Justine
Feraldo zıpkın gibi, fişşek gibi bir başgan vallahi. Manhattan’ı adım adım
temizlemeye başlamış bile. Aslında işler gayet de iyi gidiyordu. Bir de
çocuklar olmasaydı gerçekten de Manhattan’ı temizleyebilirlerdi. Kaç bölümdür
Eph’in eski eşinin etrafındaki çocukların amacını merak ediyorduk ki sır
perdesi biraz olsun aralandı.
Bunlar bir
nevi bordo bereli strigoi oluyorlar. Normal strigoilerden çok daha hızlı, çok
daha sonuç odaklı, kolayca vurulamayan ve nereden çıkacağı belli olmayan
strigoiler. Duvarda, tavanda dahi yürüyebiliyorlar ki fiziksel olarak aslında
bu oldukça saçma bir durum. Bana Falling Skies dizisindeki sıçrayan uzaylıları
hatırlattı. Keşke o dizi saçma sapan bir hal almasaydı. Ne güzel izliyorduk
post-apokaliptik, post-apokaliptik...
Eph’in başı
hala evladıyla dertte. Evlat olsa sevilmezler parti olsa Zach başkanlığında
iktidara yürürler. Adamın bin türlü işi var. Babası insanlığı kurtaracak ama
bizimki hala triplerde. Fazla empati de zararmış ben bunu gördüm. Eph bir sürü
nasihatte bulunup gitti ama velet bunu fırsat bilip yine kendini sokaklara
atacaktır. Çünkü akacak kan damarda durmaz.
You talkin' to me?!
The
Strain’de her karakterin ilerleyişini izlerken ödümüz ağzımıza geliyor. Bir de
Eph’in alkol problemiyle vallahi uğraşamayacağım. Karanlık yerlere öylece dalan
karakterler bana yetiyor. Güzelim tren yolculuğunu zehir etti bize. Yine de
birinci sezon hem insanlığı hem Eph’i satan herifi trenden atmasıyla kendisini
affettirdi. Ama şimdilik... İçmeye devam ederse bozuşacağız.
Vasiliy’i
kodesten çıkartırlarken Dutch ve Vasiliy’nin kendilerini polis olarak bulmaları
gerçekten sürpriz oldu. Polis teşkilatının olan bitenden gerçekten tam olarak
haberi yok ama yine de çözümleri sağlam. Strigoilerin geliş kanalını kapatma
girişimini yanlış bulup sivillerle operasyona gitme fikrini doğru bulan bir
sistemin eline kalmış olmak biraz ürkütücü ama hiç olmazsa direniyorlar.
Yeğenimi gömeyim sonra alayına...
Bu avı
başlatan kişi Justine başgandı. Sürdürdükçe de zirvedeki isim o olacak. Zaten
katı birisi ve bu bölümde yeğenini Strigoilere kurban vermesi onu iyice motive
etti. Bunun sonunda tamamen radikalleşebilir. The Strain’de aynı zamanda bir tiranın
doğuşuna tanıklık edebiliriz. Asıl motive olması gereken kişi Fitzwilliam’dı
ama o da tıpış tıpış kendi geldi. Bence Fitzwilliams’da güzel bir hikaye
ıskalanmış oldu.
Bu bölümün
en mutlusu kesinlikle Eldritch’di ama o da muradına eremeyecek sanırım.
Aralarında öpüşmek için hayli uzun bir mesafe olmasına rağmen yüzünden okunan
heyecanını ergenlerde göremezsiniz. Sonraki hal ve tavırları bana Eichorst’un
“master ona sadece zaman tanıdı, ebediyeti vermedi” sözlerini hatırlattı.
Sanırım gelecek bölümlerde tekrar güçten düşüşünü ve bu kazıklanma duygusuyla
neler yapacağını göreceğiz. Eldritch belki çok zeki ama sonsuzluğa olan tutkusu
onu körleştiriyor. Strigoi bir Eldritch, Master’in hiçbir işine yaramaz.
İhtiyar’ın
hiç kimse umurunda değil. Bütün işi kitabı aramak. Bu kadar yoğun aramaya elbet
bulacaktır. En azından gittiği zenci mafyası bu yolda ilerlemesini ve
Eldritch’le bir kez daha karşı karşıya gelmesine sebep olacaktır. İhtiyar ve
zenciler arasında kılıç ve silahlar çekildiğinde bir rap şarkısı kulağıma
gelmeye başladı. Son olarak şarkıyı sizlerle paylaşacağım. Haftaya yine
buralarda görüşelim...
İhtiyar’ın
Hikayesi!
Oooo
ihtiyar’ın rap’i sert istesen bir dert istemesen bir dert.
New york
sokakları solucanlı İhtiyarın eli hep kanlı
Şimdiki
zenciler şunu anlamalı İhtiyar bu işte hep vardı.
İhtiyar’ın
sınırı bir ısırık ötesi keser mi onu bu zencilerin sesi
Hoparlörü aç
kulağını daya, tarihin gizli sesi işte orada
Strigoiler
saldırır hep uzaktan, sana yan bakışı aslında tuzaktan
Gardını al,
boynunu kollaaa benzemez bu işler arabadan taramaya!
Gündüzleri
dinlenip geceleri savaşacaksın
Eğer
ısırılırsan İhtiyar’ın kılıcını sen de tadacaksın.
Bu sözlerimi
ezberle bir strigoi ile karşılaşırsan sakın tökezleme.
İhtiyar bu
işte başrol seni çabuk unuturlar akıllı ol...
İhtiyaaaar
waaaaaas in daaaaaa houseeee!!! Ovvv yeaaaa...