Bir çocuğu tokatla susturabilirsiniz. Ama o çocuğu
tokatla değiştiremezsiniz. O çocuk yine aynı çocuk olur. Kanasa da, ağzı yüzü
morarsa da içindeki adamı dışarı çıkarmak için büyür. İçindeki adam da eli
yüzü düzgün biriyse şanslısınız. Fakat öte yandan takım elbiseli suikastçilerin
dizlerini titretecek bir canavara dönüşme riski de var. Dayak yiyen çocuklar,
babalarının güçlü olduğunu babaları onları dünyaya karşı koruyunca anlamazlar.
Babalarının attığı tokat suratlarında iz bırakınca anlarlar: ''Benim babam çok
güçlüymüş...''
Ali sana bi' çakarım bi' de yer çakar, o sana yeter zaten.
Ali ve Haluk sahneleri benim son zamanlarda en çok
ilgimi çeken şey. Aralarındaki güç savaşı insanın gözlerini ekrana çeviriyor.
Bölümlerin ilerlemesi ve konuların tükenmesi sebebiyle zaman zaman ilgimin
aksadığını söylemeliyim. Ama Ali'nin babasına benzeyen gülüşü ve Haluk'un
zamansız kroşeleri etkiyi korumak için birebir. Peki Haluk Ali'yi seviyor mu?
Bence seviyor, çünkü Ali tam da ona benziyor. Fakat aynı zamanda da sevmiyor.
Çünkü Ali ona benziyor...
Burdan Adalar'a kadar yüzcem sinirden!
Sizler Nazlı ve Savaş hakkında endişeler denizinde
boğulurken ben ne demiştiiim? Güçlü temeller büyük fedakarlıklarla kurulur,
unutmayın. Melisa dönecek, entrikalar yaşanacak, Savaş'ın kafası elbette
karışacak. Ama Savaş ve Nazlı aşkı ne olursa olsun yaşanacak! Gördüğünüz gibi
ilk öpüşmeye olan memnuniyetsizliğimiz, daha uzun ve sevimli bir anla telafi
edildi.
Birlikte kusursuzluğun resmini çizer miyiz Selin?
Ali ve Selin cephesinde yeni bir şey yok. Ellerinde
jiletlerle birbirlerinin damarını arayarak ortada koşturuyorlar. Bunu
seviyoruz, o kesin. Ama sanki biraz da sıkılmaya başlıyoruz bundan. Kendi adıma
bu tutkunun aşka evrilmesini diliyorum. Çünkü birbirini yaralama çabasının
devamlılığı karakterleri de zedeliyor. Örneğin Selin başlangıçta cıvıl cıvıl
bir genç kızdı. Öyküde karakterin değişim geçirmesi güzeldir, freni patlak bir
arabayı uçuruma sürmesi değil...
Sabırsız bir ergen gibi ''Ahmet'in sahneleri artsın
noğluuur'' diye yalvarasım geliyor. Nedendir bilmem, ekrandan taşan bir şey var
o adamda. Çok güzel, çok dozunda bir şey. Tonlaması, vücut dili ve karakteri
hikayeyi güzelleştiriyor. İnci'ye çektiği restin geri dönüşleri olacaktır
mutlaka, İnci bu, adamı deşer de geçer. Ama Ahmet'in gençlik aşkı olan Güneş'in
tablosu hâlâ ikna edemiyor beni. Güneş'in bugünkü haline benzer bir gençlik
resmi... Hikayede fikir değişikliğine gidilmişse dahi birazcık uyuşturucu bir
yöntem seçilsin isterdim sanırım. Hayırlısı.