Kiralık
Aşk gittikçe güzelleşmiyor mu yahu? Evde seyrederken, her sahneye
göre ayrı duyguya bürünüyoruz vallahi. Mesela klişe bir konu
olmasına rağmen yerinde saymaması, oyuncuların cillop gibi uyumu
ve karakterlere biçilmiş kaftan olmaları, hepimizi tesir altına
almış durumda. Maşallah!
Ömer'in
içine ördüğü sağlam duvarları Defne, gün geçtikçe ince ince
oyuyor. Bunu, Ömer'in üstünde titizlikle çalıştığı, evlat
muamelesi yaptığı yeni çıkacak ayakkabıyı alması için
Defne'yi göndermesinden anlıyoruz. Zaten tam bir şapşirikgillerden
tatlılık abidesi olan kızımıza güvenmeyecekti de ne yapacaktı?
Sadri
Usta ne güzel konuşuyor değil mi? Reelde de böyle insanların
yanına otur ve ruhuna merhem sür yani. O kadar babacan bir tavrı
var ki Ömer'in onun yanındayken kendi olmasını çok iyi
anlıyorum. İnsan sarrafı olduğu kilometrelerce öteden belli olan
Sadri Usta, Defne'yi pek bir sevdi. İsmiyle ilgili hikâyeyi Sadri
Usta'dan bu yaşında dinleyen Defne'yi kınayarak, öveceğim
noktaya geliyorum: “Ben bir şiir yazsam biri açıp okusa
hoşlanmam.” (cümleyi tam hatırlayamıyorum ama anlam bu ^.^)
diyerek kutuyu sahibine götürene kadar mahremiyete saygı duyduğunu
göstererek milyonların ve ustamızın gönlünü fethetmiştir.
Ah
be Defne... O kadar kendini sıkmışsın, sabretmişsin niye kutuyu
teslim etmeden gidiyorsun lavaboya? Ekran başında hepimiz
'HAAAAAAYIIIIR GİTMEEE' diye iç geçirdik. Olan oldu tabii. Fettan
Yasemin, hırsızlık misyonunu giyerek; kutundan Ömer'in
değerlisi ayakkabıyı çantaya indirdi. Sen hala elini yıka!
Merak,
hiçbir insanoğlunu es geçmeyen bir özellik efendim. Bkz: Defne.
Evi boş buldun gir Ömer'in gizli çalışma odasına. Oh valla… E
aferin de. Adamın zaafı, hobisi, fobisi ne var yoksa kolaçan et.
Nihan da akıl vermese saf geldin, saf gideceksin güzelim.
Akşamki
partiye Defne'nin katılacağını öğrenen Nerimancığım 'Kezban
Paris'te' diyerek olayı özetledi. Ay ne şahane kadın ya! Neriman rolü Nergis
Kumbasar için özel dikim elbise gibi olmuş. Onun komedi yönü ON
NUMARA BEŞ YILDIZ. Dizinin neşesi… Nerede kalmıştık?
Beni
ince çizgimden çıkartma kız!
Adeta
savaşa giden komutan edasıyla Defne'yi süsledi, püsledi, zaten
var olan güzelliğine güzellik katarak cepheye yolladı! Bu kadın
işi biliyor. Alkışlar Neriman'a.
Üff Ömer nerede kaldın? Gel, al beni cınım.
Partiye
bir ay parçası düştü adeta. Herkes şööööyle bir süzdü
kızı. Tabii süzmenin de güzeli var. Baktığında gözlerinde
'GELİYOR GÖNLÜMÜN EFENDİSİ' sözlerini görebildiğimiz
Ömerciğim ne güzel süzdü be! O Defne'yi, biz onu, sonra hepimiz
yine Defne'yi süzdük. Patronluk mertebesinden kavalyeliğe dikey
geçişin, gözlerimizden kaçmadı Ömer.
