İnsan bir evliliğe başlarken kalbinin sürgülerini topyekün kaldırır. Ne yaşayabilirsin ki en fazla? Yoksulluk mu, duyguların zamanla tükenişi mi? Başka hayatların güzelliğine imreniş mi yoksa yarının endişesi mi? Hepsi mümkün. Ama bunların tümü geleceğin meselesidir. Her insan birlikte olduğu kişinin sonundan korkar, Güneş ise geçmişinden korkuyor. Bölüm bittiğinde gerilimden başıma ağrı girdiğini fark ettim. Ve bölüm boyunca kendime ''Acaba?'' diye sorduğumu. Bu demektir ki yaratılan sis perdesi amacına ulaştı. Korkunun da, merakın da dibini gördük. Belli ki bu daha başlangıç, yaprak gibi titremeye devam!
Geçen hafta da söylediğim gibi yazarların bize ters köşe yapmış olması mümkündü. Bu anlamda şaşırmadım. Sevilay'ın Haluk'a olan korku dolu bakışları beni bir an kandırsa da, o geceki asıl kurbanın komşu olduğunu biliyordum. Öğrendik ki Sevilay'a asıl kasteden de Rana Hanım'mış! Bunun şaşırtıcı olduğunu söylemek mümkün. Tabii kısa bir an için... Ama geçen hafta Sevilay'ın Rana'yı tehdit ettiğini hatırlayınca taşlar yerine oturuyor. Rana hâlâ soğukkanlı ve evinin kapıları ardında yaşanan oyunları gece gibi örtüyor. Peki bu onun iyi bir aile reisi olduğunu mu gösterir yoksa kardeşine benzeyen saldırgan bir kadın olduğunu mu? İkinci ihtimal kafamızda kendine daha çok yer buluyor.
E hadi mi?
Savaş ve Nazlı konusunda hâlâ çekici bir enerji hissedemiyorum. Nazlı saplanıp kaldı, onu anladık. Ama Savaş bu kadar acı çekerken ikisinin arasında nasıl bir aşk doğabilir? Nazlı'nın insanlara sürekli ters yapması sinir bozucu. Öyle ki küçük büyük demeksizin herkese sataşmasını 'sert kız' imajı olarak satın almamızı bekliyorlar. Ama bu incitici tavırla itici olmaktan öteye geçemiyor. Sesinin ayarıysa önceki bölümlere göre daha özenliydi. Savaş'a olan ilgisine rağmen yardım edişine ise saygım sonsuz. Kaçımız eski sevgilisini ararken yardım ederiz ki hoşlandığımız kişiye? Ve Berk Atan... Hamdım pişmeye niyet ettim, diyecek kadar hızlı ilerliyor. Kim olduğunu unutuyoruz ve Savaş'ı izlerken kendimizi kaptırıyoruz. Gülerse nasıl biri olacak ben en çok da bunu merak etmekteyim. Kaşlarını çatmaktan genç yaşta kırışık sahibi olacak bu gidişle. Graffiti sahnesi ikili için çok güzel bir başlangıç oldu, bunu kenara koyalım tabii ki.
Bunu deterjana bas çabuk!
Güneş mevzuya giderek uyanmaya başladı ama korku filmlerindeki klişe burda da işliyor. Biz ''Kaçsana!'' diye bağırdıkça karakter oradaki yerini kalıcı hale getiriyor. En azından yeni bir eve çıkma fikrini şimdilik ertelediler. Hem Selin ve Ali'nin ayrılması fikrine hiç sıcak bakmamıştım zaten. Sıcak sıcak oturun mis gibi evinizde...
Yangın is coming...
Selin ve Ali demişken, onlara kocaman bir alkış! Dizinin atardamarı gibiler ve onlara gelecek bir zarar büyük kanamalara neden olabilir. Öpüşme sahneleri öylesine duygu doluydu ki binlerce insan evlerinde nefeslerini tutmuştur. Fakat neylersin ki feci bir troll operasyonuna kurban gittik. Neymiş efendim rüyaymış aşk ilanının birincisi. Vay efendim hayalmiş kavuşmanın ikincisi. Varaklı koltuğun hastanede ne işi var diye sormaya fırsat kalmadan üstünde uyuyan Ali rüya gördü, bunu bir nebze kabullendik. Ama ikincisinde, hele ki öpüşme sahnesiyse, hayal olması çok tatsızdı. Sahne ekrandan taşıp salonlarımıza düştü, ona laf yok. Ancak ben bunun gerçek olmasını dilerdim. İlk öpüşmeyi klasik hayal/rüya rutubetine maruz bırakmamalıydık. Şimdi olmasaydı ama böyle de olmasaydı. Bu yöntemlerin bayatladığını düşünüyorum artık. Yine de sıkıcı home party modundan sıyrılıp AlSel aşkına yelken açtığımız için mutluyum.
Can bizim bir hack işi vardı bize de gelir misin?
Bölüm bombası Melisa ve Güneş'in kocasının bağlantısı oldu. Altından ne çıkacak çok merak ediyorum. Melisa Güneş'in kocasıyla bir ilişki yaşamış olabilir mi? Yoksa sadece Haluk'un tehdit ederek uzaklaştırma verdiği iki insan olarak mı birleştiler? Haluk'un Güneş'i kazanmak için yapamayacağı hiçbir şey yok çünkü. Siz neler düşünüyorsunuz, yorumlarınızı bekliyorum.
Gerisini bekleyip birlikte göreceğiz. Güzel günler.