Anne gibi yâr olmaz
Bir buluşma, bir affetme bir de ilişki durumu karmaşık. Emma ve Snow, Malefiz ve Lily, Regina ve Cora’ya en yakından baktığımız bu bölümde; üç anne-kız ilişkisinin satır başları bunlardı. Once Upon a Time’ın ‘gerçek’ dünyaya en çok yaklaştığı bölümlerden biriydi.

Emma Storybrooke’a geldiğinde 28 yaşındaydı. Emma ve Lily hemen hemen aynı yaştaysa; şimdi 31 yaşındalar. (Matematiğim epey kötüdür, yazarak düşünüyorum…) Yani 31 yıl sonra gerçekleşen bir kavuşma oldu Malefiz ve Lily’ninki. Malefiz sonunda amacına ulaşmış, kızını bulmuş, intikamla zaman kaybetmek istemiyor. Tek derdi Lily’yi tanıyıp, onunla zaman geçirmek. Lily ise neredeyse çocukluğundan beri onu annesinden ayıran Snow ve Charming’den intikam alma peşinde. Lily, Charming ailesine olduğu kadar annesine de kızgın. Malefiz’in her şeyi unutup, Charmingleri affedip, hayatlarına devam etme isteğini anlamadı. Hatta Storybrooke’dan ayrılma noktasına kadar geldi. Malefiz’e karşı davranışları biraz ‘ergence’ evet, ama nazımız annelere geçmez de kime geçer? Ufak bir sinir krizinden sonra -ufak dediğim de ejderhaya dönüşmesi!- Malefiz Lily’yi bütün karanlığıyla, her şeyiyle kabul etti. Lily’ye, onun beklediği gibi bir anne olamadığını bildiğini ama eğer biraz daha beklerse nasıl korkunç bir ejderha olacağını bile öğretebileceğini söyledi. Lily Storybrooke’ta kaldı, şimdilik. Bu öykü yeni sezona taşınır mı bilinmez ama sezon finali hemen önümüzdeyken bir de Lily’nin intikamıyla yeni bir yol açılmadığı iyi oldu. Bana göre Malefiz ve Lily’nin mutlu sonu ejderha halleriyle günbatımına doğru süzülmek.


''Seni affediyorum''

Emma neyse ki sonunda, biraz Hook’un dürtmesiyle de olsa, Snow’u affetti. Anneler o an yapılması gereken şeyin ne olduğunu düşünüyorlarsa onu yaparlar. Tek bir amaç vardır; çocuğunu korumak. Bu bazen hatadır, bazen işi olduğundan daha karmaşık hale getirir ve kavgalar, küslükler kaçınılmaz olur. Çoğu zaman da tam olarak doğru şeyi yapmıştır. O zaman da arkasına yaslanıp eseriyle içinden içinden övünür. Snow büyük bir hata yaptı. Belki şartlar neyi gerektirdiyse, olayın önünü arkasını düşünmeden hareket etti. Ancak sonucunda Emma’nın iyiliğini düşünmekten başka bir şey de yapmadı. Bekledi ve affedildi. Birbirlerini bu kadar geç bulmuş anne-kızların zamanı boşa harcamaması gerekir zaten.


Kimsin? Kalpsizsin

Regina ve Cora ise bu iki ilişkiden de farklı bir yönde ilerledi hep. Cora dizinin en istikrarlı kötülerinden zaten. Asla çizgisini bozmadı. Bölüm başındaki flashback ile de bu anne-kız ilişkisinin yeni bir boyutunu öğrendik. Cora Daniel’ın ölüm yıldönümünde birden çıkageldi. Regina’nın ruh eşini bulması için yardım etmek istedi. Hatta çocuklarının anneannesi olmak. Ama Regina sahte aslan dövmeli Nottingham Şerif’ini fark edince annesinin aslında hiç değişmediğini, değişmeyeceğini anladı. Onu cezalandırmak için de kendini kısır yapacak iksiri içti. Regina’nın kararı biraz ağır. O anlık sinirle yapılmış bir hareket olarak görünse de; annesini hayatından çıkarmak için çaresizce uğraşan birini görmemek mümkün değil. Cora her zaman Regina’yı kendi hırslarına alet etmiş, kızını hiç tanıyamamış, anlayamamış bir anneydi. Regina bunun değişmeyeceğini anladığı an, annesini kendinden uzak tutmak için her şeyi yapmaya karar verdiği andı.

Regina annesinin dediği tek bir şeyi dinledi ama. ‘’Mutluluğunun önünde duran tek şey kendinsin.’’ Zelena’yı öldürmekten vazgeçti. Kendini yine kendisinin mutlu edebileceğini anladı. Mutlu sonunun Robin’e bağlı olduğunu değil de mutluluğunun içinde Robin’e de yer olduğunu anladı. Zelena’yı öldürmemek ‘yeni Regina’ya dönüşümünün tamamlanışını simgeledi bence. Şık oldu. Zelena da hamilelik konusunda yalan söylüyor diye düşünmüştüm ama oldukça ciddi görünüyor.

Ve fakat Storybrooke’da hiçbir mutluluk, hiçbir zafer uzun sürmez. Yazar, Gold’a gönülden bağlı çıktı ve onun yanına kaçıp yeni hikâyesini yazmaya başladı: ‘’Kahramanlar ve Kötüler’’


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER