Kalbimin çarpıntısını dindiremiyorum, gözlerim dolu dolu,
midemde ise kelebekler uçuşuyor. Heyecanlıyım, gerginim bir o kadar da mutluyum.
Hatırla Gönül, 5. bölümüyle beni bambaşka bir yere götürdü. İliklerime kadar
titredim, korktum, endişelendim fakat yine iliklerime kadar da tatmin oldum. Enfes bir bölümdü, var olun!
Geçen hafta Gönül ve Tekin’i öyle bir durumda bırakmıştık ve
arkasından öyle bir fragman izlemiştik ki bu haftanın temposunu az çok tahmin
ediyorduk. Öncelikle orman sahnesine
bayıldım. Tekin'in öfkesi, Gönül'ün korkusu ekrandan çıktı kalbime oturdu. Her şey çok güzeldi de, Onur
Saylak ne yaptı öyle? Yıllardır severek izlerim, oyunculuğunun inceliklerini bilirim ama yine
de şaşırmaktan kendimi alamıyorum. Bir karakter daha ne kadar yükseltilebilir? Onur
Saylak, Tekin karakterine delicesine inanmış. Yaşıyor, yaşatıyor ve kesinlikle
yı-kı-lı-yor! Dilerim değeri bilinir, dilerim seyircisi daim olur…
Tekin, çocukluğunun travmalarını çocukluğunda, gençliğinde,
yetişkinliğinde yani hayatının her evresinde yaşayan ve yaşatan bir adam. Kardeşini
beşikten atan, köpeğini döven, annesini merdivenden iten bir çocuk;
sevgililerine hayatı dar eden bir genç, Gönül’e takıntıyla bağlı bir yetişkin.
Ben hala Tekin’i tam anlamıyla anlayabilmek için çocukluğundan bir şeyler
izlememiz gerektiğini düşünüyorum. Yavaş yavaş bazı anılarından haberdar olsak da
bunlar çok yüzeysel kalıyor. Hasta yatağına kıvrılıp ağlayan Tekin’i daha da
iyi tanımak istiyorum. Biliyorum, daha onun yaralarını saracağız.

Ah be Gönül ah!
Bu hayatta herkes yaralı, Hatırla Gönül dünyasında da. Kimi ufak
tefek yaralarına kendi eliyle merhem sürerken, kimi yaslanacak bir omuz arar.
Kimi yaralarını başkalarına zarar vererek saklar, kimi kendi çaresini kendi
arar. Hatırla Gönül’ün kurgusal dünyasından çıktığınızda da bu böyle değil midir?
Tekin’i hatalarını olumlu algılamak değil bu, asla! Ama kabul etmek gerek,
psikolojik açıdan sağlıklı bir insan değil Tekin. 5 yaşında bir çocukken
annesini kaybetmiş, babası annesinin kardeşi yüzünden öldüğünü söylemiş. Bunlar, bir karakteri anlama yolunda önemli şeyler.
Zamanı gelince Tekin’in acılarına ortak olacağız olmasına da ortada değişmeyecek bir gerçek var. Aşk, kimseye “Benden başkasıyla olamazsın” deme
hakkını vermez. Aşk, kimseyi zorbalığa itemez. Sevmenin bahanesi değildir, şiddet. Sevmek, sevdiğinin tapusunu almak demek değildir. Sevdiğin kadını,
sevdiğini söylediği adamla tehdit etmek hangi sevgiye yaraşır? Tekin hatalarına
yenilerini ekleyerek yoluna devam ediyor. Gönül’e yaptıkları unutulacak şeyler
değil. Evet gün gelecek Tekin için de üzüleceğiz fakat bu asla Gönül’ün
yaşadıklarını unutacağımız anlamına gelmeyecek.
"Gel" desen gelecek oysa. Ama diyemiyorsun...
Akşam boyunca Gönül ağladıkça, ağladım; Gönül titredikçe,
titredim. İçine içine haykırmak ne zor, ne acı… Çaresizlik ne kötü. Sahneler birbirini kovaladı, Gönül çaresizliği içerisinde kıvrandı. Sevdiğin adama gel desen
gelecek biliyorsun, seni çekip alacak bu cehennemden. Ama gel diyemiyorsun.
Çünkü gelirse ölecek. Sevdiğinin canı, senin canından daha önemli. Susuyorsun,
içli içli ağlıyorsun, içine haykırıyorsun. Çok zor... Hala Gönül-Yusuf aşkına inanamamış
olsam da Gönül’ün acılarını içimde yaşadım. Nasıl Tekin’in Gönül’e olan aşkına
inanıyorsam, Gönül’ün Yusuf’a olan aşkına da inanıyorum. Fakat işin içine
karşılıklı bir aşk girince, bende düzen değişiyor. Keşke Yusuf’a da inanabilmiş
olsaydım ama yok olmuyor.