Saatlerdir bembeyaz
sayfaya bakıyorum. Ne yazsam diye düşünüyorum. Yazıyorum olmuyor siliyorum yine
yazıyorum yine siliyorum. Aklımdaki kelimeler bir türlü cümle haline gelmiyor.
Çünkü aklım burada değil. Çünkü o kadar kötü günlerden geçiyoruz ki sıcak
evimde rahat koltuğumda dizi seyredebildiğim için utanıyorum. Çünkü ölümü hiç
hak etmedikleri halde sırf “barış” istiyorlar diye hak etmedikleri şekilde öldü
insanlar. Elimden/elimizden bir şey gelmediği için utanıyorum.

Boşuna kız halaya çeker dememişler.
Kusuruma bakmayın,
geçen hafta Keriman’ın bizleri eğlendiren sahnelerine yazımda değinemediğim
için bu hafta telafi edeceğimi söylemiştim. Ancak inanın içimden diziyi yorumlamak
bile gelmiyor. Sadece bu zor günlerde Keriman sayesinde biraz yüzümüzü
güldürebildiği için Nursel Köse’ye teşekkür etmek istiyorum. Aldığı küpeler
yüzünden başı fena halde yandı ama ben yalıdaki Keriman’ı çok sevmiştim. Dilara’ya
olan samimiyeti, Emine’yi delirtmesi bütün o dramın içinde nefes almak gibiydi…

Cihan ile konuşurken Gülseren. (Temsili)
Sonunda Hazal’ın
yalanı yani yürüyebildiği ortaya çıktı. Hem de hiç beklemediğimiz bir anda hiç
beklemediğimiz biri sayesinde. Aslında ben hep ilk Cansu öğrenir ve kıyameti
koparır diye düşünüyordum. Nitekim de öyle oldu. Biraz dolaylı yoldan da olsa
Cansu gerçekleri herkese gösterdi. Yalnız Dilara’nın haklı tepkisini
anlayabiliyorum. Hazal herkesin hayatını derinden etkileyen bir yalanı yaşamaya
devam ediyordu. Ancak bu olayın da sorumlusu olarak Gülseren’i görmesini, onu
suçlamasını anlayamıyorum. Bir kere de Gülseren ile aynı pencereden bakmayı
deneyip Hazal ikimizi de kandırmış deseydi de bende “Dilara haklı ama…” cümlesi
kurmak zorunda kalmasaydım. Gülseren’in en az kendisi kadar kahrolduğunu,
çırpındığını görüp de onu Hazal ve Keriman ile işbirliği yapmakla suçlaması çok
yanlış bir hamleydi. Ayağına taş değse Gülseren’den bilecek.

Ozan: Sakın ağlama Cansu. Korkmuyormuş gibi yapacağız.
Ozan’ın kendi
ayakları üzerinde durmak istemesini takdir ediyorum. Ancak hayatla yüzleşip,
zorlukları görünce kaçması ne kadar sürecek çok merak ediyorum. Bu arada yeni
sezon başladığından beri Ozan ve Cansu’nun 180 derece değişmelerini
anlayamadığımı ısrarla söyleyip duruyordum. Sonunda Cihan sağ olsun cevabımı
aldım. Bu değişimin tek sorumlusu Dilaraymış (!)
35.bölüm yazımda
Harun’u sevmeye başladığımı ve düşmanının sadece Cihan olduğunu, çocuklarına
bulaşmayacağının altını çizdiğini söylemiştim. Hatta en çok da bu yüzden
sevmiştim onu. Ancak Ozan’a yakınlaşmak için onu serserilerin elinden almasını
çok mantıksız buldum. Söylediklerine çok ters kaçtı. Umarım o olayla bir ilgisi
yoktur da tamamen tesadüftür.
Eğer arkasından Harun
çıkmayacaksa finalde Cansu ve Ozan’ın önünü kesenler kimdi?
Uzun uzun bölüm
hakkında yazmak, detaylara girmek istedim ama bu hafta elimden ancak bu kadarı
geliyor…
Daha aydınlık
günlerde görüşmek dileğiyle, kendinize çok iyi bakın…
*Yaşar Kemal’in “Demirciler
Çarşısı Cinayeti” adlı romanından alınmıştır.