Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük onu bir
umudun içine hapsetmektir. Onun zamanını çalarsınız, hislerini kırarsınız ve
kalbini ayaklar altına alıp üstünde tepinirsiniz. Keşke böyle olmasa. Keşke
böyle olmasak. Böyle olmayın. Sevdiklerinize kocaman sarılın ve yüzünüzdeki
maskeleri bir kenara atın. Aslı da, Eda da umudunun uçurtmasına takılıp
sürüklenen iki genç kız. İkisinin de hayattan bir beklentisi var. Ama hayat bu,
öyle kolay verir mi alacağını? Yanlış anlaşılmalarla dolu bir bölüm izledik.
Eda'nın yaşadığı üzüntü çabucak geçti de, Aslı'nınki incecik bir sızı gibi
yerleşti kalbine. Bu saatten sonra Volkan'ı içinde mi yaşatacak yoksa keskin
bir bıçakla mı kesip atacak? Umut her zaman yeşerir de bazen arsız bir sarmaşık gibi dolanır ayağımıza, bazense narin bir çiçek gibi açar pencere kenarımızda. Sen pencereni hep açık tut Aslı!
Gonca elbiseni nerden aldın hemen söylüyorsun!
Genelde dizilerin yakın arkadaş kontenjanı Gonca
gibi olmaz. Arkadaşını hırslı birine dönüştüren, kurnaz tiplerdir onlar. Aksine
Gonca da tıpkı ana karakter Aslı gibi çok masum. İlk bölümlerde Bodrum
rüzgarına kapılmış olsa da, İstanbul ve aşkın kokusu onu kendine getirdi. Öyle
içten oynuyor ki rolünü, ekrana yaklaşıp yanaklarını sıkmak istiyorum. Ayrıca
bu bölüm Mine Tugay yarattığı imaj değişikliğiyle gözlerimizi şenlendirdi. Onu
beğenemeyeceğimiz bir hâlinin var olduğuna pek inanmıyorum.
En sevmediğim özelliğim, mükemmelliğim bakışı...
Volkan sen masallarda bize anlatılan beyaz atlı
prensin ta kendisisin. Atların, yatların ve spor tesislerin senin olsun da sen
kalbini aç bize. Deniz aşkının kalıcı olduğuna inanmıyorum açıkçası. Aksine
Volkan onun da kendi gibi şefkatli biri olduğunu düşünmüş belli ki. Ama en
büyük üzüntüyü en sevdiğinin ellerinden içince insan, birdaha eskisi gibi
renkli bakamıyor gözleri. Volkan masumiyetin peşinde ve o masumiyetin kimde
saklı olduğunu biliyoruz. İşin kötü tarafı Aslı ile de çok yakışıyorlar ama
benim gönlüm hâlâ Burak'tan yana...
Genetik şemanın sağlamlığı kalp biz!
Volkan çok anlayışlı bir adam ama babasının gönül
işlerine Eda'nın pek sıcak bakacağını sanmıyorum. Volkan kendi ayaklarının
üstünde dursa da Eda hayatındaki iki erkeğin elini tutarak yürüyen küçük bir
kız. O şatafatlı hayatın içinde Aslı'yı bu kadar sevmesinin bir nedeni de bu.
Belli ki herkes saflığın, temizliğin peşinde. Gel Aslı gel, Mazharoğlu hanesine
merhem olacaksın... Burak devamlı ''Ben karanlığım, ıssızım, dalgacıyım'' tavırlarında ya hani, işte o da onun kalkanı. Aşkın kollarına yavaş yavaş çekiliyor çünkü.
Şu havuza kaydırak mı koysak bi tane?
Ben teknik konularda bilirkişi değilimdir fakat
dizinin renklerinin çok güzel olduğunu söyleyebilirim. Asıl sıkıntım
sahnelerin dengesiz dağılımı... Keşke Burak ve Aslı'nın flörtleşmesine bir
parça daha fazla tanık olsak. En azından aynı ortamda birbirlerini tanımalarını
izleyebilsek. Çünkü romantik komedilerde odak noktası olarak esas çifti izlemek
büyük keyif oluyor. Aslı ve Burak'ın balkon sahnesi çok güzeldi mesela. Aslı
ilk aşkının kırıklarını kalbinden çıkarırken, Burak farkında bile olmadan
Aslı'nın hayaline dalmaya başladı. Umarım bu sahneler giderek çoğalır. Farkındaysanız Eda'nın doğum günü is coming!
Her şeye rağmen reytinglerin güzel gelmesi emek sahipleri adına sevindirici. Biz de
artık bu açıdan bakmalıyız ve soframıza sunulan potansiyeli renkli bu işin
tadını çıkarmalıyız. Kimbilir belki de dizinin asıl kitlesi olan 12-17 yaş
aralığındaki gençler bizim göremediğimiz daha masum detayları yakalayabiliyordur.
Büyümek hayatı da, kurguyu da bulanıklaştırıyor belki de... Gerisini bekleyip
birlikte göreceğiz. Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
Güzel günler.