Çemberimde Gül Oya sevdiğim bir diziydi. Birçok sahnesini
ezbere biliyorum. Ama öyle bir sahne var ki ne zaman izlesem duygulandırıyor
beni. Yurdanur arkadaşının başına gelen kötü bir olaydan kendini sorumlu
tutmuş, arkadaşı ise onu affetmişti. Ama o yıllar sonra kızına bu olayı
anlatırken şu sözleri sarf etti: “Zamanı geri çevirmenin bir yolunu bulabilse
insan ne pahasına olursa olsun yapabilecek hale geliyor. Saatin tik taklarına
mahkum yaşıyor.” İzlemek isteyen olursa 33. Bölümün başlarındaydı bu sahne.
Güney’de saatin tik taklarına mahkum yaşayacak bundan sonra.
Bazı olayların acısını ölüm bile silemez. Songül’de Güney’in yaptıklarını
unutamaz. Yaşananlar hep aralarında, hafızalarında olacak. Bununla yaşamayı
öğrenebilirler ancak. Güney kolay cesaret edilemeyecek bir şey yaptı. Rezil
olmayı, ailesinin olanları duymasını, ceza almayı göze alarak gerçekleri
söyledi. Açıkçası ondan beklemediğim kadar iyi bir davranıştı. Serkan'ın
kendini ortaya atmasına şaşırdık mı peki? Tabii ki hayır… SonGün çifti için güzel
sahneler geliyor galiba artık.
Mesude Kemal'i olmadan kahkaha mı atıyor? Taş yağacak...
Geçen hafta ne kadar sevinmiştik Mesude akıllandı diye.
Dereyi görmeden paçaları sıvamışız maalesef. Mesude Kemal’e inanmak istiyor
bunun içinde saf numarası yapıyor. Yoksa bu kadar yalana bir insan nasıl
inanır? Madem suçsuzdu Kemal niye o kadar korktu? Niye arkasına bile bakmadan
kaçtı? Mesude'nin hiç mi aklına gelmiyor bunlar anlamıyorum ki. Kemal’in
ayakkabıcı dükkanın da ki çocuğu ikna etmesi iyi fikirdi. Bu çekirge fazla
sıçradı. Çakılsa artık bir yerlere iyi olacak. Çünkü ben Kemal denen adamdan
çok sıkıldım. Diğer kötülere lafım yok ama Kemal ve Mesude ikilisinden sıkıldım.
Oyuncular ne kadar rollerinin hakkını verse de karakterler sıkıcı olmaya
başladı. Bana Mesude'nin nasıl bir yüzsüz olduğunu anlatabilecek biri
var mı? Anladım inanmak istemiyor Eylül'e. Ama insan kızından böyle bir şeyi
nasıl ister? Kemal’ine kavuşmak için Eylül'ü mahvediyor. Piknik
sahneleri güzeldi, mekan hoşuma gitti, seçilen müzik güzeldi ama ben bir türlü
sahnenin tadını çıkaramadım. Çünkü sonunda Eylül’ün o adamdan özür dileyeceğini
biliyordum. Annelik bu değil. Kızını intihar etmekle tehdit edip kendi hayatını
kurtarmak değil. Olan yine yine ve yine Eylül'e oldu. Azıcık mutluluk için çok
fazla bedel ödedi.

El öpenlerin çok olsun evladım.
Canımı asıl yakan Feride'nin sahneleriydi. Bizim ülke olarak
idealist insanlara ihtiyacımız var. Onların bozuk para gibi harcanması bu
ülkeye çok büyük zarar veriyor. Neriman Hanım Feride'nin ayağını kaydırdı.
Sonra pişman oldu. Pişmanlık her zaman fayda etmiyor işte Neriman Hanım. Feride'nin
nasıl biri olduğunu bile bile bu haltı yedin. Şimdi pişman olsan ne olmasan ne?
