Yeni başlangıçlar için önce ilk adımı atmak gerekir..

Nerede kalmıştık? Fatih'in korkudan dizlerinin bağının çözülmesi sonucu onun sahilde, bizim ise ekran başında yerlere kapaklandığımız sahnede..  

"Ne diyorsun lan sen değişik?"
Ertesi gün bizimkilerin başına başka bir felaket daha gelmese şaşardım zaten ki beklenen oldu ve bu sefer de insan kaçakçılığından gözaltına alındılar. Özellikle sorgulama içeren sahnelerde çok eğlendiğimi belirtmek isterim. En aklı başında konuşanın ise Kâmil çıkacağı kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi, gel gör ki son dakikada yine yaptı yapacağını.. Ama olsun bu tarz beklenmeyen hareketler her zaman hoşuma gitmiştir..


"Bir teselli ver bir teselli ver. Yarattığın mecnuna bir teselli ver!"

"Düğün akşamı neler olduğunu biliyorum.."
Ertan konusunun işlenişi hakkında nasıl düşüncelere sahip olduğum artık herkesin malumu, o yüzden her hafta her hafta aynı şeyleri belirtmenin faydası olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta bu saatten sonra Ertan konusunun işlenişi değişmeyecek, o zaman bize düşen mevcut olan akıştan olabildiğince keyif almaya çalışmak. 

Ertan'ı düğün gecesi paketleyen ekibi kim tehdit ediyor diye düşündüğümde aklıma sadece iki ihtimal geliyor. Ya Ertan bir şekilde yine ortaya çıktı ve huzursuzluk yaratmaya çalışıyor ya da bu bölüm hiç ortada gözükmeyen İrem bu işin arkasında. Artık İrem ile Ertan işbirliği içine girdi mi girmedi mi emin değilim ama ortak iş yapsalar da şaşırmam sonuçta hedefleri aynı. Bu iki olasılık dışınca kel alaka biri bu işin içinden çıkarsa ciddi manada zorlama olur. Hani olsa olsa belki bir de Ferhat'ı ihtimal dahilinde sayabiliriz..


Orhan'ın içler acısı halini açıklamaya kelimeler kifayetsiz :/

"Karmaşık Orhan, karmaşık!"
Selin ve Orhan'ın ilişkisi her ne kadar kör topal idare ediyor olsa da belli ki yakın zamanda büyük kopmalar yaşanmaya başlayacak eğer aniden bu ikiliden birisinin karakterinde çok büyük bir kırılma yaşanmazsa.. Orhan'ın Selin'in maddi gücü karşısında ufaktan ezilmeye başladığını zaten görüyorduk ki, bu bölüm Orhan'ın arkadaşından arabasını istemesiyle bu iş artık iyice ayyuka çıktı. Ancak sanmayın ki bu konuda ben sadece Orhan'ı suçluyorum. Selin her ne kadar her şeyin sorumlusu olarak Orhan'ı gösterse de aslında kendisi de hareketlerine hiç özen göstermiyor. Özen gösteriyor olsa, maddi durumlarını bildiği insanların yanında 30 bin tl için "yani öyle çok bir şey değil" demez. Özen gösteriyor olsa gidip hediye diye en azından birkaç bin liralık saati Orhan'a almaz. Olay sadece "Arkadaşlarımın yanında ne biçim davranıyorsun" meselesi değil yani.. Orhan her ne kadar ilk adımı atarak bundan sonra hep Selin'in istediği gibi davranacağına söz vermiş olsa da bence bu yama dikiş tutmaz..

Fatih'in masaja gideceğini duyan Zeynep'e nüzul gelmeden bir salise evvel..

