Standart bir Tatlı Küçük Yalancılar izleyicisinin
bölüm sonu halini anlatmakla başlayayım bu haftaya. Son sahnede şöyleyiz: Ne
oldu, o neydi? Aaaaaa, haydaaaa! Aaaa, eyvah ya! Yok artık!!! Ay bir dakika ama
fragman? Yok artıkkkkk!!!!
Abartıyorsam söyleyin. İzlediğimize
verdiğimiz tepki bu, değil mi? Buradan yetkililere sesleniyorum: Ama bu da
beyin artık, her hafta yak yak, nereye kadar? Ne olacak bu halimiz?
"Bir şey söyle ve beni inandır" diyenle olur, net!
Şimdi baştan başlayalım. Öncelikle
Toprak’cığım sen ne tatlı bir şeysin öyle! Selin’e kıyamadın, o ses kaydını
polise vermedin de, ama bir insan atarlanırken bu kadar mı kibar olur! İçimdeki
fangirl seninle coştu tatlım. Sen “eminim çok iyi bir avukat olacaksın, ama
beni savunma” derken yandı buralar.
"Toprak affeder, ben affetmem." by Janset
Janset’in bu işe el atacağı baştan
belliydi. Yalnız onun durumu da çok fena. Sen kalk, annenin evlendiği adamın
oğluna aşık ol! Çalıkuşu’nun
Feride’sinden beter. Janset’in Barış’ın yardımıyla elde ettiği Selin’in itiraf
kaydını polise verme planı, Barış ve Toprak’ın zamanında müdahalesiyle suya
düştü. Yalnız direkten döndünüz kızlar, haberiniz olsun. Toprak, Barış ve Eren
olmasa kızların hali harap zaten. Tamam, Eren konusunda bilinmeyenler çok
fazla, ama her olayda kızlara bayağı yardımı dokunuyor, zarar verme niyetinde
olmadığı net.
Önünde diz çökülesi erkekler var, evet!
Bu bölüm öğrendiklerimize
geçmeden önce biraz Barış’a yürümek, Ebru’ya da çatmak lâzım. Barış’cığım
kibar tatlı atarlanmalar konusunda Toprak’la yarışır. Geçen bölüm Hande,
paraların çalınması konusunda yaptığı imayla Barış’ın kalbini fena kırmıştı. Ancak
Hande’nin özür için önünde diz çökmesine dayanamadı Barış’cığım. Hem çok
kırıldığını, hem de kıyamadığını böyle mi güzel söyler insan? Hep böyle kalın,
değişmeyin olur mu!
Ebru konusuna gelince…
Devirdiği çamların sayısını artık hesaplayamıyorum da, bir insan hep mi yanlış
yolu seçer? Cesur’a aşık olmak, Güven’e güvenmek. Bu arada Janset’in “Güven’e
güvenme” şakasını yapıp, bunu komik bulmasını ne yapacağız? Hayır, Ebru Cesur’a
“bu kadar mı korkaksın” derken, Janset orada olsaydı “ay Cesur değil korkak”
deyip buna da kahkaha atardı kesin. Neyse, Janset’in espri anlayışından daha
kötü olan bir şey varsa, o da Ebru’nun seçimleri… Canım sen, hayırdır? Hem en
ufak tehlikede yaprak gibi titriyorsun, hem de kalkıp evlere hırsızlığa falan gidiyorsun!
Dua et Cesur karanlıkta silahını kullanmaya kalkmadı. İflah olmazsın, bence
buradan taşın, bak çok net söylüyorum, pılını pırtını topla, taşın.
"O eski kendime güvenimden eser yok şimdi" adlı eseriyle Selin
Yorumlarımı okuyanlar bilir,
kızların içinde Selin’in yeri bende ayrıdır. Ama bu bölüm saydırma konusunda
onu da es geçemeyeceğim. Zira, bence çok önemli bir durum var. Şimdi, kızlar baştan beri A’nın mesajlarını
herkesten neden gizlediler? Janset’e oynadıkları oyunun sonuçları ve bundan
alacakları cezadan korktuklarından, değil mi? E Selin, annesine tüm bu olanları
anlattı, neden A ve tehdit mesajlarını anlatmadı? Gizlemek için başka bir sebep
kalmadı sonuçta değil mi, ben mi yanılıyorum?
Şimdi gelelim Tatlı Küçük Yalancılar’ın 8. Bölüm itibarıyla
bombalarına.
Hala Beste Kökdemir'in neden Açelya rolü için seçildiğini soran var mı?
Bir kere, Açelya ile Eren
tanışıyormuş, hatta bayağı yakınlarmış. Öyle ki; Eren’in Açelya’nın mezarının başında
“seni koruyamadım” diye ağlayacağı kadar. Ama Eren, bu tanışıklığı kızlardan
saklıyor. Sakladığı diğer bir şey, telefonda konuştuğu kişinin kimliği… Bir gizem
de, her önemli olaydan sonra bakıp bakıp uzaklara daldığı şu çocukluk fotoğrafında
var. Etti mi bir nefeste üç gizem? Fotoğrafta Eren olduğunu düşündüğümüz
çocuğun yanında, kendisinden küçük bir kız çocuğu var. Bu çocuk Açelya olabilir
mi yoksa? Aklımıza Açelya ile Eren’in romantik bir ilişkisi olacağı da geliyor
tabii ama belki de çocukluk arkadaşıydılar?
Peki, mezarlıkta gördüğümüz
Açelya? Şimdi o Eren’in halüsinasyonu falan değildi. Açelya bayağı bayağı
yaşıyor. Bu bir. İkincisi Açelya “ölmeden önce” o da kızlar ve Eren gibi A’dan
tehdit mesajları alıyormuş. Yani kızlara mesajl gönderen A, Açelya
değil bu durumda. Peki, kendi aralarında konuştuklarını bilecek kadar onlara
yakın olan bu A kim diyorduk ki; son oyununda maskesi indi.
