Yepyeni,
güpgüzel bir hikâye: İlişki Durumu:
Karışık. Başladı, başlıyor derken kavuştuk! Kendine hamamda gelin arayan
kaynanalar gibi kanalların arasında dolanıp duruyordum. O kadar güzel iş
içerisinde gönlüm en çok İlişki Durumu:
Karışık’a kaydı. Allah bir yastıkta kocatsın!
İlişki Durumu: Karışık ile ilgili ilk bakışımızı Ranini ve Yoldaşları olarak toplanıp yapmıştık. Ancak sonrasında
gelişen ve özellikle paylaşmak istediğim bir konu var. İlişki Durumu: Karışık’ın ilk bölümünü izledikten sonra Tayvan yapımı Full House versiyonunu
izledim. İtiraf etmeliyim ki ilk önce Full
House’u izleseydim İlişki Durumu:
Karışık’ı izlemeye niyetlenmezdim bile. Zira üç bölüm izleyebildiğim Full House, inanılmaz yavaştı ve vakit
geçmek bilmedi. “Hadi bizde diziler iki saat, elli dakikalık dizinin kurgusu
neden üç kaplumbağa hızında?” diye sormazlar mı adama? İlk Bakış yorumumda
“Bazı yerler çok yavaş yeaağğ” diye söylendiğim için tüm ekipten özür dilerim.
Gelelim
yoruma… Hikâyemiz zaten ismi ile müsemma. Peki, bu ilişki durumları neden bu
kadar karışık, kim karıştırıyor bu işleri, anlatayım azıcık…
Can, Murat
ve Elif eski arkadaşlardır. Aradan yıllar geçer, kader hepsini farklı
yollara yönlendirir. Elif modacı, Can oyuncu, Murat ise önemli bir iş adamı
olmuştur. Böyle bakınca insan “Ne var ki bunda, çok normal!” diyor. Güzel bir
hanım, yakışıklı iki bey ve yılların eskitemediği arkadaşlıkları. Vitrin çok
güzel. Ah şu gönül işleri olmasa…
Ve Ayşegül! Gökten düşen en tatlı elma. Kaç yıllık dizi izleyicisiyim, bu kadar
sempatik bir karakterle karşılaştığımı hatırlamıyorum. Adeta bir sevgi
pıtırcığı. Dünya üzerinde Ayşegül’den on tane olsa savaşlar biter, her yer
çiçek açar. Kuzum ya, rahmetli babasından kalan evinde, kendi kendine
hikâyelerini yazıyor, sesini duyurmaya çalışıyor. Kimseye zararı yok. (Can
Tekin’e de hayran!)
Bu resmin
altına ne yazsam diye düşünürken ben (TEMSİLİ)
Ayşegül ne
kadar temiz ise arkadaşları Ece ve Efe’de o kadar gıcıklar. (Asil çizgimden
çıkmamak için “gıcıklar” ifadesini kullandım. Yoksa onların hak ettiğini
başka!) Kurgu olmayan dünyada, arkadaşını katakulliye getirip ondan vekâlet
alarak, evini satan insanlara biz kısaca “dolandırıcı” diyoruz. İşin arkadaşlık,
dostluk gibi vicdani değer kısmına hiç girmiyorum bile. Benden, Ece’ye bir
yorumlayıcı tavsiyesi: Canım sen o Efe’yi boşa. Bugün borsada milletin parasını
batırıp üstüne bir de tefecilere borçlanarak arkadaşının evine göz diken, yetmezmiş gibi bir de o
evi sattıran adam, yarın kumar masalarında neler yapmaz. Bebeğin de babasız
kalmaz, merak etme. Gerekirse sen, hem anne hem baba ol. (Yorumcu burada Vatan-Millet-Sakarya’ya
bağlamak üzere.)
Can ise dünya
yakışıklısı, ünlü oyuncu. Ama biraz burnu havada mı ne? Kendisiyle fotoğraf çektirmek
isteyen hayranlarına bir yüz sallandırmalar, bir soğukluklar. Can’cığım bu
işler böyledir. Siz bu yola kefeninizle olmasa da gülen yüzünüzle çıktınız.
