Bir süredir sessiz modumda
ailedeki koşturmalarla meşgul haldeydim. Bu tatlı telaşlar hız kazandı ve
"bir ömür mutluluk dileğiyle" dün imzalar atıldı. Onlar erdi muradına
biz gelelim Mahir ile Feride'nin büyük sırrına! Sırrın 2. sezondan kalan Melih'in
bıraktığı mektup ve belgeler olduğunu düşünmüştüm, yanıldım sır bebekmiş! Gerçi
ben hâlâ aynı yerdeyim yani Feride'nin, Mahir'in bebeğe dair düşüncelerine
nerden ve nasıl vardığını anlamakta zorlandığım yerde. Bu sıkıntının artık
sonuna geldiğimizi kabul edip, detayına bakalım. Mahir'in kaderine bakın ki tam
üç defa baba olacağını öğrendi hem de aynı bebekle. Her biri birbirinden
enteresan öğrenme şekli oldular ama hiçbiri benim beklentim değildi! Bu kadar
acı içinde bir küçük özel an bekledim, olmadı. (Buraya bir üzgün smiley
lütfen.)
Feride, ilk defa söz konusu
Mahir olduğu halde kendinden beklenmeyen şeyler yapıyor. Bizim alıştığımız
aşkının peşinden koşan, Mahir için canını bile siper eden o güzel âşık kadın
bebeğini sakla(ya)mazdı. Acılar, yaşadığı tüm kötü tecrübeler durumu
değiştirdi. Olanların sorumluluğunu da üstünde hissedince tek derdi babasını
adalete teslim edip bebeğiyle Mahir olmadan yeni bir hayat kurmaktı. Tabii ki
bu Mahir gerçeği öğrenmeden önceydi. Mahir'in biraz beyin fırtınası yapıp Feride'nin
bir şeyler sakladığını düşünmesi, Suna’nın o şirin halleriyle ağzından
kaçırdığı kelimeler (yalnız bir kısır göremedik ya alacağınız olsun) ve
Yasin'in bu konudaki üstün başarısı büyük sırrı deşifre etti. Biz de hep
beraber bir "ohhhh" dedik.
Mehmet Saim(içinden): Kızmış belli. "Saçların böyle çok güzel oldu kızım" desem yumuşar mı acaba?
O kadar sakin,
sessiz ve beklentisiz izledim ki, 109. bölümün sonunu bilmesem ve o güzel
gülüşü görmesem final öncesi böyle bir bölüme büyük sitem ederdim. Art arda
üstümüze gelen bitmez tükenmez acılara inat, hep bir umut bekliyorum ben
tünelin ucunda. Gözümüzün alıştığı o karanlığa, ölümlere rağmen küçücük bir
ışık bir yerde belirdi çok şükür adalete dair, darısı artık aşkın başına.
Mehmet Saim için yakalama emri çıktı, artık o da "resmen" bir suçlu!
Mahir de Feride'nin inadını kıracak gibi bebek sayesinde, aradaki buzlar
eriyecek böylece. Ama bölümün geneline bakarsak, uzun zaman sonra Karadayı'da
neredeyse tüm karakterlere dair bir şeyler izledik. Hal böyle olunca acaba bir
zaman atlaması ya da hikâyenin yönünün Mahir ile Feride’ye döneceği zamanlar mı
geldi diye düşünmeden edemiyorum. Sırlar tamamen açığa çıkınca sanki sıra artık
hikâyedeki beklentilerimize geldi. Ne dersiniz olur mu?
Üç
sezondur beklenen an geldi sonunda. Feride babasının karşında dimdik durup
"bana bunları neden yaptın, sevdiklerimi neden aldın?" diye hesabını
sordu. Mehmet Saim küçüldükçe sanki Feride kocaman oldu gözümde. Feride'nin
eski saf halini düşünen Mehmet Saim, bisiklete binmekten, her düştüğünde
kaldırmaktan, hasta olunca ilaç vermekten bahseder oldu tüm baba şefkatiyle!
