip onu öldürebilirdiniz. Ama maalesef siz kahramansınız ve bunu yapamazsınız sevgili Storybrooke’lular. Ayrıca şimdi karanlığın hangi birinden kurtulacaksınız gibi bir soru var. Bence böyle güzel oldu. Bölümlerce niye kötü oldu bu kız, nerde bu kılıç, kim bu Merlin meselelerini uzatmadan öykünün yönünü değiştirelim bol bol.
İki bölüm üst üste OUAT ha. Bu hafta cennetten bir sneak peek’ti resmen. Buradan sonra dokuzuncu bölüm yorumuna da beklerim.
Regina’sız olmaz