Janset'in gördüğüne inanmak için neden şu sahneyi bekledik ki? Aslında o bordo ruju öyle taşırmadan sürmesinden anlamalıydık!
Şimdi Janset’in gördüğünden
şüphelenmeyen kalmamıştı herhalde. En son Toprak’ın cebine dinleme cihazını attığında
emin olmuştum. Hani “gözüm çok keskindir” diyen öyle sessizce koyamazdı o
mikrofonu. Sonra Janset’in teçhizatı da gayet sağlamdı. Hani ilk kez birini
dinliyor gibi bir hali yoktu.
Biz "bu A kesin bir kız" bilgisine bile fit olmuşken, sen A yakalan!
A ile Toprak’ın kovalama sahnesi için de, tam
“bu A kesin bir kız, öyle kollarını sallaya sallaya ancak bir kız koşabilir”
tespitlerimi yazmaya hazırlanıyordum ki, hiç beklenmeyen bir şey oldu, Burak A’yı
yakaladı, maske çıktı. Biz şok! A Janset’miş ya! Gerçi biz ne A’lar gördük ki
aslında yoktular. Pretty Little Liars
spoileri verme işine girmeyeceğim, merak etmeyin. Zaten şu an biz aldık
başımızı tamamen başka yönlere, başka A’lara gidiyoruz.
Toprak'cığım, kadınlardan yediğin darbelerden sonra sayko kilır olmaya karar vermezsin değil mi?
Janset asıl A mı, A'lardan biri mi bilmiyoruz ama en azından bu A olayında
Janset’in çok net bir rolü var, orası kesin. Sonuçta Selin’e gelen mesajı A
attı. Janset de bu oyunu kurgulayana kişiyse, bu durumda Janset A olmalı. Tabii bu
arada kızların aynı anda izlendiklerini ve bunun bir takım işi olduğunu, yani
başka küçük tatlı A’lar olduğunu da unutmuyoruz.
Yalnız merak ettiklerimden biri
şu: Açelya-Ilgaz ve Güven’in bir şantaj çetesi olduklarını biliyoruz. Peki, Janset
buna dâhil miydi? Değilse, Güven ve Janset ayrı bir cephe mi? Ilgaz’ın bu
cepheden ne kadar haberi var?
Açıkçası tüm bu gizemlerle,
sorularla, çözümlemelerle uğraşıp da Necip Komiser’e bağlamayan yok aramızda
herhalde. Dediği gibi “bu okuldakilerin hepsi bir çeşit” yani.
Sadakatinizin hastasıyız da biraz da ayık olmaya çalışsak ne dersiniz?
Bu arada “papaz hep mi pilav
yer?” her defasında aynı tuzağa
düşen kızlarımız için de geçerli. Onların yaşadığının yarısını yaşasam,
bir defa evin kapısına 24 saat kayıt yapan bir kamera takarım bu bir. Bütün
kapı pencereleri sağlamlaştırır, alarm taktırmada fantaziye kaçarım. Telefonumu sadece A’dan gelen mesajlar için
kullanır, diğer zamanlarda sürekli buzdolabında tutarım, önemli konuları konuşmam. Yanımda kilitli
kapıları açmak için gerekli teçhizat, kendimi korumak için bir sopa olur, bir
biber gazı olur, ama mutlaka bir korunma aracım olur. Sonra bir düdük, fener,
hatta işaret fişeği! Tabii bir de gaz maskesi taşırım, bu ne arkadaş, canımı
yolda mı buldum ben? A mesajı atsın, ben de kuzu gibi gideyim!
Barış'ı harcayacaklar matmazel!
Hesaplaşmaları, tehditleri,
bu belalara balıklama dalmaları, her şeyi anladım da, bizim Tatlı Hacker’ımız
Barış’tan ne istedin A? Tamam Barış tatlım senin inini çok kurcaladı. Hande’nin
tüm mesajlarını okudu, hatta mesajların geldiği numarayı tespit etti, yani A’nın
kimliğinden yalnızca bir adım gerideydi. Ama illa adamın canına mı kast etmek lâzımdı?
Birkaç tehdit mesajı, bir kaçırma, biraz gazla Barış’ı da gayet susturabilirdin
A’cım! Bıçaklamak, su depolarına atmak nedir? İşte şimdi TKY izleyicisini
kızdırdın! Bu da benim sana mesajım, tehdit etmek öyle olmaz böyle olur:
O Barış haftaya kurtulacak
yoksa başına gelecekleri sen düşün.
xoxoxo
Bölümden kısa notlar:
*Bunca sezonluk PLL izleyicisiyim böyle bölüm finali görmedim! Her bölüm sonu sezon finali tadında.
*Peki o fragman neydi öyle? Nasıl bekleyeceğiz bir hafta?
*Olaylar DEV hızlı gidiyor. Korkuyorum merkez!
*Barış'ı yedirtmeyiz!
*Selin'in ablasının elbisesinin etek boyu tam bir skandaldı, gözlerim yandı. Ondan daha kötüsü varmış: Boynuna bağladığı bordo "Fransız Mürebbiye" fuları!
*Hande'nin bölüm boyu makyajsız şiş gözlerle dolaşması pişmanlığını ne güzel yansıtıyordu, değil mi?
*Cesur'un Polat Bey'in oğlu olduğunu anlamıştık da şimdi o bilgi de mi yanlışmış?
*Selin'in annesi Cesur'a işin doğrusunu anlattı. Biz de duyaydık iyiydi.