Güzel
görünce kendini o tarafa atan Sinan, hoop Defne'yi dans pistine
sürgün etti. Gerçi Defne rahatsız değil de olsun. Zavallı
Ömer, tam içki almaya gidip Defne'ye hizmet edecekken çocukcağız
pistte Sinan-Defne ikilisini görünce kıskançlık damarı yine
dıptısdıptıs atmaya başladı. E olacak o kadar!
Hadi
güzel poz vereyim de sussun şu!
Olayların
kadını Neriman durur mu evde? Durmaaaaaz. Defne'nin komutanı
olarak cephede baş düşman Yasemin'i alt edebilmiş mi yoksa
taarruza Yasemin mi geçmiş diye Defne'yi kontrole gitti.
Kameraman
beni çek! BENİ ÇEK BENİ ÇEK BENİ ÇEK!
Vee
geliyoruuz ilk dansa. Nasıl harfler olmadan sözcük oluşmuyorsa,
güzel kelimeler dizelenip şiir meydana gelmiyorsa, birbirine ait
iki kalp -daha farkında değiller tabi- dans edince dans
oluyor sanki. Diğer türlüsü dansın kuralına uymak oluyor.
Birbirine ait iki ruh dans ettiğinde ise dansı kendi kuralına göre
hissettirmek olduğunu düşünüyorum. Ki Defne-Ömer, ikinci
kategoride bildiğimiz üzere.
Ömer
ufaktan rüzgara kapıldığını belirtiyor. Dikkat etsin. Aşk
rüzgarı adamı bir kere çarpar ve asla iyileştirmez. Hep ilaca
mahrum bırakır. İlacı sevdiği olur. Sevdiğini kaybeden aşık,
ömür boyu hasta kalır. Sevdiğiyle olan aşık, yine iyileşmez
ama kalbi kelebeklerle sarılır.
Çok
güzeliz! Nazar boncuğu mu taksaydık?
Ömer,
bir hanımefendi “Ben eve taksiyle giderim.” diyorsa ve altında
aracın olup da ısrar edip bırakmıyorsan ayıp evladım! Tabii bu
hanımefendi Yasemin olursa isterse yaya gitsin, sen karışma.
Peki,
sevgili Defne... Sana ne demeli? Ömer ile gitmeyip Sinan'a gitmeler
ne ayak? Bıraktın gül gibi çocuğu Yasemin'e. Neriman Yengen
duysa bunları, sol gözü seğirmez mi kadının, ey güzel kız?
Şahsi
olarak Defne'nin Sinan'ın evinde yaptığı mutfaktaki değişiklik,
mısır patlatma maceralarını filan Ömer ile yaşasın isterdim.
Tabii senaristler bunun bin katı telafisini yapacaksa, susuyorum...
Ömer'in
kutuyu açtıktan sonraki yüz ifadesini görünce 'AHH GİTTİ GÜL
GİBİ DEFNE!' nidalarını sanıyorum topluca attık.
Kutuma
gidiyorum, büyük hissediyorum!
E
Ömer yani pat diye yargısız infaz ettin kızcağızı. Bu kadar
kolay harcamamalıydın şekerim. Senin Defne'n bilerek isteyerek
kaybetmedi ya ayakkabıyı? Ama duur. Sen bunun pişmanlığını çek
de biz de keyifle izleyelim. Şu gerçek hırsızı bul da hepimiz
evde 3-5 göbek atalım. (Maksat yağ yakmak)
Açaydı
kollarını gitme diyeydi!
Son
sahnede hüzünlenmeyeni, duygusallıktan aforoz ediyorum valla! O
şarkı ne güzel yakışmış be sahneye! Defne'nin 'Ne yapayım'
bakışı, Sinan'ın 'Ah be şansa tüküreyim' ifadesi, Ömer'in
ikilemi, Yasemin'in 'Nihaha yaşasın kötülük' duruşu filan
güzeldi. Dizi kendini seyrettiriyor. Yorumlaması keyifli oluyor.
Nice güzel, tatlı, içimizi kıpırdatan bölümlere!