"Sakın bunu
izlemeyin... Sizi uyarıyorum!” diye seslendi bize Gagan Rassmussen, Neptün’ün
yörüngesindeki Le Verrier laboratuvarından, montajını kendisinin yaptığı
videosuyla. Garip şeyler oluyordu laboratuvarda, ve Rassmussen bizi olayları
birlikte anlamaya davet ediyordu. Doctor Who tarihinde ilk kez ikon haline
gelmiş jenerik müziğini duyamadık bu sefer, ama en azından laboratuvarda
bulunanların isminin yazdığı görüntüde gizli olarak yukarıdan aşağıya doğru
Doctor Who yazıyordu. Jeneriğin olmaması anlaşılabilir bir şey, çünkü bu bölüm
tamamen bir montaj videosu halinde bir araya getirilmiş ve Rassmussen’in de
arada jeneriğimizi kullanması garip kaçardı. Mark Gatiss’in senaryosunu kaleme
aldığı bu bölümü Justin Molotnikov yönetti.
Tarihte ilk kez Doctor
Who’nun jeneriksiz bir bölümünü izledik, bunu saymazsak.
Neptün’ün uydusu Triton’dan gelen bir kurtarma ekibi
laboratuvara doğru yol alıyordu. Ekipte dört asker vardı: Grup lideri Nagata,
Chopra, Deep-Ando ve yüzündeki çizgilerden klon asker olduğu belli olan 474.
Deep-Ando uykusunu Morpheus denilen bir podda tamamlarken, aslında ölümcül bir
savaş makinesi olarak yetiştirilen klonlardan biri olan 474 ise masum bir kedi
gibi Chopra’ya sataşıyordu. Görüntüler onların görüş açısından ve istasyonun
kendisinden alınmıştı montaj için. Laboratuvara girdiklerinde ise kimse yoktu
ortada, terk edilmiş gibiydi her yer. Ancak bütün terk edilmiş laboratuvarlar
en az bir kez Doktor tarafından ziyaret edilir bildiğiniz üzere, ve kurtarma
ekibi Doktor ve Clara’yı koridorlarda ortamı incelerken buldular.
Clara sanki izleniliyormuş hissine kapıladursun, Doktor
laboratuvarın Neptün’e yakın olduğunu ve bu nedenle anti-yerçekimi kalkanına
sahip olduğunu söyledi. Uzak Doğu teması hakimdi laboratuvarda. Doktor kurtarma
ekibine “mühendislik stresi değerlendiricileri” olarak tanıttı kendilerini
psişik kağıdını kullanarak, Nagata ise ikisinin kendi emri altında hareket
edeceğini söyledi. Doktor’un parmak analizinden 38. yüzyılda bir salı gününde
olduğumuzu anladık, Dünya’nın tektonik yapısını değiştirip Hindistan ve
Japonya’yı birleştiren Büyük Felaket’ten sonra.
Nasıl Çıldırdım 1: Morpheus’un
kafanızın içinden çıkmayan jingle’ı.
Grup koridorlarda ilerlemeye devam etti, 474 yine Chopra’ya
sataşıp bu sefer karşılık alınca otomatik olarak savunma moduna girdi. Bunun
klon piyadelerin bir özelliği olduğunu söyledi Nagata, klonlar aynı bir tavuk
çiftliğinde tavukların yetiştirilmesi gibi yetiştiriliyor, düşük seviyede
zekaya sahip olmalarına rağmen savaşmak için yeteri kadar güçlü oluyorlardı.
Tam bu sırada kendilerine doğru gelen insan biçimli yaratıklara rastladılar ve
tabanları yağladılar. İlk buldukları odaya girdiklerinde Deep-Ando
kendilerinden ayrı düşmüştü, kapıdan içeriye kolunu uzatan canavarın kolu ise
474’ün kapıyı kapamasıyla kuma dönüştü. Kumu analiz eden Doktor’a göre mukus,
kan ve deri hücrelerinden oluşuyordu bu kum.
Odada bölüm başında gördüğümüz “Morpheus” uyku podları
bulunuyordu, meraklı companion’ımız Clara’yı bir anda yuttu bu podlardan biri.
Üzerinde sinir bozucu bir müzikli hologramın oynadığı bu yarı-bilinçli podlardan
diğerinin içinde de Rassmussen vardı. Neydi peki bu podlar, bir aylık uyku
ihtiyacını beş dakikaya sığdırarak çalışma süresini artıran icatlarıydı
Rassmussen’in. Podlar beyne elektronik bir sinyal yollayarak kimyasını
değiştiriyor ve uykuyu engelliyordu. Doktor bile kendisinin uyuduğunu söyledi
izlenmediğinde, ekrana uzun uzun bakarak sanki bize sesleniyordu “bölüm bitince
gidip bir güzel şekerlememi yapacağım” der gibi.
Nasıl Çıldırdım 2: Bu manyak
bilgisayarın Morpheus şarkısını zorla söyletmesi.
Ekip laboratuvarda Deep-Ando’yu arayadursun, Doktor’a göre
Morpheus ile canavarlar arasında bağlantı vardı, “uyku tozu”ndan, yani göz
çapağından oluşuyordu bu canavarlar. Çapakların içeriği de canavarın tozunun
içeriğiyle aynıydı, bir şekilde evrim geçirerek bu canavarlara dönüşüyordu
çapak kurban Morpheus’un içindeyken ve onu sömürüyordu. Triton’da kullanılan
Morpheus’ların ikinci versiyonlarıydı laboratuvardakiler ve adaptif zeki yaşam
formlarına dönüşmesini sağlıyordu çapağın. Rassmussen saklandığı için kendini
koruduğunu söyleyip bir an evvel laboratuvardan ayrılmak istese de Doktor’un
olayı çözmeden ayrılmaya niyeti yoktu.
Yüzünüzü her sabah
yıkamazsanız böyle olursunuz işte.
Deep-Ando ise “aşırı programlanmış” bir bilgisayardan kapıyı
açmasını istemekle meşguldü. Kapının açılması için Morpheus’un sinir bozucu
şarkısını söylemesi gerekiyordu bilgisayara. İlginç bir şekilde korkutucu geldi
bu sahne bana, bir nevi yapay zekanın insanı gelecekte ne hallere
düşürebileceğini gösteriyordu sanki. Kapı açılsa da Deep-Ando ilk kurbanı oldu
canavarların. Diğer tarafta Doktor ve ekibin ise istasyonun anti-yerçekimi
kalkanının devre dışı kalmasıyla birlikte laboratuvarın Neptün’e düşecek olması
gibi ufak bir sorunu vardı. Doktor Nagata’dan aldığı şematikle kalkanı onardı,
ama o sırada içeri giren canavarlardan biri Rassmussen’i öldürdü, ya da biz
öyle gördük. Canavarlardan kaçarken Doktor, Clara ve Nagata ile Chopra ve 474
ayrı düştüler.