#kafalarhepkarışık
Böyle iyi ama, bırak karışık kalsın, gelecek bölüm ya da bölümlerde eksik
parçalar toparlansın. Kırk yılda bir beynimize hitap eden Türk dizisi buluyoruz
zaten. Beyin demişken bir parantez açacağım müsadenizle. (Yazıyı hazırlamaya
başladığım sırada reytingler henüz yoktu ortada. Beğenmediğimiz bölümlerin
reytingleri daha iyiyken bu bölümde böyle bir düşüş, total izleyicisiyle zaten
işim yok da, AB’den de mi ümidi keselim? Bu reyting ölçer cihazları nerelere
koyuyorlar merak ediyorum zaten. Ey necip Türk milleti, klişe zengin kız-fakir
erkek hikayelerinden ne zaman bıkacaksın? Tabii kimsenin zevkine laf etmek
haddim değil ama farklı ve emek verilen işlerin de sistemin çarkları arasında
yok olup gitmesi ihtimali can sıkıyor. Zaten bu bölümde muhalif göndermeler de
bir hayli kalınlaşmıştı. Korkutma bizi Poyraz Karayel. Gerçi öyle bir karar
çıkarsa orayı yıkabilirler. Kanal D binasını yani. Zira gerçekten hepsi manyak
bunların. Poyraz Karayel izleyicilerini diyorum.) Evet, parantezimi de
kapattıktan sonra devam ediyorum.
Yeni sezonun en iyi bölümünü izledik. Daha da önemlisi
özlediğimiz Poyaz Karayel tadında, sürükleyiciliği ve temposu yüksek, mizah,
aksiyon ve dramı kıvamında bir bölümdü 28. bölüm. Zaten I. Poyraz dönemindeki
gibi bizi duygudan duyguya koşturan dakikalar izleyeceğimiz fragmanlardan ve
oyuncularımızın açıklamalarından da belliydi. Ama biz de güvendik,
Beşiktaşlılar olarak Şenol Güneş’e nasıl güveniyorsak, Poyraz Karayelciler
olarak Ethem Özışık’a öyle güveniyoruz.
Jenerik de sanırım artık bu sezon son kez olarak değişti,
geçen haftaki serzenişlerimizin bir kısmının (bir kısmının evet) yerini bulması
içimi bir nebze ferahlatmadı değil hani ^.^
Anlatma lan,
anlatma!
Sondan başlayıp Adil Topal a.k.a. İsmail Karayel ile ilgili
düşüncelerimi yazmak istiyorum. Öncelikle sevgili Özkan Uğur memlekette sanatçı
kavramının içini her türlü dolduracak yetenek ve donanımda nadir insanlardan
olduğu için diziye katılacağını duyduğumda çok sevinmiş ve yine çok yerinde
bir casting demiştim. Gerçekten de çok az görmemize rağmen sanki hikayenin
başından beri bizimleymiş gibi hemen alıştık kendisine. Hoşgelmiş. Tabii
beklediğimiz kadar yüksek perdeden bir giriş olmadı ama olsun.
Ancak daha
önemlisi, Adil Topal hikayesinde yerine oturtamadığımız parçalar var.
Milletvekili olma kısmı mesela. Hadi Poyraz babasını zaten merak etmiyordu
aramıyordu, sırrı çözmesine ramak kaldığı için türlü badire atlatan Meltem (üstelik
internetle haşır neşir bir hacker) nasıl böyle bir bilgiye sahip olamaz? Bir de
bu adam 7 Haziran’da seçildiyse (gerçi yeni seçim olmuş gibi bir hava
yarattılar ama) 1 Kasım’da tekrar mı seçime gidecek acep? Burası Türkiye oğlum,
ağız tadıyla kötü adamlık bile yaptırmaz memleket şartları insana. Şaka bir
yana, İsmail Karayel çok büyük paraların döndüğü düzeni tam tesis edene kadar
dokunulmazlığın keyfini sürmek için vekil olmuş, Zafer’in uyuşturucuyla savaş
için paravan hayır kurumu kurması gibi, mecliste paravan uyuşturucuyla mücadele
komisyonu başkanı olmuş anladığımız kadarıyla. Buradan da anlayana çok büyük
hisseler çıkar da, bakma sen.
Tabii bir kısım izleyicinin kafası “Adil Topal fuatavni
çıkmasın lan?” derecesinde karışmış anladığım kadarıyla ama o kadar da değil.
Bahri’nin babasını öldüren Adil Topal 1977’de izini kaybettirmiş. Yani
anlıyoruz ki ismini İsmail Karayel olarak değiştirip evlenmiş, Poyraz ve Meltem
doğmuş. Poyraz ergenlik çağındayken de çocuklarını terk edip sırra kadem
basmış. Poyraz’ın savcılık imzalı sahte polislik belgesinde de ‘İsmail oğlu 1981
doğumlu Ahmet Poyraz Karayel’ yazıyordu. Yani bu kısım tutarlı. Bahri, Adil’i
kendisine yapılan operasyon öncesinde Poyraz’ın arakladığı içi boş Adil Topal
dosyasıyla tongaya düşürdü, Adil’in hayatta olduğu ortaya çıktı.
Peki dizinin
başında Poyraz’a kurulan kumpas ve Mümtaz’ın Poyraz’ı Bahri’nin yanına
yerleştirme çabaları ne içindi? Geçen sezon finalinde Poyraz’ı Karagül’ün
elinden mekanda sağ adam bırakmadan kurtaran Adil, sırf Poyraz Meltem’i bulsun
diye albinodur, 18 Kasım örgütüdür alengirli aksiyonlarla palyaçolu suikast
düzenleyip neredeyse Sinan’ın ölümüne mi neden olacaktı? Meltem, İsmail
Karayel=Adil Topal denklemini çakozlamasın diye Poyraz’ı öldürmeye gidecek
kadar manyaklaşmış olabilir mi bu baba? Ufuk yoluyla Meltem’i kaçırıp onu da ölümün
kıyısına getirmesini saymıyorum bile. Bazı izleyicileri “Adil Topal’la İsmail
Karayel aynı kişi değil mi yoksa?” şeklinde şüpheye düşürmeyi başardı
senaristimiz eğer amaç buysa.
Sezon finalinde Ufuk’tan duyduğumuz “Adil Bey,
oğlunuz Poyraz...” diye başlayan cümle olmasa belki o ihtimali düşünebilirdik.
Kim bilir belki her şeyin arkasından çıkan Adil Topal’ın arkasında da daha
kudretli bir isim vardır? Yaptıklarını çok da içinden gelerek yapmamıştır
belki. Son olarak Bahri’nin televizyonda vekil İsmail Karayel’i izlemesi. Tabii
ki gençliğindeki Adil’i orda tanımadı herhalde ama böyle bir hınçla, tiksintiyle
baktı, benzetti mi acep? Zaten 20 yıl önce bir ara izini bulur gibi oldum dediydi,
orayı da merak ettim aslında. 20 yıl öncesi babalarının Poyraz’la Meltem’i
terk edip gittiği tarihe tekabül ediyor, hmmm. Neyse işte, mantıklı bir şekilde
bağlansın tüm olaylar da ben ters köşe olmaya razıyım. İzleyip göreceğiz.