Dünya var olduğu günden beri insanlar ve diğer tüm
canlılar birarada yaşıyor. Hayvanları sevdiğimizi söylüyoruz. Ama hangileri
olduğunu açıklamıyoruz. Cheddar peyniriyle süslü dana burgeri, çıtır çıtır
balık kroketlerini ve köri soslu tavuğu yerken bir kez daha düşünelim. Bizim
sevdiğimiz şey gerçekten canlılar mı yoksa sadece süs hayvanları mı?
Zoo ilk iki bölümüyle beklentilerin üstüne çıkmayı
başaramadı. Ortada taşı sıksa suyunu çıkaracak kadar güçlü bir konu var. Ama
gerek oyunculuklar gerekse çekimlerin kalitesi açısından ben umduğum etkiyi
hissedemedim. Yola çıkışı itibariyle hayvan hakları konusunda eleştiride
bulunması gereken dizinin, o yoldan daha en başından saptığını gördüm. Buna
dünyaca ünlü hayvan hakları örgütü PETA'nın da tepki gösterdiği gibi, gerçek
hayvanların kullanılması meselesi de dahil. Hayvanları kilit altında tutmayı ve
onların doğasına zarar vermeyi eleştirirken aynı şeyi yapmak bana göre
hastalıklı bir tutum.
Bence senin en sevdiğin hayvan kızarmış hayvan dude!
Anlatım biçiminde de sıkıntılar mevcut. Zira
hayvanların yeri geldiğinde ne denli tehlikeli olabileceğini bu yönüyle görüp
onlardan kurtulmak isteyecek insan sayısı çok fazla. Televizyon güçtür.
Televizyon paranoyaklaştırma etkisine sahiptir. Hayvan saldırılarının altında
yatan esas neden çözüldüğünde dizi onların açısından bakmayı başarabilecek mi
bilmem. Ama şu an gördüğümüz, acımasız bir sirk ortamı izletip eleştiriye mahal
bırakmadan konuyu masum bir babanın köpeklerce öldürülmesiyle kapatmak.
Üçüncü bölüm kahramanlara davet içeriyordu. Ortada
ciddi bir tehlike var, bir ekip olmanız gerek ve hadi başlayalım! Bu ekibin
ayrı ayrı olmasındansa birarada olmasını daha cazip buldum. Olayların yükselişe
geçeceğini umut ediyorum. Zira şu an akış fazlasıyla yavaş. Temas ettiği güzel
noktalar olsa da hayvan karşıtı bir dil kullanması dizinin konusundaki
yaratıcılığı kesip atıyor. Ayrıca jenerik bana fena halde The Walking Dead
dizisini hatırlatmış durumda. Bilmem aynı hisse kapılan var mıdır?
İşte buna qapaq derler senatör eheh
Hayvanlar konusunda yardım istemek için onca yol gidilen senatörün
odasına devasa bir hayvan başı asması güzel ironiydi. Mitch'in ''Okul tezimi
duvara astığı hayvan postlarının boyutuyla mal sahibinin penis boyutunun ters
orantılı olması üzerine yaptım. Karınıza baş sağlığı diliyorum'' çıkışı
şahaneydi. Bana göre dizide şimdiye kadar geçen en vurucu ve esprili replik
oldu.
Karakterlerin hamlığı ilk bölümden itibaren göze
çarpıyor. Büyük bir facia atlattıktan kısa bir süre sonra flörtleşme
bakışmalarına kapılan genç kadın, asi ve idealist gazeteci klişesi, beyaz adamı
güçlendiren siyahi dost ve şimdilik hayvanları haklı bulduğu görülen
bilimadamı. Bunların işbirliğinden bir panzehir çıkar mı, ilerleyen bölümlerde
göreceğiz.
Hulk gibi yeşil mi olucam radyasyondan?
Ayrıca Jackson hayvanların egoları olmadığını
söylese de bana göre bu hatalı bir tanım. Meşhur ayna testlerinden (1970
yılında geliştirilen ve bir hayvanın aynada kendini tanıma yeteneğine sahip
olup olmadığına karar vermeyi sağlayan deney) geçmiş orangutan, yunus, balina
vb. hayvanlara büyük haksızlık bu. Senaryonun potansiyeli çok güzel bir zemine
kurulu olsa da oyunculukların donukluğu, akışın durağanlığı ve bilimsel hatalar
diziyi kritik sulara sürüklüyor. Bakalım ekibi toplamak diziyi de dünyayı da
kurtarmaya yetecek mi?
Gerisini bekleyip göreceğiz. Güzel günler.