İkili ilişkilerde “ilişki tavsiyesi” seviyesi diye bir mevzu
gerçekten de var. Genellikle Brian ve Rebecca’da olduğu kadar komik ele
alınmasa da ilişki tavsiyesi eşiğine gelmişseniz, o arkadaşlık olmuştur. Ha
tavsiyenin sonucu iyi ya da kötü olur; o tamame sizin özel hayatınız gençler.
Neyse şimdi aşk doktoru tavrımı bir kenara bırakıyorum; zaten
hiç anlamam o işlerden. “The Legend of Marcos Ramos” bölümü, Limitless’ın genel
çerçevesindeki aksiyon ve komedi unsurlarını barındırmasının yanı sıra, işin
içine bir doz romantizm ve duygusal unsurlar da kattı. Tamamen tesadüfi bir
şekilde metroda eski sevgilisi Shauna (Analeigh Tipton) ile karşılaşan Brian, “Ex’ten
next olmaz.” kuralını çatır çutur çiğnedi. Bu arada, Jake McDorman ve Analeigh
Tipton’ın bundan yalnızca bir yıl öncesinde Manhattan Love Story isimli dizide
tatlı bir çift olarak başrolü paylaştığını belirtmezsem olmaz. Anlayacağınız, hali
hazırda zaten elimizde birbirine yakışan bir çift varmış.
Shauna ile NZT etkisindeyken karşılaşan Brian’ın kişilik
sorunu da tam olarak burada ortaya çıkıyor. Ve NZT etkisindeki Brian ve sıradan
Brian olarak iki farklı karakterin var olduğuna inanıyor. Gerçi burada Ike ve Mike’ın
hakkını da yiyemeyiz. Adamın aklına karpuz kabuğu düşürüyorlar. NZT etkisi
olmadan randevuda Shauna’yı etkilemek isteyen Brian, geçen haftaki Cengiz Han meselesini
kullanıyor ki, saçma sapan bir bilgi bu arada. Aman diyeyim siz kullanmayın
olup olmadık yerde.
Rebecca'nın azarlayıcı bakışları kalp ben
Eski sevgili mevzusu sayesinde Brian ve Rebecca arasındaki ilişki
de bir nebze ilerliyor. Yani aslında, “ilişki tavsiyesi” eşiğine geliyorlar. NZT
etkisinde Brian ve sıradan Brian diye iki farklı Brian olmadığını düşünen
Rebecca, sanki burada bir yeşil ışık yakıyor. Bu ikili arasındaki olaylar
ilerleyen bölümlerde nasıl gelişecek göreceğiz ama Brian ve Rebecca’nın
birbirlerine değer verdikleri apaçık ortada.
Ne demek stajyerlere maaş veriyorlarmış?!
Öte yandan, Limitless her bölüm farklı bir FBI davasını işlemeye
devam ediyor. Bu hafta özel ajan Ray Dixon’ın ölümü bizi uyuşturucu karteli
Marcos Ramos’a kadar götürdü. Şahsen Brian’ın hayal gücüne bayılıyorum. Marcos
Ramos’un hakkında kafasında çektiği kısa metraj belgesel film, eski aksiyon
filmleri gibiydi; düşmanları piranalara yem etmek azalarak bitti neyse ki... Bu
bölümde de “Uzun Boylu Keskin Nişancı Veri Tabanı” ve “Rebecca’nın Muhteşem
Tutuklaması” detayları Limitless’ın mizah anlayışını daha çok sevmeme sebep
oldu.
Bir kaç kelam da teknik meseleler için etmek isterim. Meşhur
ilk randevunun ertesi günü kanepede uyuyakalan Brian ve Shauna’nın Mike
tarafından uyandırıldığı sahneyi hatırlayalım. Brian günlük NZT hapını almak
için banyoya gidiyor hani. Şimdiye kadar çoğu kez şahit olmuş olsak da işte tam
o sahnede NZT öncesi ve NZT sonrası Brian’ın algıladığı renkler arasındaki fark
oldukça net gözüküyor. Teşekkürler color correction...
İdeal patron: Mr. Sands
“The Legend of Marcos Ramos” bölümünün konuk oyuncuları Shauna
(Analeigh Tipton) ile sınırlı kalmadı. Pek fazla kendini göstermese de
varlığını her yerde hissettiğimiz Eddie Morra’nın (Bradley Cooper) elemanı Mr. Sands
(Colin Salmon), an itibariyle Brian’ın korkulu rüyası olacağa benziyor. Mr.
Sands, hayatının kontrolünün Brian’ın elinde olmadığını kendisine açıkça belirttiğinde
Shauna’nın konuk oyunculuğu da son buldu. Bakalım Brian FBI ve Eddie Morra arasındaki
dengeyi nasıl kuracak... Son olarak, “ilişki tavsiyesi” seviyesine gelen Brian
ve Rebecca tarafında işler nasıl gelişecek, göreceğiz. Ama bana sorarsanız,
baya tatlı bir ikili oldular.
Haftaya görüşmek üzere...