Sevdiğiniz derslere de girseniz, sevdiğiniz işi de yapsanız
Pazartesi sendromunu zaman zaman yaşarsınız. Hiç yaşamadım diyen var mı?
Sanmıyorum. Kapısından adımımı attığımda huzur bulduğum bir ofiste, çok keyif
aldığım bir işi yapıyorum. Buna rağmen bazı günlerde o sendrom tam da karşımda
duruyor. İtiraf etmeliyim ki geçtiğimiz Pazartesi günü de öyleydi. Asansörle
ofise doğru çıkarken, ne zaman yeni haftaya başladığımızı algılamaya
çalışıyordum aslında. Günler çok çabuk geçiyor, çok… Zamanı durduramıyoruz.
Ne diyordum? Sendrom, Pazartesi sendromu! Ben geçen hafta bu
sendromu nasıl yendim biliyor musunuz? Reyting sonuçlarıyla. Keşke reytingler
geldiğinde yüzüme yayılan sevinci, içimdeki coşkuyu anlatabilsem size. Bir süre
şeker havuzuna düşmüş çocuklar gibiydim. Tabii sonrasında sendrom falan
kalmadı, bol köpüklüsünden bir keyif kahvesi yaptım ve çalışmaya devam ettim.
Mutluluğumu sizlerle paylaştığıma göre, artık bu hafta
Hatırla Gönül’de neler olduğuna gelebiliriz.
Elini tutsam, iyi gelecek...
Son sahneye kadar kafamda çok farklı bir giriş yapmak vardı;
Gönül’e kızacaktım biraz, Tekin’e söylenecektim. Son sahne kalbimi deldi geçti.
Gönül’ün kırgınlığını, Kürşat’ın pişmanlığını iliklerime kadar hissettim fakat
bu hisleri kelimelere dökebilecek miyim, emin değilim. Ali İpin’e ve Gökçe
Bahadır’a binlerce kez teşekkür ediyorum; çok güzeldiler, çok!
Geçen hafta Kürşat’a karşı inanılmaz mesafeli olduğumu
söylemiştim, o sahne bu mesafeyi yerle bir etti. Dilerim bu geç başlayan
baba-kız ilişkisiyle birbirlerinin yaralarını sarabilirler. Gönül’ün babasının
sevgisine duyduğu ihtiyaç gözlerinden okunurken, Kürşat’ın pişmanlığı kalbini kaplamışken
ikisi için tek dileğim bu olabilir zaten. Ne demişti Kürşat: 'Sana miras olarak
birkaç anı bırakabileyim hiç değilse.' İnşallah bırakabilirler, inşallah birbirlerine
sımsıkı sarılabilirler…
Gönül’ün ilk günden bu yana güçlü durmaya çalışmasını
anlıyorum. Hayatı boyunca birçok şeyi içine atarak dik durmaya çalışan bir
kadının kolay kolay yıkılması beklenemez elbet, beklemiyorum da. Ama ufak
tökezlemelerle de yetinemiyorum. Gönül iyice bir ağlasa, yıkılsa travmalarına
daha çok inanacağım. Gönül’ün içinde patlamaya hazır bir volkan var ve o volkan
patladığında bence her şey çok daha güzel olacak.