İki gönül bir olunca kıskançlık da bir yerlerden selam
vermese olmaz. Şöyle ağzımızın tadıyla çiftlerimizin aşklarını izlemeden önce
kimin kimi nasıl kıskanacağını görmeli, ilerleyen sahneler için gardımızı
almalıydık.
'Kudret abi ne diyor, anlamadım.' by Orhan
Bir ilişkide kıskançlık varsa, iki tarafın karakteri
hakkında da ipuçlarına ulaşırsınız aslında. Yani sadece Beş Kardeş kadınlarını
değil, Başeğmez erkeklerini de gözlemleyebilirdik bu şekilde. Peki kardeşlerin
dünyasına bu kadın karakter nasıl girdi dersiniz? Tabii ki Kudret sayesinde!
Kudret, şu anda dizinin en dibe vurmuş karakteri gibi görünse de adamın o hali
bile efsane! Kudret’ten aşk ve kadınlar hakkında fikirler almak kalp ben!
Kudret ve kardeşlerin Ruslar hakkında konuştukları sahneye bayıldım. Hele hele
kaplumbağanın kafa hareketleri şahaneydi. Kudret’in Nadya’yı kardeşlerin evine
getirmesiyle kıskançlık çanları da çalmaya başlamalıydı elbet. Canan, Deniz,
Şevval, Yasemin ve Zeynep kıskandı mı kıskandı. Ama beş kadın kafa kafaya
verince kardeşlerin evindeki hesap da çarşıya uymadı.
Herkes birbirinin şahidi olsa, masanın ucuna da nikah memuru otursa tamam nikah masası bulundu!
Bir kere 4 Ağustos, 4 Ağustos vurgusu hiç hoş değil! Tamam
final de, ben öyle bir şey yokmuş gibi davranıyordum. Neyse yine de anne
babalarının evlilik yıldönümünde evlenmek istemeleri çok naif bir hareket,
buradan Başeğmez kardeşleri kutluyorum. Ama öyle damdan düşer gibi
evlenilmiyor, hele hele 10 kişi birden nikah masasına oturmak öyle kolay değil
kardeşlerim! Tabii ki reddedilmeye doyamayacak, farklı maceralara
atılacaktınız. Yalnız Turgut yarın evlenelim dese Şevval kabul ederdi ama o
Şevval, onu ayrı tutalım lütfen.
Beş Kardeş kadınları rocks!
‘Oyunun parçası olmayacağız, oyunu biz yöneteceğiz’ diyen
yengelerimiz, hatta onların deyişiyle eltilerimiz şaşırtmadı. Çünkü Zeynep bile
birkaç günde Başeğmez’lik nasıl olur çözmüştür, diğerleri ise bu alanda yüksek
lisansını bitirmek üzere. Hiç oyuna gelir mi onlar? Eve girişleri harikaydı; o
nasıl bir özgüven, o nasıl bir güzellik! Her şey bir yana Beş Kardeş kadınları
bir arada şahane görünmüyor mu a dostlar! Canan ablaları önderliğinde içilen
kahveler, ondan akıl almalar falan derken buradan ne güzel hikayeler çıkardı
fakat olmayan zamanımız utansın.
Smokinler çok yakışmış <3 Yaralı, bereli oh!
Bölümden önce kardeşlerin smokinli fotoğrafını görünce çok
heyecanlanmıştım, o smokinlerin Nadya ve Sait’in izdivacı için giyildiğini
görünce açıkçası bir hayal kırıklığına uğradım. Bölümün bela dozajı da bir
hayli eksikti, yani Rus mafyası işin içine girecek de sadece konuşup
gitmeyecekti elbet o yüzden de ah’lar, vah’lar ettim ama Sait’i Canan’ın
odasında görünce derin bir nefes aldım. Evet ona ihtiyacımız vardır Turgut, o
zaten bizimdir Aziz, gasp edilen hakkı sahibine vermek gerekiyordur Nazım; yani
sonunda siz de duruma uyandınız, tebrikler Başeğmez’ler!
Beni çözerseniz bir kez daha evlenme teklifi ederim Canan hanım.
Melike’nin Canan’ı oyalaması, bahçeye nikah masasının
hazırlanması derken Sait’le Canan’ın evlendiklerini de gördük ya değmeyin
keyfime! Gözlerim doldu, sanki ağabeyim evlenmiş gibi mutluyum. O yüzden
Nadya’nın üzerindeki gelinliği de unuttum, gitti.
Bölümün başında kardeşlerin kendilerini düşledikleri
adamların eltilerimizin lise arkadaşları olarak çıkıp gelmeleri çok güzeldi. Ve açılış sahnesi de kesinlikle çok güzeldi. Melike de bölüm boyunca tam
annesinin kızı olduğunu gösterdi, o masaya vurmak falan, aferin kız! Evdeki tek
aklı başındaki insan Melike olunca bu tepki gerekliydi elbet.
Bölümün finalinde Melike’yle Birol dans ederken Sait’in
Birol’a bakışlarını tekrar tekrar izledim. Çok tatlıydı. Ve yine Sait ve Canan
‘evet’ dedikten sonra başlayıp dans boyunca ağlayan Nazım, canımsın!
Yalnız her şey böylesine güzelken anlayamadığım bir durum da var,
neden bölümden önce bildirilen özetlerle bölümler farklı? Yani bu hafta Sait ve
Canan’ın balayına çıkmasını beklerken, nikah son dakikada kıyıldı. Balayı diye bir şey dile getirilmedi bile, ben mi yanılıyorum?
Lütfen bizi şaşırt, kötü bir şeylerle gelme siyahlı adam...
Sait’le Canan muradına ermişken belki fragmana, belki bölüme
kadar kafamızı kurcalayacak bir mevzu da kucağımıza düştü. Kadroda Ali Atay’ın
olmaması hala soruladursun, ben olmaması gerektiğini düşünenlerden biriydim.
Evet Onur Ünlü’nün bir kez çalıştığı oyuncuyla kolay kolay ayrılmadığını
biliyoruz, bu durumdan da asla şikayetçi değilim ama tamamen aynı kadroyla
farklı farklı projeler izlemeyi elbette istemiyorum. Zira Leyla ile Mecnun’dan
Serkan Keskin ve Osman Sonant, Şubat’tan Nadir Sarıbacak ve Tansu Biçer, bir
bölümlük konuklukla Behzat Ç.’den de Fatih Artman şahane bir aile oldu. Bir
sonraki dizisinde de beşini birden ana kadroda görmek istemem misal. Fakat Ali
Atay’ın ana kadroda bulunmasındansa konuk oyuncu olarak selam vermesinin de
oldukça şık bir hareket olduğunu düşünürüm. Tıpkı Erdal bakkalın önünde çekim
yapılmasını şık bulduğum gibi.
Bakalım Başeğmez kardeşler ve yengelerimizi izleyen siyahlı
adam Ali Atay mı, yoksa bir şaşırtmaca mı? Hep birlikte göreceğiz. Her ne kadar
söylemek istemesem de haftaya son kez konuk olacağız Başeğmez kardeşlerin
dünyasına.
Haftaya görüşmek üzere!