Romantik
güzelliklerden başlıyorum…
İlk önce,
"Aşk
kendinden vazgeçmek mi yoksa onun mutluluğu için ondan vazgeçmek mi?"
Bu repliği
yazanın aklından öpüyorum. Eğer bir gün âşık olursam bu sözü, söz
hatırlayacağım.
Bölümün diğer
bir romantik güzelliği elbette Balık Hasan Dayı’nın takasında. Ayşegül’ün anı
defterine yazacağı beraber paylaştıkları çok güzel bir gün daha eklendi.
Konuşmak, yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak, yüzleşmek ve en önemlisi bir
şeyler paylaşmak adına güzel hareketler bunlar. Romantik romantik takılırken
Ayşegül’ün ıssız ada haliyle mahvoldum. Neden böyle şeyler yapıyorsunuz? Issız
adaya düşen, ama ceketinin ütüsü bile bozulmayan Murat’tan bahsediyorum. Yalnız
hayal, Ayşegül’ün hayali. Ayşegül’ün hayalinde Can, dağılmış bir haldeyken
Murat gerçekte olduğu gibi yakıyor. Yaşasın bilinçaltı!
İnsanın rüyasında, Murat'ı böyle,
Can'ı böyle hayal etmesi neye alamettir Hocam?
Mediha Hanım
Teyze ile İsmail Dede’nin maceraları yine tam gaz devam etti. Eşeğin aklına
karpuz kabuğu düşmeye görsün hemen de nasıl aksiyona geçiyor. Mediha Hanım
Teyze de Tahsin beni aldatıyor mu değil mi derken iş dönüp dolaştı Ayşegül’e
bağlandı. Tahsin baba gibi baba, İsmail dede, dede gibi dede. Can’ın
elindekilerinin kıymetini nasıl bilmediğini babasına olan tutumundan belli ama
birde buradan vurmayayım artık, yeter. :)
Şimdiii bölüm sonuna geldiğimizde, elimizde
neler var bir Z Raporu alalım. Hepsi eş zamanlı olarak:
1 Ekrandan
Ayşegül’e olan aşkını ve yaptıklarından duyduğu pişmanlığı herkese duyuran Can,
2 Gol atmaya
gittiği Can’ın ailesinin evinde golü kendi kalesine yiyen Elif. (Haklı olduğu
yerler var ama haksız olduğu yerlerde dumandan göz gözü görmüyor.)
3 Can’dan
boşanmak istediğini Murat’a söyleyen Ayşegül,
4 Donmuş
kalmış bir Murat.
Mona Lisa'dan hallice: Ne güldüğümüz belli, ne de ağladığımız. Bu dünyada yine işler çok karışık!
Neredeyse 2,5 saatin her saniyesine değdi! Emeği geçen herkesin ellerine, kollarına, aklına sağlık!