Hani derler
ya dede-torun ilişkisi çok çok özeldir, tarif edilemez bir duygudur diye. Ben
o duyguyu pek yaşamadım. Yaşadıysam da çok hatırlamıyorum. O yüzden de dede
kelimesinin anlamını çok bilmiyorum. Öyle birinin varlığının beni nasıl
etkileyeceğini düşündüğümde kocaman bir boşluk oluşuyor hayatımda. Yeri
dolmaz zaten nasıl doldurulacağını da bilmem ama küçüklüğümden beri öyle güzel
dede-torun ilişkilerine şahit oldum ki ben yaşamasam da doğrusunun nasıl
olacağını bilirim.
Şimdi bu
konuyu neden açtın diye soracaksınız. Çünkü Paramparça 25.bölümü bize dede ve
torun ilişkisinin aslında nasıl olması gerektiğini sorgulattı. Hırsından gözü
dönmüş bir dede ve ellerindekileri kaybetmek istemeyen bir torun…
Yaptığım yanlış olsa da dik duruşumdan taviz veremem - Hazal
Başından
beri Rahmi de Hazal da birbirlerini sevmemişlerdi. Rahmi onu Cansu’nun yerine
koyamamış, Hazal da gerektiği saygıyı bir türlü dedesine göstermemişti. Yine de
ikisinin karşılıklı sahnelerini izlemek keyif vericiydi. Rahmi’nin her bölüm
Hazal’a taktığı lakaplar, devamlı kime çekti bu kız diye
söylenmeleri aslında hep ikisinin ilişkisinin temellerini oluşturacak
adımlardı. Ancak bu bölüm ilişkileri öyle bir noktaya geldi ki Rahmi’nin
yaptıklarını izlerken sinirimden ne yapacağımı şaşırdım. Tamam, Hazal da sütten
çıkmış ak kaşık değil. Onu hepimiz biliyoruz. 25. bölümde aslında onun da içinde
bir yerlerde iyilik olduğunu, kötülüğünün de sınırları olduğunu gördük ama maalesef
Rahmi’de o sınırlardan eser yok. Daha geçen hafta, 24. bölümde video olayı ortaya
çıktı ve oğlu ile arası iyice gerildi ama Rahmi bu yola baş koymuş. Cihan
Gülseren'den ayrılsın da varsın onun hayatından çıksın, önemli değil. Bu uğurda
öz torununu Hazal’ı harcamakta tereddüt bile etmedi.
Cihan olsa bu çiçekleri almazdı. Rahmi ucuza kaçmış.
Yangını
çıkarttığını polise söylemekle ve onu ıslah evine göndermekle tehdit eden
Rahmi, Hazal’dan öyle bir şey istedi ki... Öncesinde planını ilmek ilmek
işleyerek Gülseren’e Cihan’ın yanında çiçek gönderdi sonra ev telefonundan
arattı ve Cihan’ın aklına şüphe tohumlarını soktu. Sonrasında Hazal’ı dahil
etti. Hazal, annesini başka bir adamla gördüğünü Cihan’a söyleyecek ve kanıt
olarak da sms gösterecekti. Bu
noktada Alina Boz’u tebrik etmek istiyorum. Gülseren ile yüzleşme sahnesinde Nurgül Yeşilçay ile karşılıklı döktürdüler
desem yeridir. Gözlerim doldu...
Hazal hem
dedesinin talimatını uygularken hem de sonrasında o kadar çok vicdan azabı çekti ki artık Gülseren’in
gönlünü kazanabilmek için kapısında köle olsa yeridir. Hem kazadan onu Gülseren’in
kurtardığının da farkındaymış onu da öğrendik bu bölüm.
En başından babana gitseydin hiç bunlar olmayacaktı Hazal!
Yalnız
takıldığım bir yer var. Cihan, Hazal’ın alet olduğu oyuna (beklediğimiz gibi) inanmadı. Hatta mesajı gülerek okudu. Ama Hazal'ı Gülseren ile yüzleşmeye götürdüğünde
bir anlık da olsa içinden acaba mı diye geçirdi? Gülseren mesajı
okurken ona bakışlarından, tepkisini ölçmeye çalışmasından Cihan olaya inanmış ve bir açıklama bekliyor gibiydi.. Cihan,
bu oyunu babasının düzenlediğini öğrenince soluğu yalıda aldı. Ama baba-oğul yüzleşmesi
beklediğinin aksine sonuçlandı. Rahmi’nin kalbi sonunda o kadar entrikaya
dayanamadı bir anda yere yığıldı.
Belki de numara yapıyor da biz anlamıyoruz.
Rahmi'nin yaptığı bu
kadar kötülük bir kalp krizi ile unutulmaz ve yaptıklarının
bedelini öder umudu ile yazımı burada bitiriyorum. Haftaya görüşmek dileği ile…