İlişki Durumu: Evcilik oynuyor!
Yüzümdeki oluşan tebessüm bir türlü geçmiyor. Beynimin içinde hala Can ve Ayşegül misket oynuyor. İkinci bölümün bu kadar güzel olması ve İlişki Durumu: Karışık ‘ın tüm kategorilerde birinci (rakamla 1.) olması vesilesiyle ben de kurtlarımı döktüm. İlk görüşte âşık olduğum İlişki Durumu: Karışık ikinci bölümüyle beni bir kez daha kendine hayran bıraktı. Romantizmin de komedinin de kıvamı tam yerindeydi ve tadı damağımızda kaldı. Hadi bakalım Duygu, bekle dur bakalım yeni bölümü!

İkinci bölüm için bahsedeceklerim havada kalmasın diye ilk bölümün nasıl bittiğini kısaca bir özet geçeyim diyorum. En son partide çılgınlar gibi eğlenirken, ilk önce Elif, Murat’a aşkını ilan etmiş; “Dünya ahiret bacımsın!” cevabını almıştı. Bir hışımla soluğu Can’ın yanında alan Elif “Sen beni seviyormuşsun!” bağırınca Can, “Seviyorum ama Ayşegül’ü!” gibi bir manevrayla başrolü Elif’ten alıp altın tepside Ayşegül’e sunmuştu. Gelelim ikinci bölüme…

Açıkçası o gecenin akşamında Can’ın Ayşegül’e neden “Evlenelim!” dediğini anlayamadım. Can’a bunu yaptıran neydi? Dediği gibi asıl neden herkesten, her şeyden bıkmış olması mıydı, yoksa Elif’e karşı hisselerini kamufle ya da kameraların önündeki öpücüğün ardından kendini kurtarma çabası mı? Ama işin o kısmı ile hiç ilgilenmiyorum. Sonuçta Ayşegül bu evlenme teklifini, işin sonunda evine yeniden kavuşmak için kabul etti, gerisiyle ilgilenmedi. Keza, Can için de bu evlilik bir iş anlaşmasından ibaret.

Çözüm sürecini belgeledik!!!

Mutluluktan ölüyor olabilirler. Ambulaaans, ambulaaans.

Evinin kadını, çocuklarının anası mode on.

Ayşegül’ün evi demişken Ayşegül’ün Ece ve Efe çiftine artık daha da dikkat etmesi gerekir. O Efe’nin gözü göz değil. Bu sefer vekâleti Can Tekin’den alır, evi yine satar da kimsenin ruhu duymaz. Efe’yi birden politikacı olarak düşündüm de ay yok yok hemen Ayşegül ve Can’a döneyim. Tamam, Can, iş-özel hayat dengesini Handan ile bir şekilde toparlayabilir, Sevgililer Günü reklamları, dekorasyon dergileriyle röportajlar vs. Akıllarda soru işareti bırakan asıl konu aile-özel hayat dengesiydi? Yani ailesi ile Ayşegül arasındaki durumlar ne olacak? Bunu artık Can düşünsün diyeceğim ama Can’ın da düşünmeye hiç niyeti yok gibi. Ama ne derler bilirsiniz: Birisiyle evlenince onun ailesiyle de evlenirsiniz. Arkadan gelen mırıldanmayı duyabiliyorsunuz değil mi? Bu şarkı da dertli yoldaş Ayşegül’den, Can’a gelsin: Dertler benim, çile benim / Hayat senin olsun. Ayşegül’ü kum torbası yaptırmayacağııııız!

Düğün dernek vesilesiyle Can’ın ailesiyle de tanışmış olduk.

Tekin Ailesi’ne merhaba diyelim.

Mediha Hanım Teyze, yani Can’ın annesi, başa çıkılması zor gibi gözükse de en kolayı! Biraz cemiyet dergisi, birkaç alışveriş turunun ardından anne sorunu çözülecektir. Sonuçta Mediha Hanım Teyze, Lady Diana değil. Haliyle Ayşegül de Kate Middleton olmayacak ama Kate’e bin basar. Hem bu işlerin böyledir… Dünya barışı sağlanır da kaynana-gelin savaşları bitmez.

Mediha Hanım Teyze ile Ayşegül sahnenin önünde çekile dursun, asıl heyecan sahnenin arkasında zira orada Can ve babası Tahsin Bey Amca var. Can’ın asıl derdi babayla. Neden, neden, neden heyhat?! Söylenenlerden yola çıkarak aklıma ilk gelen Can için hazırlanan geleceğe karşılık, kendi yolunu çizmesi. Tıp okumasına rağmen oyunculuk yapan bir Can Tekin! (A-ha! Ben bu durumu bir yerden hatırlıyorum. ^.^) İpler gerilecek, gerilecek, gerilecek ve inceldiği yerden kopacak!

Ve ailenin büyüğü İsmail Dede: ) Gerçek hayatta da dedeler her zaman en tontiş aile bireyidir. Tontişlikleri onlara gerçekleri görebilme yeteneği de kazandırıyor olmalı. Muhtemelen Can’ın bugüne kadarki en büyük destekçisi dedesi olmuş. Bundan sonrada en zor anlarda Can’ın, haliyle Ayşegül’ün de, yanında olacaktır diye tahmin ediyorum. Zira ekranın arkasından hissettiğim o. Buraya kadar yazılı düşündüm. Konuyla ilgili daha fazla düşünmek istemiyorum. Kafa karıştırmaya gerek yok.  Kendimi senaryo ekibinin güvenli kollarına bırakıyorum.

