Koştum. Nefesim ciğerlerimden bıçakla sökülürcesine
koştum. Gökyüzü üzerime karanlık bir mezar toprağı gibi inerken kaçmaya
çalıştım. Vakit az, korku sınırsızdı. Sonsuz
bir uçurumdan düştüm, meğer kanadım kırıkmış. Derin dehlizlerden geçtim,
meğer nefesim yetmezmiş.. Yüzüme bir perdenin arasından sızan incecik gün
ışığıyla sıyrıldım korkularımdan. Beni yutacağını sandığım karanlık kocaman bir
kabusmuş meğer.. En kötü kabusumdan en güzel günüme uyandım. Peki ya en güzel
rüyandan en kötü kabusuna uyanırsan?
Değer miydi be Murat..
Söylenen yalanın düğümleri öyle karışık ki çözene
kadar Ebru ve Baran'ın başına bin türlü bela geldi. Hastanelere, hapishanelere
düştüler. Ana oğul el ele verip birbirlerini arıyorlar farkında bile olmadan..
Baran'ın ilk tanıdığımız halini düşünüyorum da, geldiği nokta takdire şayan. O
hırçın, serseri Baran uçup gitti de yerine yine hırçın fakat şefkatli bir Baran
geldi. Ebru nezarethanede kendi battaniyesini parmaklıklar arasından ona
uzatırken aklıma takıldı. Baran'ı Ebru büyütmüş olsaydı kimbilir nasıl bir
çocuk olacaktı? Ada kadar asi mi? Maya kadar anlayışlı mı? Belki Rüzgar kadar
afacan ve duyarlı? Belki de Baran gibi, kendi gibi ama daha merhametli ve soğukkanlı..
Noooliyy lannn!
Herkesin derdinin çukurunu elleriyle kazdığı bir
bölümdü bu. Kenan meğer Kendal'ın başına öyle bir çorap örmüş ki, Kendal onu
çözene dek gözü ne Narin'i ne de sosyete gülünü görecek. Kenan'ın çekin de
içinde olduğu dosyaları Özlem'e emanet etmesini ise mantığım almadı. Esasında
her gün en çok gördüğümüz insanlardan biri marketteki kasiyer kızdır. Fakat aniden
sorsalar hatırlayamayız o kızın yüzünü. En çok görünen en görünmez olandır,
eyvallah. Fakat her zaman işler mi bu formül? Kendal dünyayı hallaç pamuğu gibi
atıp o çeki bulmaya kararlıyken burnunun dibine saklamak? Bilemiyorum dostlar,
bilemiyorum..
Çerçevelettir as duvara bu tabloyu Narin!
Tamamlanmaya hasret bir cümledir insan.. Narin kendi
öyküsünü tamamlamak için nasıl da heyecan doluydu. Bir yanı mutluluk doluyken eteğinin bir yanını da endişeler çekiştirdi durdu. Baran ne diyecek endişesi.. Ne
diyeceği belli de ne şekilde çıldıracak? Çıldırmanın bin tane şekli var çünkü. Oğuz oğlumuz da filinta gibi olmuş, maşallah! Kadriye Ana bölümler sonra o özlediğimiz analığını konuşturdu ve Oğuz'a
''Yorgun bir kadını taşıyabilir misin?'' dedi. Her şey iyi hoş da İdris
Baba'nın gizemi Kadriye Ana'yla nasıl örtüşüyor, şaşırdım. Kadriye ve kardeşi
zaten Mehdi için yanıp tutuşmamışlar mıydı gençlik zamanlarında? Şimdi bu
adamın sırrı da neyin nesi? ''Gelmişken Kadriye'yi de isteseydiniz'' diye
düşünmedim desem yalan olur. Ne canlar yakmışsın sen Kadriye Hanım..
Eeeeeh çekil be şurdan, dellendirme adamı!
Narin'in ürkekliğinden sıyrılıp Deniz'le yüzleşmesi
bölüme can kattı. Elif zaten Oğuz'dan ağır bir darbe aldı. Ama Narin'in ''Sen
sus!'' diyerek Deniz'i götürmesi uzun zamandır istediğimiz silkinme şekliydi.
Heyt be Narin, kim tutar seni! Ve evet Deniz, acını anlıyoruz fakat Narin
annenin katili değil be kızım.. Toz kondurmadığımız Oğuz, karısı varken
başkasına tutularak günahın tillahını sırtlanmış aslında. Geçmişe mazi diyoruz
sadece..
Oğlumun mezarını ellerimle kazdım..
Sezon finaline son bir adım kala bölüm sonunda
tırnaklarımı kemirerek bekledim fragmanı. Gümbür gümbür bir sezon finali
geliyor! Gerçeklerin artık (3 sezon sonunda nihayet) ortaya çıkacağını anladık
ama her şey o sırla sınırlı değil, benden duymuş olmayın.. Benim endişem bir
sezon Murat üç sezon Baran sırtıyla diziyi itekleyen hikayenin tıkanma
ihtimali.. Yeni sezonda ne olabilir diye zorluyorum kendimi ama Kenan'ın
intikam çemberinden başka bir şey gelmiyor aklıma. Annesi öldüyse kini zirveye
ulaşacaktır. Elbette Baran'ın bunalımı, Ebru'nun şaşkınlığı gibi etkenler de
var. Ve biliyorum ki senaristlerimiz yazın kalemlerini tazeleyecek,
enerjilerini toplayacak ve sıkı bir dönüş yapacaklardır. Yine de bilemiyorum
dostlar, bilemiyorum.. Sezon finalinde görüşmek üzere.
Güzel günler.