Feride'nin istifa etmesi normal… Bende olsam benim yüzümden bir insan zarar
görmüşse hayatıma hiçbir şey olmamış gibi devam edemem. Hele ki bu insan bir
çocuksa hiç olmaz. Hani sordu ya Feride Songül'e “Bir fark yaratabildim mi ben
burada?” diye. Evet, yarattı. Hiçbir okulun kabul etmediği Kırgın Çiçekler’e
okul buldu. Toprak'ın dediği gibi kızlar için karşısında duran herkesle
kıyasıya mücadele etti. Hâlbuki Neriman Hanım ve onun gibiler kılını bile
kıpırdatmamıştı bu çocuklar için. Feride yurda nasıl dönecek bilmiyorum ama
uzamaz umarım. Yoksa kızların hayatı çok zorlaşacak.

Gel buraya gel tek başına kalınca başına iş açıyorsun!
Gökhan Cemre’ye büyük haksızlık etti. Melek Hanım'a
(Cemre'nin annesi) kızgındı. Bunu anlarım. Zamanında Melek Hanım Emine Hanım'a
(Gökhan’ın annesi) yapmadığını bırakmamış anlaşılan. Ama Melek Hanım öldü ve
yaptıklarının bedelini kızı ödeyemez. Emine Hanım kin gütmeyen eskilerin yüce
gönüllü dedikleri türden bir insan. Cemre'ye öyle güzel şeyler söyledi ki, oğluna öyle güzel annelik yapmış ki tek bakışıyla, tek sözüyle Gökhan
yaptığı hatanın farkına vardı. Yurdun önünde Cemre ile konuşmaya çalışırken
Hedoş’un davranışları öldürdü beni. Ben hiç beklemezdim o kadının iki dakika
diye tutturmasını. İki dakika dolmadan da kesti konuşmalarını. Evet kurallar
böyle ama Hedoş gözüme hep kızların arkadaşı olabilen biri olarak kalmış
herhalde karışmaz diye bekledim ben. :)
Allah rahmet eylesin. (yolun açık olsun Erdal Bilingen)
Vicdan azabı öyle bir yaradır ki. Unuttum, alıştım, artık
yakmıyor canımı dersin sonra bir bakarsın bir yerlerden karşına çıkıvermiş. Her
seferinde daha çok yakar insanın canını. Tevfik Bey’de daha fazla taşıyamadı
vicdanının yükünü. Cemre’ye her şeyi anlatacaktı ama olmadı. Ölüm ansızın gelip
kapıyı çaldı. Giderken bile son sözleri “Cemre’ye mirasını çaldığımızı söyle.
Beni bu yükle gönderme.” oldu. Defne bunu söyler mi söylemez mi bilmiyorum ama
o da bu yükü uzun süre taşıyamaz. Defne artık Cemre’yi daha iyi anlar belki.
Gerçi onun annesi hayatta. Cemre’den daha şanslı… Tevfik’in öldüğünü duyunca
aklıma ister istemez işleri geldi. Şimdi kim geçecek acaba işlerin başına?
Yoksa zamanla Özgün ailesi de mi iflas edecek? Ne dersiniz?
Ne demek Neriman Teyzen de bu eve taşınmak istiyor!!!
Banu Hanım'ın kocası Derin’e ilik bulunduğunu duyduğunda
öyle bir sevindi ki. Bir an kendi babam geldi aklıma. Bizden birine bir şey
olsa babamda bizi kurtarmak için her yolu denerdi. Sedat Bey çok gönüllü olmasa
da Kader’i evlat edinmeye gönüllü oldu. Ayrıca çok dobra ve doğru bir adam.
Evladını sokağa bırakan bir kadını savunma bana dediğinde takdir ettim. Bir de
bilse o kadın karısı neler derdi acaba? Banu Hanım Kader'e Çin işkencesi
yapmaya devam ediyor. Ben ona ne diyeyim ne söyleyeyim şaştım kaldım. Sadece
Kader'e üzülüyorum. Şimdi davulun sesi uzaktan hoş geliyor ama zamanla anne
diyemiyor olmak çok ağır gelecek ona. Umarım ağır yara almadan biter bu iş.
Fragmandan anladığım kadarıyla haftaya güzel bir bölüm
bekliyor bizi. Bu hafta ilk kez anket yapmayı deneyeceğim. Yazının sonundan
ulaşabilirsiniz. Yardımları için Ayfer Akay’a çok teşekkürler. :)Yorumlarınızı
esirgemezseniz sevinirim. Haftaya görüşmek üzere…
Sevgiler...
Sizce Kırgın Çiçekler'in en kötü annesi kim?