Azıcık gülümse lütfen. Üstelik ne güzel ne güzel tek başına tatile çıkmışsın.
Rodos’a kadar gelmişsin. Tesadüfen dünyanın en sempatik, en heyecanlı insanı
Ayşegül ile karşılaşmışsın. Neden rüzgâr yapıyorsun kıza? Hem bu işler
böyledir. Bugün rüzgâr yaparsın, yarın arkadaş olursun, ertesi günü kendini,
hoop, nikâh masasında bulursun. Limuzinde üstüne kusması, Murat ile
ilgili yalan söylemiş olması, onun evini satın almış olman, onu çalıştırman, daha
önemlisi bugün gönlünde Elif’in olması bu gerçeği değiştirmez.
#nowplaying Gözler Kalbin Aynasıdır
Murat... Başarılı,
yakışıklı iş adamı. İtalyanca konuşurken ne kadar “hot” olduğundan
bahsetmiyorum bile. Bence İtalyan erkeklerini bu kadar çekici yapan şey konuştukları dilin ahengi. (Konu, koptu gidiyor. Hemen Murat'a geri dönüyorum.) Sanırım bu hikâyede favorim kendisi olacak. Çapkınlığını
bir kenara koyarsak, bakışları tuhaf bir şekilde insana güven veriyor. Şeytan
tüyü dedikleri şey bu olsa gerek. Böylelikle arkadaşıyla sohbet ederken
dahi birilerini kendisine âşık etmesini daha mantıklı bir şekilde açıklamış
olacağım. Murat’ın gönlü mü? Teoride Ayşegül, pratikte bütün kadınlar.
Bakış no 24:
Birazdan yanındayım bibişim.
Elif’i
assolist olarak en sona bıraktım. Eda Ece’yi çok beğenirim. Bir kadın olarak
“Kıskandığım Kadınlar Listesinin” en başındadır diyeyim, siz anlayın. İlk Bakış
yorumumda da ise cast içinde çok genç durduğunu söylemiştim. Hani, oturup
düşününce “Tüm kozmetik dünyası bize çalışıyor. Belki de Elif, Murat ve Can ile
aşağı yukarı aynı yaştadır da makyajdan o kadar küçük duruyordur.” deyip, bu
varsayımdan yola çıkarak yorumlayacağımı belirtmek isterim. Zira “look” ne
kadar genç ise duruş o kadar olgundu. (Kısa bir süreliğine.) Bu olgun kalp ise Murat için atıyor. Ama
biraz fazla atıyor, tansiyonu çıkacak.
Can, tek mi
gelmiş? Murat yok mu?
Kahramanlarımız böyle iken ilk bölüm ne olup biteceğini anlamamız için çok iyi hazırlanmıştı.
Ayşegül’ün Rodos’a gitmesi, orada Murat ve Can ile tanışması, özellikle Can ile
kurduğu borç ilişkisi, İstanbul’a dönüşünün ardından yakın arkadaşlarının
evindeki her şeyi sattığını öğrenmesi, yollarının tekrar Murat ve Can bir de üstüne Elif
ile kesişmesi su gibi aktı. Temponun birden düştüğünü hissettiğim yer ise Can, Ayşegül, Elif ve Murat’ın
İstanbul’daki restoranda buluştukları sahne oldu. Daha uzun sürmesini isterdim. Hemen bitti.
Hiçbir şey anlamadım. :(
Elif, rakibini
hemen nasıl da anladı… Kadınlar, kadınlarımız…
Ayşegül ve
Can’ın ev savaşları, buna müteakiben Ayşegül’ün sokakta kalması üzüldüm elbette
ama hasta olup Can’ın eve Ayşegül’ü eve almasına pek bir sevindim. Zaten öyle
olmasa bu insanlar birbirlerini nasıl tanıyacaklar, nasıl âşık olacaklar? Ama bir
yanım da Ece ve Efe'ye dönüp “Ulan insan hiç mi arkadaşını düşünmez, nerede kalacak bu
kızcağız?” diye sövmek istiyor istemesine de ah şu benim asil çizgim. Can, Ayşegül’ü eve aldı almasına, peki, ya ona ev
işlerini yaptırmasına ne demeli?! Borçsa borç. Ödenir. Darlamasın Ayşegül'ü. Üstelik kızcağız hasta! Ay kafam karıştı, bilemedim şimdi. Ama yok, problem değil, altı üstü birkaç
parça ev işi. Maksat yakınlık olsun. Yılma Ayşegül!
Bölümün bitme saati yaklaştığında ise nerede biteceğini de az çok
tahmin ettik. Parti vardı ve herkes orada olacaktı. Ayşegül dâhil. Parti sahneleri
boyunca Murat ve Ayşegül’ün sohbetleri o kadar güzel görünüyordu ki ba-yıl-dım.
Ayşegül’ün heyecanlı, samimi, sıcak halleri; Murat’ın onu can kulağı ile
dinlemesi. Ama çok uzun sürmedi çünkü güzel şeyler çabuk biter.
Uzun boylu
erkeklere âşık olan kısa boylu kadınlar, BİRLEŞİN!
Kısa boylu
kadınlara âşık olan erkekler de birleşsin.
Elif,
gecenin yüzleşmelerini yaşadı. İlk önce Ayşegül’e tatlı tatlı konuşan
Murat’a aşkını ilan etti. Murat’ın cevabı çok netti: Arkadaşımın aşkısın! Kankalık
müessesi böyledir işte. Sen aşkından ölsen dahi -ki burada böyle bir durum yok-
kankan kızı, senden daha çok seviyorsa o kız senin dünya ahiret bacındır. Gerisi
delikanlıyı bozar! Elif’in itirafının ardından gelişen olay ise Elif için
küçük; Ayşegül için büyük, kocaman, devasa bir adımdı. Eğer Elif, Can’ın yanına
gidip “Sen beni seviyormuşsuuuun!” demeseydi, kadınların sevgilisi, kitleleri
peşinden sürükleyen, herkesin gözünün üstünde olduğu Can Tekin “Seviyorum,
aşığım ama Ayşegül’e!” deyip, onu öpmeyecekti. Ayşegül için bunun ne demek
olduğunu hayal edebiliyorum. Hayran olduğun insan, seni herkesin içinde
öperse heyecandan ölmezsin; saç diplerinden ayakucuna kadar tüm hücrelerin
kendi içinde havale geçirir.
Sanırım dizilerimizde
yeni trend bu: İlk bölüm eşittir ilk öpücük. Ulan İstanbul döneminde Karlos ve Yaren’in vuslata ermesini 36
bölüm beklemiş birisi olarak bu düzene alışmam zaman alacak diye düşünüyordum
ki Can ve Ayşegül’ün öpüşmesi tüm fikrimi değiştirdi çünkü Ayşegül’ü çok
sevdim. Onun mutlu olması, beni de mutlu etti. İlk karşılaştıklarındaki
hallerinden eser yok şimdi. Nerede limuzinde bir fotoğraf için triplere giren
Can, nerede herkesin içinde Ayşegül’ü öpen Can.
Yalnız bu
durum Elif’i daha da kamçılayacaktır. Herkesin içinde bu
kadar cesur davranabilen Elif, hem eski arkadaşları Can ve Murat’a, hem de
Ayşegül’e daha önce kimselere göstermediği tırnaklarını çıkartacaktır. Artık devamını izleyip göreceğiz.
İlk bölüm itibariyle İlişki Durumu: Karışık'ın temeli sağlam ve güzel atıldı. Bundan sonrası için beklentilerimizin seviyesi daha da yükseklerde olacaktır, arz ederim. Emeği geçen herkesin eline, yüreğine
sağlık.