"Artık bu durumu bir an önce çözmemiz gerekiyor.."
Fatih ve Zeynep arasındaki ilişkinin boyutundan da birbirlerine duydukları aşkın gösteriliş biçiminden de son derece memnunum. Zeynep'in her "Ya Fatih.." dediğinde aslında onun nasıl eridiğini görebiliyoruz, sürekli Fatih'i kıskanması da çabası.. Fatih'in sevgisini göstermesi için ise bir şey söylemesine dahi gerek yok. Tek problemimiz artık bir memleket meselesi haline de gelen Zeynep'in Fatih'e tek bir öpücük dahi vermemesi sorunsalı. Bu konuda benim diyecek tek bir lafım dahi kalmadı o yüzden burada sözü ünlü Türk düşünürü Poyraz Karayel'e bırakmak istiyorum; "Öpüşürsek imkansızı başarırız, hele bir de şeyi düşün!" 

Meryem ve Mukaddes'i anlayabilmek!
Ben beceremiyorum da, eğer siz yapabiliyorsanız bana da anlatın lütfen. Mukaddes'in dizinin ilk bölümlerindeki aşırıya kaçan mimik kullanımı son zamanlarda oldukça törpülendi, o konuyu defalarca eleştirmiş biri olarak bu değişiklikten son derece memnunum ancak bu sefer de Mukaddes'in hiç durmadan attığı kahkahalara maruz kalıyoruz.. Gülsüm hanım Mukaddese haddini bildirir, Mukaddes kahkahayı basar. Zeynep, Mukaddes'e herkesin ortasında aleni laf sokar, Mukaddes yine kahkahayı basar..

Meryem'e gelirsek. Daha düne kadar Zeynep annesi olduğumu öğrensin, Şevket'te gerçekleri öğrenip beni affetsin diye uğraşmıyor muydu bu kadın? Ne oldu da birden vazgeçti bu kararından, hem de Şevket anlatacaklarını tekrar dinlemeye ve mektubu da okumaya ikna olmuşken. Kusura bakmayın ama neredeyse otuz sene boyunca sırf bugünün gelmesini bekleyen bir karakter, sırf Şevket ilk anlattığında ona inanmadı diye her şeyi tek kalemde silip atmaz. 

Bu arada bu gibi detaylar bir tek bana mı önemli geliyor bilmiyorum ama belirtmeden geçmek istemiyorum. Şevket ve Meryem Şekercizadeler'de karşılaştıklarında ve Şevket sinirle masayı terk ettiğinde akşam yemeği yeniyordu. Gülsüm hanım Yadigar halaya Meryem'i nereden tanıdıklarını sorduklarında ise gündüz olmuştu. Yani bu insanlar koca geceyi birlikte geçirmelerine rağmen ne hikmetse Gülsüm hanım en azından on iki saat boyunca bekledi bu soruyu sormak için. Hayır anlayamıyorum ki, Yadigar halanın Gülsüm hanıma bahaneler sıraladığı o on saniyelik sahneyi akşam yemeği sahnesinin arkasına ekleseniz olmaz mıydı? Konunun özüne dönecek olursak, bence Gülsüm hanımın bu topa girmesi de hikayede yeni bir başlangıca sebep olacaktır..


İnsan yemeğe kıyamaz derler ya o hesap.. Gerçi ben zaten tatlı yemiyorum ki :/

"Ve kazanan Aşk Yeniden!"
Gelelim bölümün sonuna.. Fadik'in yarışması için el birliğiyle hazırladıkları pasta her ne kadar parçalanmış olsa da Zeynep'in duygusal konuşması sayesinde yarışmaya kabul edildi. Ancak asıl önemli olan o pasta o yarışmaya kabul edildikten sonra o kadar barizdi ki yarışmayı kazanacakları, keşke hepimizi şaşırtacak bir sonuç çıksa ve misal Fadik ikinci olsaydı. Anladığım kadarıyla bu pasta yarışmasından gelen para da hikayede yeni bir adım atmamıza neden olacak. O yüzden Fadik'in ödül kazanması gerekiyor, lâkin dediğim gibi keşke Fadik ikinci-üçüncü olarak daha az bir para ödülü kazansaydı ama hiç beklemediğimiz vurucu bir son yaşansaydı..

Valandil..

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER