Sema’nın "Şimdi üstüme gelme, ne olur." isteğine "Tamam." demesinin üzerinden takribi bir saat geçtikten sonra "Doktorla mı konuşuyordun?" diye soran Sefer kalp ben. Sema’nın tomografi temiz çıktı da, o doktora hiç güvenemedim nedense. Ayrıca sadece tomografiyle mi anlaşılıyor acaba böyle rahatsızlıklar? Hayır Sema hasta olmasın tamam da kaç bölümdür o unutkanlıkları boşuna mı gözümüze soktunuz da bizi üzdünüz? Yoksa senaryoda bir tornistan durumu mu var? Du bakalım öğreniriz. Neyse ne, sonuç olarak bu bölüm kompüter gibi çalışan beyniyle Sema Reyiz is back. Üstelik kıskançlığını da almış gelmiş. Haksız da değil ama kadın. Dafne’nin (hee böyle yazılıyormuş) iki kere gördüğü Sefer’e yok "İlginç bir yüzün var." yok "Bakışların çok güzel." yok "Çok ilginç bi' adamsın." demesi, adamın haberi olmadan kare kare fotoğraflarını çekmesi, bildiğin abayı yaktı ya la. Üstelik odasında fotoğraf sanatı üzerine derin sohbetler ederlerken Sefer’in yüzüğü de parmağındaydı.
Üzülme SeferSefer’in geçmişine dair bir şeyleri de nihayet bu bölümde gördük. Kendisi renkliyken çocukluğunun sepya tonlarda oluşu çok güzel düşünülmüş. Hiç repliksiz çok şey hissettirdiler bize o sahnede. Hayat herkese iyi davranmıyor işte. Bir yetimhanede delik ayakkabılarından utanan Seferler, birileri de bizi buradan kurtarıp sever bir gün diye bir köşede öyle mahzun gözlerle bekleyebiliyorlar. Sefer büyüyüp, Sema’ya aşık olup uzun zaman Sema’dan bir güler yüz bekledikten sonra Sema’nın da onu sevip kıskandığını anladığında, hoşuna gidip çocuk gibi yüzüğünü kaybetmiş numarası yapar tabii böyle olunca. Gerçi keşke oyunu uzatmayıp gecenin köründe tek başına kahve içip yüzüğüne bakacağına Sema’ya sürpriz yapıp evlerine gitseydi. Çiçek almasına da gerek yok portakallarıyla seviyoruz biz onu ^.^ Sema ile Sefer’den kendileriyle ilgili bir şeyler paylaştıkları diyaloglar istiyoruz biz. Dafne’yle konuşturuyorsunuz Sema’yla da konuşturun. Zaten düğünü de kaynattınız arada, ses çıkarmıyoruz. Ayarlayın bunları. Seferciğim madem hayvanlara ormanda batak oynattın ben de sana şu güzide atasözümüzü hatırlatıyorum: Deveye cilve yap demişler, götüyle dağı devirmiş. Semacığım sen de şu adama iki güzel söz söyle cool’luğunu bozmadan. Bak elin kızları ne kadar hızlı. Lütfen ama.

Ne kadar da sevgi dolu bir çift
Sadreddin’le Songül iyice Mr. & Mrs. Smith’e bağladı lan, asdhafhksfj. Seviyorum sizi psikopat karı-koca. El kadar Hasan Yağmur’un yattığı odada biri pıçak biri dabancayla uyuyor yastıklarının altında. İtiraf etmem gerekiyor ki bu bölüm en çok Sadreddin, Songül’ü öldürmeyi başarabilecek mi diye heyecanlandım. Ümran Hanım’ı bağıra çağıra azarlayıp iyice kendinden tiksindiren Songül yine kapıları dinleyerek mevzuyu çakozladı, Allah kahretsin Albayım. Ne zamana kadar dört ayağının üstüne düşecek acaba?