Kimi kalıplar vardır hayatımıza yerleşmiş olan.. Bozulmaması gereken kurallar, geçilmemesi gereken sınırlar; etik, adalet, namus ve daha fazlası.. Ancak kimi zaman tüm çizgiler birbirine karışır ve kendimizi hiç hayal etmediğimiz bir durumda bulabiliriz. Tıpkı Zeynep ile Fatih gibi. Peki, öyle bir vaziyetin içine düştüğümüz zaman hangi tarafta olacağız? Doğrunun yanında mı, haklının yanında mı yoksa işimize gelenin yanında mı?
Bildiğimiz gerçeklere göre Meryem katil, hem de öyle böyle değil. Çünkü canına tak edince çekip vurmak falan yok ortada, Meryem bir insanı sistematik olarak yavaş yavaş zehirleyip sürüm sürüm süründürerek öldüren biri. Ve Vahit'e, Cahit'i nasıl öldürdüğünü anlatırken de belli ettiği gibi, bunu son derece zevk alarak yapmış.. Vahit kim peki? Abisini öldürdüğü için Meryem'den intikam almak isteyen başka biri. O bir katil mi? Geçmişini bilmediğimiz için cevap vermek mümkün değil.. Ama Vahit'in her seferinde ısrarla söylediği gibi, Meryem bir katil, bir fahişe ve bir kader kurbanı değil yani. Peki bu gerçeği öğrendiklerinde insanlar nasıl tepki veriyor? Hiç, koca bir hiç.. Tamam kolundan tutup polise koşun demiyoruz, ama bari bir yüzünüz ekşisin. Peki aynı insanlara göre Vahit nasıl biri? Şerefsiz, namussuz, alçak.. Bu durum sadece bir bana bir de Vahit'in kendisine garip geliyor sanırım..
“Fatih senin karın masum, en az benim abim kadar masum!”
Açıkçası bu tarz lafları Vahit’in ağzından ısrarla duymak, Meryem'in hala öğrenmediğimiz bir "geçmişi" olabileceğine dair olan şüphelerimde acaba haklı mıyım diye düşünmeme yol açıyor. Sonuçta Vahit, abisinin Meryem’e yıllarca kan kusturduğunu, Meryem’in anlattığı gibi ona sürekli şiddet uyguladığını falan bilen biri olsa, en azından bu şekilde konuşmaz diye düşünüyorum.. Neden mi? Çünkü iki haftadır izlediğimiz ve bize gösterilen Vahit portresi buna uygun değil. Vahit intikam peşinde olan sert ve yeri geldiğinde acımasız biri doğru, ama "aşağılık" biri de değil. Hele sırf kötülük yapmak için kötülük yapan ve bundan zevk alan psikopatın teki hiç değil.. Eğer Cahit bize anlatılan kadar rezil bir adam olsaydı, Vahit, Meryem'i abisinden de korurdu bence. Ha diyelim öyle bir gücü yoktu, o zaman da en azından yengesinin yanında olduğunu Meryem'e hissettirirdi..
Lâkin bu saatten sonra Meryem hikayesinin altı daha fazla oyulur mu bilmiyorum. Ha ben de Vahit’in yerinde olsam -eğer elimde fırsat varsa tabii ki- Meryem’in, Cahit ile olan geçmişiyle ilgili kozumu saklı tutarım. Hele benim geçmişin ne kadarını bildiğimi Meryem bilmiyorsa. Çünkü yaptıklarından pişman olduğu için Cahit'i öldüren ve o sayede geri dönüp tekrardan Şevket ve Zeynep'e kavuşan Meryem'e vurulabilecek en ağır darbe, Zeynep'i ya da Şevket'i öldürmek değildir. Meryem'i asıl mahvedecek olan, onun elinden tekrardan yakaladığı "mutluluğu" almak olacaktır. Nasıl mı? Bu gerçeği en beklemediği anda, o tüm hayallerine kavuştuktan sonra afişe ederek. Fakat dediğim gibi, bu konu daha fazla ne kadar eşelenir bilmiyorum. Eşelenecekse de en azından bir süre buzdolabına kaldırılacaktır tahminim, sonuçta iki haftadır ağır dram izliyoruz..
“Benim rızam, benim imzam olmadan beş kuruş bile alamazsın!”
Fatih, Meryem'e ne demişti? “Zeynep’in hayatı üzerine kumar oynamam!" Peki, Mukaddes’in bu söyledikleri? Göz göre göre Zeynep’in hayatı üstüne kumar oynadı. Hem de en zor anında Fatih'i tehdit ederek.. Vahit için kötülük yapmak için kötülük yapan biri değil dedim ya, ama o tanıma uyan bir kişi var hikayede. O kişi Mukaddes. Sırf Fatih ile Zeynep'i ayırabilsin diye gerekirse tüm dünyayı yakabilecek ve bundan da asla gocunmayacak biri. Resmen Zeynep'i gözünü bile kırpmadan ölüme gönderebileceğini dile getirdi, var mı daha ötesi?
Bazı şeyler unutulur, bazı şeyler affedilir, evet annelik hakkı kutsaldır. Ancak, herkes haddini ve hududunu bilmelidir, kim olursa olsun.. Kısacası diyeceğim şu; Mukaddes’in yaptıklarını biri bana yapsa, geçtim bir daha yüzüne bakmayı, mezarına bile gider miyim emin değilim.. Belki Fatih zaman içinde az da olsa yumuşayabilir normal şartlarda, ama Zeynep için bu olasılık bence asla ve kat'a olmamalıdır.. Fakat fragmanı izleyince bu dediklerimin boşa çıktığını göreceksiniz. Ama ben yine de aynı fikirdeyim. Hani olmamıştır ama diyelim ki oldu; Mukaddes bu saatten sonra af dilese neye fayda? İkisinin de ayaklarına kapansa neye fayda? O tren Zeynep'i ölüme terk edeceğini dile getirdiği an kalktı..