Belki tutar ümidiyle giriştiği "senin hatalarını ben affettim, sen de beni
affet" temennileri pek düşündüğü gibi olmadı. Feride'nin kararlığını ve
hesap vaktinin geldiğini, iyice köşeye sıkıştığını anlayan Mehmet Saim kaçmak
için adeta izin istedi kızından. Feride'nin bu son istismara kanacağını
sanmıyorum ama Mehmet Saim bir şekilde Feride'yi devre dışı bırakacak ve
kaçacak gibi.
Şimdi gözlerinin içine bak ve söyle Feride!
Mahir'in
hakkı olmadan içten içe bebek yüzünden Feride'ye kızdığını biliyordum, hatta
tüm o tripli hallerin sebebiydi bebek. Buna hakkı olmadığını kendi de biliyor.
İlk darbeyi Feride'ye Mahir vurdu zaten. Buna rağmen gene de içinde bir
yerlerde umudunu hep korumuş. Bu da hep Feride'nin aşkının gücünü bildiğinden.
Acılardan gücü tükenince Feride, en güvendiğinin yanında katıla katıla ağlarken
buldu kendini. "Nefes alın" diye haftalardır uyaran biri olarak
nefessiz kalmanın ne olduğunu sanki Feride ile yeniden gördük. Bu acı ancak
"el ele geçer" be Feride çekme elini sevdandan derken içimi cız
ettiren o "derin derin nefes al" taktikleri. Feride'nin "her şey
daha da zor olacak, katlanmak" derken Mahir'in olmadığı bir dünyayı
düşünür gibi Mahir'e acılı bir bakışı! Mahir'in adeta içi gider gibi koşup
sarılmak, teselli etmek için Feride'nin gözünün içine bakışı bu haftanın güzel
detaylarıydı. Ama beklentim bunlar değildi. Ben o özel yerde bebeği Suna yerine
Feride'den duymasını tercih ederdim. Mutlaka iyi bir şeyler gelecek bu hafta
umutluyum. Çok ağladık umarım artık gülme vaktimiz gelmiştir.
Bu Orhan'ı kim sakinleştirecek acaba artık?
Mahallenin
ağır abisi Dalyan Rıza Vezneciler ahalisinin en renkli kişilerindendi. Bir
kabadayı ama fakir, fukara, düşkün dostuydu. İzlediğim onca kötü kabadayı
karakterine nazaran az kirlenmişti sanki bu girdiği âlemde. Eşine olan
hayranlığı dikkatimi çekmişti en çok, bir de başucunda ölümünü beklerken
döktüğü yaşları! “Yok muydu sevdaya izin, yoksa racon mu buydu?” dedim hep.
Kötü gün dostuydu, ne kadar vefalı bir dost olduğunu atladığı kurşunla bile
gösterdi giderken. Dalyan Rıza, Nazif Baba dostluğu beni hep kendine hayran
bırakmıştı Karadayı başladığı günden beri. Kısacası iyi insandı Dalyan Rıza,
hayat zorladı kötülüğe o kadar! Geride kalan kızlarını emanet edemese bile
gözünü kırpmadan atladı kurşuna. Nazif Baba kol kanat gerecek kalanlara
eyvallah da ya peki Nazif Baba iki satır sohbete nereye gidecek artık? Bütün
sevdikleri bir bir gitti, mutluluk saati gelmedi mi artık iyilerin? Bu haftaki
üzüntülerimden biridir Dalyan Rıza, keşke gitmeseydi dediğim! (Buraya da üzgün
smiley lütfen!)
Burada "adadaki ev" yazdığını gören varsa kendisine bir göz muayenesi müesseseden.
Bir suç
aleti ve çay bardağından on parmak izi alanları, Mahir'i bulmak için hiç
çabalamayan koca teşkilatı ama en mühimi isteyince içeriden cezası bile
dolmadan çıkanları gördük. Mahir için de bir güzellik lütfen, böyle kolay
hapisten çıkmalar için. Kafamdakilerin çoğunun detayını sevgili Mantar Çorbası
yazmış zaten, ben daha fazla söylenmeyeceğim. Tek merak ettiğim şey; Melih'in
intihar mektubunu ilk duyduğumuzda olan cümleleri hatırlayın. Aynı mı sizce,
bence değil. Orada da bir hata var sanki madem her şeyin yerini yazmıştı Melih,
Mehmet Saim Kerime'yi özel yerleri konusunda niye sıkıştırdı?
Yasin: Girdin mutfağa kısır yapacağım diye bir saattir çıkmadın. Ayıp oluyor misafirlere.Suna: Misafir mi onlar sanki? Sızlanacağına gel bir işin ucundan tut.
(Kim bilir belki de gerçek olur)
Dizideki
tüm çiftlere dair bir şeyler izledik bu bölüm hadi biraz da onlara bakalım.
Suna'nın Yasin'e yakınlaşma çabası o cephede aşkı sıcak tutacak gibi bundan
sonra. Bu kadar çabanın ardından Yasin de mutlu olmalı. Osman'ın Songül'e
"bir gün sadece senin için çalacağım bu kapıyı" repliğinin
güzelliğine inat Songül'ün "artık abimi düşünme" gibi bencilce
sözleri. Osman aşkı için bir umut oldu ama Songül bu kafayla o çocuğu da mutsuz
eder korkarım! Orhan Zehra'nın sitemlerine dayanamadı ve sevdiğini en güvendiği
yere "baba evine" getirdi. Nazif Baba ne kadar haklı olsa da gönülsüz
olarak evine kabul etti oğlunun sevdiğini. Mahir'in de Feride'yi baba evine
getireceğini düşününce ev eski şenlikli günlerine döner mi yeniden diye
düşünmeye başladım. İlknur'un Seyis'e Nazif'i her anlatışı Seyis'in vicdan
azabından kıvranmasına vesile oluyor. Sanırım sonunda bile isteye itiraf edecek
gerçeği.
Baksanıza anacığının yanında nasıl da huzurla uyuyor.
Ayten kusura bakma ama sen kendine başka bebek yapmak durumunda kalacaksın galiba.
Belgin: Millet bir kısır yapıp getiremiyor. Ben sofrayı donattım yine de yaranamıyorum anacağım!
Ayten'in Necdet ile ne olacağını, bebeği bu kadar isterken annesinde
olduğunu duyunca vereceği tepkiyi merak eder oldum. Gerçekten boşuna bir
evlilik yapmış gibi gözüküyor şimdilik. Ve gelelim en mühim yere Murat ve
Belgin cephesine. Murat Belgin'i iyi tanısa bile iki güzel lafa kandı, tabii
gerçek yüzüyle yeniden tanışınca işin rengi değişti. Belgin'e bir şey yapar mı
emin değilim ama en sevdiğine zarar vermek isteyebilir, yani Mahir'e. Ölüm
listesinde sıradaki kişinin kim olduğunu korkarak bekliyorum. Sırada Belgin
olur diyenlere selam olsun lakin kendisi öyle pek kolay gidecek gibi durmuyor.
Henüz Mahir ile de yüzleşmedi zaten, bunu bekliyorum ben nedense! Yaptıklarını
anlatacaktır ölmeden kişisel fikrim bu. Batan gemiyi ilk fareler terk eder,
çıkar ilişkisi içinde olan herkes bir gün diğerini satar. 109. bölüm bunun en
iyi örneği oldu. Selim Mehmet Saim'i, Turgut Belgin'i, Belgin de Murat'ı sattı
hiç düşünmeden. Keşke aradan bir de Adnan'ı da çıkarsaydınız, ne şahane olurdu.
Elbet bir
gün buluşacağız şarkısını duyduğum an yüzümde bir tebessüm oldu. Bu şarkıyı
dizideki tüm sevdalılar için kabul edelim Müzeyyen Senar'ın o güzel sesinden.
Dizideki tüm olumsuz havaya rağmen kalan bölümler için iyi şeyler düşlüyorum,
en çok Mahir ile Feride için. Her şeyin geçeceği, yarım kalan bunca hayalin ve
hayattan bu kadar alacaklı bir sevda adına aydınlık ve özgür hayaller kurmak
istiyorum bir süre. Hayat akarken dilerim ki mutluluk artık elimizden kaçmasın.
Gecikmeden dolayı affımı rica ediyorum yeniden.
Son not:
Merak edenler için Mert Ali tedaviye yanıt verdi ve fizik tedaviye başladılar.
Bu bile mühim bir başlangıç oğlumuz için.