Kırmızı ruj ve papyon yıkılıyor yalnız.

Ailenin hoşnutsuzluğunu bir yana koyarsak Ayşegül ve Can’ın evliliğinde Elif ve Murat da rahatsız oldu. Başta biraz sesler yükselse dahi Murat en yakın arkadaşının nikâh şahidi oldu. Bu durumu tenis kortunda yaşanan gerginliğin tatlıya bağlanması olarak görebilir miyiz? Belki... Ama Murat da az değilmiş hani! İlk önce Can’ın şahidi oldu. Ardından yavaş yavaş Elif’e yükseldi. Fark etmedik sanılmasın. Can’ın neden evlenelim dediğini ne kadar anlamlandıramadıysam, Elif’in Can’a karşı tutumunu da o kadar anlamlandıramadım. Sen Murat’a âşık değil miydin kızım? Harem mi kuracaksın? Al işte, Murat sana kaldı. Elif’in bu tutumunu iki şekilde değerlendirmek mümkün: 1)Kaçan balık büyük olur. 2)Aslında Can’a âşık.

Gıybetin dibini gördüğümüze göre şu düğün dernek olayına gel artık dediğinizi duyar gibiyim. İsteyen istediğini beğenip beğenmemekte özgür! Ben Ayşegül ve Can’ın düğününe ba-yıl-dım. Ayşegül, o gelinliği içinde adeta bir premses olmuştu.

Ayşegül Dinç TEKİN (Evlenir evlenmez ilk işi sosyal medyada soyadını değiştiren Türk kızları forever!)

Ama premses olmak elbette ki misket oynamaya engel değil. Eğer bu topraklarda yaşıyorsan, düğünün için hangi konsepti hazırlarsan hazırla, bir noktadan sonra o düğün mutlaka bir misket olsun, bir halay olsun, bağlanacaktır. Tercihler misketten yanaydı. Benim de çok hoşuma gitti. Çünkü Ankaralı olmak bunu gerektirir. Can da pek bir güzel oynadı. Mutluluklar çocuklar, Allah bir yastıkta kocatsın! ^.^

Yapıştııııırr!!!!

Düğün güzeldi ama balayı ayrı bir muhteşemdi. Tekne turunun, tekne “macerasına” dönüşmesi, odalarındaki yatak savaşları, bisiklet gezintileri… Yok ya olmuş bunlar, olmuş. Ama haberleri yok. Aman, bırakın olmasın. Adına “ilişki” deyince büyüsü bozulur. Biz hiç bir şey demeyelim, onlar birbirlerini çocuklar gibi tertemiz ve saf sevsinler.

Kartal Pençesi adlı çalışma.

Bana kalırsa bir insana, kaldı ki bir erkeğe, en yakışan giysi zarafettir.  Can, zarafetini konuşturdu. Ayşegül’ün ailesinin resminin olduğu kırık çerçeveyi değiştirmiş. Bir de üstüne Ayşegül’ün eşyalarını getirtmiş. Çok şık bir hareket. Can’dan böyle şık hareketler bekliyoruz.

İkinci bölüm itibariyle  “Favori sahnem budur!” diyebileceğim tek bir sahne yoktu aslında. Ayşegül ve Can’ın düğün sonrası biraz tehlikeli ama genel olarak tatlı yakınlaşmalarından bir kolaj varsa alırım bi’ dal.  

Bunun adı evlilik değil; evcilik oyunu ve çok güzel :)

Açık konuşmak gerekirse düğün sahnesinin daha uzun süreceğini tahmin etmiştim. Yanılmışım. İyi ki de yanılmışım. Öyle olmasaydı Ayşegül ve Can’ın balayı maceralarını böyle uzun uzun izleyemezdik. Evet, o sahneler gerçekten uzundu. Özellikle yatak kavgaları. İşte yaptığın için kalitesi de tam olarak bu noktada belli oluyor. O kadar keyifli çekilmiş, o kadar güzel diyaloglarla zenginleştirilmişti ki sabaha kadar da sürse ekranın karşında oturur, izlerdim.

Genel olarak dizinin akışına baktığımda ise, hani derler ya el emeği göz nuru, diye gerçekten öyle işlendiğini hissediyorum. İlk bölüm yorumumda “İlk bölüm itibariyle İlişki Durumu: Karışık'ın temeli sağlam ve güzel atıldı.” demiştim. Bu hafta çok güzel bir kat daha çıktılar. Bir dizi izleyici olarak bu beni inanılmaz keyiflendiriyor. Her sahnede, tüm karakterleri daha çok seviyorum. Bunun yanında ne karakterler ve konular arasında boğuluyorum ne de “Huu huuu kimse yok mu?” diye bakınıyorum. İsminin vaat ettiği karışık ilişki durumları yavaş başlıyor gibi… Elif, oyuna girecek, kararlı… Bundan sonrasını izleyip göreceğiz. 

Emeği geçen herkesin eline, yüreğine sağlık.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER