“Bizi evimize
götüreceğini umuyoruz ama ya başka bir gerçekliğe götürürse?” Evet, anladık ki Barbie’nin bu sözleri
hiç boşuna değilmiş. Kozaların içinden yapış yapış bir halde çıkan Chester's
Mill sakinleri, Matrix tadındaki sahte gerçeklikten uyandılar; fakat Kubbe'den
kurtulmak o kadar kolay değilmiş. Gerçi bir yandan da Kubbe'den bu kadar kolay
kurtulabileceklerini düşünmek biraz saflık olabilir. Ne yani şimdi bir beyaz
ışığa yürüyünce hemencecik bitecek miydi her şey? Tabii ki bitmedi; kraterden
çıkan kasaba halkı Barbie’nin küçük bir dokunuşuyla Kubbe’nin hala yerinde
durduğunu gördü.
Barbie demişken, bu
sezon ciddi ciddi yeni aşk üçgenlerine şahit olacağız sanırım. Eva’nın da
kozadan çıkarak kasabaya gelmesi Barbie’nin Julia ile olan ilişkisini göz göre göre
etkiliyor. Julia’ya “Ona aşık oldum; ama seni seviyorum.” diyen Barbie neyin kafasını
yaşıyor hiç bilmiyoruz. Henüz Eva, Barbie için bir hamle
yapmamış olabilir; ama bizim tanıdığımız Julia en nihayetinde Barbie’ye “Ya o, ya
ben” ültimatomu verecektir.
Canım siz hiç yakışmıyorsunuz ama...
Bir başka aşk üçgeni de Joe, Norrie ve Hunter arasında yaşanıyor. Kozanın içinde yaşadığı
sahte gerçeklik sırasında bir nebze değişen Norrie, Joe’dan vazgeçip Hunter ile
ilgilenmeye başladı. Tabii, Joe bu ikili arasındaki münasebetten habersiz saf
saf ortalıkta dolanıyor. Hızla Joe’nun antipatisini kazanan Norrie sonunda kaybeden olursa şaşırmayalım. Bu arada, Norrie’nin eline ok ve yay alarak
The Hunger Games’den Katniss’e selam çakması, bizim gibi Jennifer Lawrence’ı da
gülümsetmiş midir acaba?
Sezonun başından
beri Eva ve Christine Price in midir, cin midir nereden geldi diye meraktaydık.
Meğer, bu iki kadın insanbilimciymiş ve meşhur yumurtayı almaya gelmişler. Eva
masum olabilir fakat Christine az çakal değil. Kraliçe kozasını bile kendine rezerve
etmiş. Melanie’nin ihanetinin arkasında da Christine yatıyor muhtemelen. Biz
seçilmiş insanlarız diyerek gencecik kızı manipüle eden Christine, bir gazla
Melanie’yi Julia’nın üzerine saldı, sonra da Julia’nın güvenini kazanmak için
Melanie’yi hem mecazi hem de gerçek anlamda arkadan bıçakladı. Kadın resmen komplo
kraliçesi. Gerçi Melanie öldü mü bilemeyiz. Kasabada onun kadar ölüp ölüp
dirilen başka kimse yok.
Genç yaşında delirttiniz çocukcağızı...
Yalnız Christine’in
manipülasyonları Melanie ile sınırlı kalamazdı, kalmadı da. Christine ile yaptığı iki
dakikalık ayaküstü sohbet sonrasında başladığı işi bitirmesi gerektiğine inanan
Junior gitti sonunda yaktı babasının evini. Vallahi bizim memlekette atarlı
ergen gibi baba evini yaksanız, eşek sudan gelinceye kadar sopa yiyebilirsiniz.
Amerikan modernizmi böyle bir şey işte.
Öte yandan, Big
Jim ortalıkta cirit atan Christine ve Eva’nın peşini bırakmayacağa benziyor. Davranışları
bizi her ne kadar rahatsız etse de bu tarz şüpheli durumlarda hep haklı çıkan
Big Jim bu oyunu bozar. Bakmayın siz kasabayı terk edip tatile çıkarmış gibi
adaya yerleşmesine falan. Big Jim’in elinde bu sefer ciddi ciddi kanıt var. O
videodaki görüntüler neydi öyle? Christine ve Eva’nın Chester's Mill’e
düşüşünde, Christine’i tost gibi kızartan yumurtanın payını göz ardı edemeyiz.
Bölümün sonunda, kozadan çıkan herkesin hipnotize olmuş gibi gökyüzüne ve Ay'a kitlenmesi, bir de Christine'in o sinsi gülümsemesi hiç hayra alamet değil. Kubbe'nin gizemini uzaylı dostlara bağlamazlar, değil mi?
Haftaya görüşmek
üzere...