Artık Filinta hakkında konuşurken “bana durmadan sorular sorduran dizi..” diyerek lafa gireceğim. Beş dakikalık sahnede 10 tane soru soruyoruz. “Ama şimdi?”, “Ya nasıl olacak ki?”, “Oradan nasıl çevirecekler?” ve dahası… Esir değiş tokuş sahnesi bu anlattıklarıma en güzel örnektir. Ben çok safım galiba. Hem Mustafa’nın hem de Padre’nin sevdiklerinin hayatlarını tehlikeye atamayacaklarını düşünüyordum. Mustafa çok zeki falan ama konu padişah kızı olduğunda böyle bir risk alması akıl alır gibi değil.
Esir sandığımız Farah, Maruf’un önüne geldiğinde saçından o olmadığını anladık ama Jasmine’yi gerçekten beklemiyordum. Zira yıllardır biz iyi adamların kötü adamlara kazık atmayacağına alışmışız. Jasmine’nin Maruf’a karşı kavgası yine muhteşemdi. Selin Deveci’ye bu sahneler çok yakışıyor. Ayrı bir keyifle izliyorum.
Siz yiiine de yaatıp kalkııp Bekri'ye dua edinnn
Geçen bölüm sonunda fragmanı izlemiştim ve bu yüzden rahattım. Zira Bekriler görünmemişti. Tam da tahmin ettiğim gibi işler karışacakken onlar devreye girdi. Yerdeki kabloları zaten Bekri’den başka kimse fark edemezdi ama hayatta Bekri’den de çakalları var işte. Adamlar üşenmemiş farklı farklı düzenek kurmuşlar. Kötüler falan ama çalışkan insanlar.
Ben, kazık attık diye sevinirken aynı zamanda kazıklandığımızı görmek pek hoş olmadı. Bir kere de kötüler gibi biz kazık atsaydık ne olurdu sanki? Sonuç olarak Farah hala esir, çocuklar hala onların elinde, anne perişan… Üstelik çocukların bu bölümde direnişi de kırıldı. Yiyip içmeye başladılar. Neyse ki onlar da hiçbir şekilde Farah’ı bulamıyorlar.
Vurur yüze ifadesi, stres mi yaptın bitanesi?..
Yine de bize kâr kalan Padre’nin Yüce Meclis stresi oldu. İnsan bu kadar korktuğu ve değersiz görüldüğü bir yeri bu kadar sevip bağlanabilir mi, vallahi aklım almıyor. Tıpış tıpış ölümüne gitmiş adam. Ama o da haklı. O kuyrukla nereye gitse sora sora bulurlar onu. Yüce Efendi’ye de gıcık olmaya başladım doğrusu. Herkesin boynuna ilmiği geçiriyor. Peki, soru şu: Hata yaptığında onun boynuna ilmik geçirecek bir güç var mı? Yok…
Boris’in iyi bir iş adamı olduğunu biliyorduk. Yine bir kriz gördü ve onu fırsata dönüştürdü. Muazzam bir başarısızlığı resmen başarı olarak Yüce Efendi’ye kitledi. Bunu da egosunu okşayarak yaptı. Böylece Padre’yi biraz daha avucunun içine almayı başarmış oldu. Boris Efendi dur durak bilmiyor. Şimdi de Yüce Meclisi gözüne kestirmiş ama balinaların dahi yutamayacağı lokmalar vardır.
Senaryo ekibinden birileri İngilizlere ağır gıcık olsa gerek. Sezon başından beri Sir Henry’nin madara oluşunu izliyoruz. Daha önce hiç bu kadar kibirli bir karakter izlememiştim. Yüce Efendi bile yanında mülayim bir insan olarak kalır. Adam ciddi ciddi koca Davut Paşa’yı......