Salonda otururken bir kelebek giriyor içeri. Bakıyorsun
rengarenk kanatları var, bir de güzel ki. Aslında ufacık varlık ama odanın
bütün boşluklarına doluveriyor. O anda anlıyorsun ki bir şeyin anlamı
varlığından daha da ağır olabiliyor bazen. Sırlar da öyle değil mi? Baktığında
peri tozu kadar ağırlığı var gibi geliyor. Ama içine kök salıyor, büyüdükçe
ateş olup yayılıyor. Kadriye Ana sen bilirsin değil mi bu meseleleri? Mutluluğun kanatları vardır da sırlar zincir gibi ayağına dolanır.
Sibel yakın mesafeden yediği kurşundan kurtulacaktı,
söylemiştim. Çünkü dramada doktorlar her hastalığı bilir. Karakterin yaşaması
gerekiyorsa koca deryada salınır da, ölmesi gerektiğinde bir bardak suda boğulur.
Çünkü drama dünyası böyledir, böyle de olmak zorundadır. Fakat asıl meselemiz
Kenan'ın yetersizliği olmalı bu noktada. Neden mi?
Kendal daha burada nasılsa dur bir karpuz keselim hele.
Kenan öyküye dahlinden beri esti gürledi, ama bir bardak
suda boğulanlardan oldu nazarımda. Zira şimdiye kadar eline bin kez fırsat
geçen Kenan, intikamını hep erteledi. Açıklaması da daima ''Kendal nasılsa
burada...'' şeklinde oldu. E sorun da bu değil mi zaten? Kendal burada! Ve
Kendal burada oldukça size huzur haram...
Bebekler ağladığında etimden et kopuyormuş gibi olurum hep.
İsterim ki dizinin inandırıcılığına balyoz gibi inse de, efekt kullanılsın.
Yeter ki o minnacık varlıkların gözyaşı akmasın. Mehdi bebek ağladıkça (Mehdi
bebek deyince de biraz şey oldu) içime katran döktüler sanki. Uzun da bir sahne
oldu aslında. Fakat Özlem'in ikinci Narin vakasına dönüşmesi oldukça
çarpıcıydı. Konakta her kadın en az bir kez annecilik oynuyor başkasının
yavrularıyla. Yine de Özlem'den çok da güzel bir anne oldu, es geçmeyelim.
İntikamını bir kenara koydu ya da doğru kanalize etti diyebiliriz.
Kadriye Ana'ya dönmek istiyorum ben aslında. Ne kadar da
didaktik bir karakter, değil mi? Onun hamlelerinde derin bir öğreti yatıyor her
zaman. Bir tutam tuzdan da eski bir kaya parçasından da ders çıkarabiliyor.
Yine de onun bir parça daha baskın olmasını istiyorum. Büyük sırrın yükü taş
taşımakla değil, evladı anaya kavuşturmakla olur. Elini taşına sırrı söylersen
koyarsın Kadriye Hanım, benden söylemesi...