Yaz ekranı meyvelerini birer birer verirken aralarına sıcak
bir Çilek Kokusu hikayesi katıldı. Yazı seviyorum, denizi seviyorum, yaz
dizilerine ise bayılıyorum! Çünkü gidip de göremediğimiz, görüp de
tadamadığımız ne kadar güzel duygu varsa bir bir seriyorlar gözlerimizin önüne.
Bu kombinimle Burak Mazharoğlu'nun sileceklerini katletmeye gidiyorum!
Aslı ve Burak bir insanın ömrü boyunca yaşayamayacağı kadar
çok tesadüfü birkaç gün içerisinde yaşadı. Burası birazcık abartı.. Birazcık
filan değil, abartının tillahı! Fakat ziyanı yok, Aslı o kadar doğal Burak ise
o kadar yakışıklı ki onları ağzımızda şapşal bir gülümsemeyle izlemeye çoktan
hazırız.
Dizinin renkleri, kostümler ve mekanları bana göre tam
tadındaydı. Dünyalarına kapılmamız çok da zaman almadı. En çok gözüme batan
detay iki ana karakterin hayatlarının paralel gidişinin çok fazla
vurgulanmasıydı. Romantik komedi bu tür şeyleri kaldırır elbette ancak devamlı
''Bak burda ikisi de güldü, bak şimdi ikisi de dişini fırçalayacak'' şeklinde
anlatımlar bana biraz yapay geliyor. Hayatları arasındaki uçurumu vurgulamak
için iyi bir yöntemdi tabii, ona lafım yok. İzlerken çoğumuz ''O havuz bizim
evin büyüklüğü kadar'' demişizdir.
Cezağğğ mı bu? Çektiğim çile miğğğ?
Demet Özdemir'in
enerjisini öteden beri çok sıcak bulanlardanım. Girdiği işlerin dokusunu değiştiren bir
havası var. Ama hepsinden ziyade romantik komedi ona çok yakışmış. Pastacı
sakar kız rolünün hakkını verdiğini düşünüyorum çünkü ellerini birleştirip
''Litfeeen'' dediği sahneler bile bende antipati yaratmadı.
Para var huzur yok da der şimdi..
Yusuf Çim ise daha
önce izleme fırsatı bulamadığım bir isim. Görsellik olarak yerini ziyadesiyle
dolduruyor ancak mimiklerini bir tık kısması yararına olacaktır. Burak
karakterinin çizgisi (ki ona ne kadar çizgi denilirse artık) hepimizi katil
edecek cinsten. Romantik komedi türünde şimdiye dek gördüğüm en itici esas
oğlanlarda ilk beşe oynar.. Çarpmak üzere olduğu kişi yerine arabasıyla
ilgilenen, suçlarının telafisini cüzdanında gören Yeşilçam tipi bir esas oğlan
Burak.. İlerleyen bölümlerde çizgisini tutturabilirse bu ikilinin çok ses
getireceğine benim inancım tam.
Kıvılcımlar kıvılcımlar..
Çilek Kokusu'nun en büyük sıkıntısı sahnelerin gereksiz
uzunluğu ve diyalogların yüzeyselliği. Derinlikten ve espriden uzak,
sündürülmüş sahneler izledik ilk bölümde. Karakterlerimizin yolları daha yeni
kesiştiği için daha ilk günden romantizm beklentim yok. Takside Burak'ın
Aslı'ya kısacık bir bakışı bile o ihtiyacı giderdi. Ancak ilk bölümde mizahı
bol keseden kullanmak bir nebze avantaj sağlayabilirdi. İkinci bölümden
beklentim büyük.
Yollar gidişime, kızlar gülüşüme hasta!
En az esas oğlan kadar Volkan karakteri de çok konuşuldu.
Ekin Mert Daymaz'ı daha önce Not Defteri'nde izleme fırsatı bulmuştum. Bu
yüzden oyunculukta rahatlıkla kendini ilerlettiğini söyleyebilirim. Bu yaz
pırıl pırıl Bodrum sahillerine uzanan güzel bir aşk hikayesi izleyeceğiz belli
ki. Bu hikayede hangi karakterin aşktan kaçacağı hangisinin kendi kalbine
saplanıp kalacağı ise muamma. ''Üç mekanın beşinde de kollarıma düştün, ama bu
sana aşık olmam için yeterli değil'' diyen bir Burak'la karşı karşıyayız çünkü.
Öte yanda Aslı'nın kalbi halihazırda Volkan'a ait.. Bakalım Burak'ın
söyleyeceği yalanlar Aslı ve Volkan'ı yakınlaştırdığında da her şey bu kadar
sorunsuz görünecek mi?
Gerisini bekleyip birlikte göreceğiz. Güzel günler.