Alaska’dan selam getirdik!

Kimin selamı olacak? Tabii ki uzaylı dostlarımızın. Şimdi biraz kafalar netleşmeye başladı. Ben de diyordum bu yumurta ne kıymetliymiş. Dr. Marston sağ olsun, Julia ve Big Jim’e verdiği kısa fakat öz oryantasyon vesilesiyle, Alaska’da yapılan arkeolojik kazıntıda ilk kez keşfedilen yumurta parçalarının dünyanın tüm enerji ihtiyacını karşılayabilecek seviyede olduğunu öğrendik. Yani artık nükleer enerjiye daha da ihtiyacımız olmayacak. Bu tabii ki güzel bir gelişme, bedavadan temiz enerji. Peki, nükleer enerjiden daha mı zararsız? Hiç sanmıyorum. Görmediniz mi, Chester's Mill’de aklı başında insan kalmadı. Alaska’da da yumurta parçaları ile temasa geçen doktor ve asistanları bir takım sürü psikolojisi içerisine girip intihar etmişler zaten. Yani yumurtanın olayı bu. İnsanları koyun gibi sürü psikolojisi içerisine sokup liderlerinin izinden zorla da olsa götürüyor. Chester’s Mill’deki liderin de Christine Price olduğunu düşünürsek, hayırlı gelişmeler olmasını beklemek biraz saflık olur.

Aktaion Energy, adı üstünde enerji şirketi olmasından ötürü, şirket çıkarları sağ olsun yumurtanın peşine düşmüş. Buraya kadar her şey tamam, kapitalist düzen. Fakat uzaylılar da nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim. Alaska’da hayatını kaybeden doktor ve asistanlarının otopsi sonucunda, dünyada hiç kimsede bulunmayan hücrelere rastlanması olabilir mi acaba? Sonuçta koskoca evreni de görmezden gelmeyelim.
 
Fırtına öncesi sessizlik karesi...

Artık daha fazla dayanamadım ve bu bölümü izlerken Google’da “Oksitosin” neymiş bir arattım. Yunanca “hızlı doğum” kelimesinden gelen ve erişkin bireylerin rahatlamasını sağlayan hormon olan oksitosin özellikle doğum sırasındaki ve doğum sonrasındaki etkisiyle meşhurmuş. Ben de diyordum ki Christine neden Eva’nın ağzına yüzüne oksitosin boca etti; illa doğurtacaklar o çocuğu. Bu vesileyle Eva’nın yine ve yeniden beyni yıkandı. Sonra da gitti, zaten hali hazırda Christine’in doldurmasıyla birbirlerini öldürmeye hazırlanan Barbie ve Pete’in felaketi oldu. Eva “Benim gibi bir kadına asla sahip olmayacaksın.” diyerek göz göre göre Pete’i kışkırtınca, Pete da o sinirle elinin tersiyle Eva’yı savurunca, Barbie ne yapsın, adamın kafasını beysbol sopasıyla ezdi. Üç sezondur kasabada çok ölüme şahit olduk; yine de, Angie’ninki de dahil olmak üzere böyle vahşicesine hiç rastlamadık herhalde. Görüyorsunuz değil mi herkes nasıl çıldırdı?


Big Jim ve Indy: Gerçek dostlar

Julia ve Big Jim’in iyi bir ikili olduğunu düşünmeye başladım. Büyük aşklar nefretle başlar klişesini zaten biliyoruz da büyük dostluklar da nefretle başlar mı acaba? O değil de, Big Jim’in tatlı mı tatlı köpeği Indy’i lütfen öldürmeyin ve bu sevimli dostu tehdit unsuru olarak kullanmayın. Bırakın, yaşasın yavrucak. Big Jim’in içinde hala sevgi kırıntıları kaldığını görmemizi sağlıyor.
 
Bir çift sözüm var Junior için. Arkadaşım sen iki sezondur babanın boyunduruğu altından kurtulmaya çalışmıyor musun? Kendini parçaladığın yetmedi, sırf bu egemenlikten kurtulmak için evini de yaktın. Şimdi neden iki güzel söze, bir tatlı gülümseye Christine’in beleş kölesi oldun? Joe kardeşim “Bu sen değilsin Junior!” dedikçe benim içimden “Aptallık etmeyin, Junior tam olarak bu.” demek geçiyor. Junior ne yazık ki birinin sözünü dinlemeye muhtaç, tek başına hareket edemiyor.
 
Gelecek bölümün adını “Caged” olduğunu dikkate alırsak, Christine ve Big Jim’in Aktaion Energy tarafından hapsedilmesini ve sonuçlarını keyifle izleyeceğiz. Unutmayın, her düzgün çalışmanın bir deneyi ve bir kontrolü olmalıdır. Deney grubu yumurtanın bulaşıcı etkisindeki lider sıfatlı Christine olunca, Big Jim’in de kontrol grubu olmasından başka söze ne hacet? Haydi, deneyler başlasın o zaman!
 
Haftaya görüşmek üzere...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER