Memleketime erik mevsimi gelmiş, ben sadece ekrandan görüyorum.
Yaşadığım ülkede erik diye bir meyve olduğundan haberleri dahi olmadığına
eminim. Yahu ben 2 haftadır Facebook’a kaçak göçek giriyorum, erik yiyen
arkadaş ve akrabalarımı görmeyeyim diye ama artık algıda seçicilik mi dersin,
ağzının suyu akmış sil onu mu dersin, nereye baksam erik. Krizdeyim. Bu hasreti çekerken üstüne
bir de Kiraz Mevsimi’nde, Öykü ve Ayaz’ın oynadığı mini dizinin adı Erik
Zamanı. Hadi buyur buradan yak, şaka gibi.
Erik Zamanı'nda eski Türk filmlerimizin
sevilen sahnelerini gördük az çok. Zaten ne olduysa sanki ondan sonra olmaya başladı.
Eski Türk filmlerimizin klişeleri de birer birer Kiraz Mevsimi’nde vücut bulmaya
başladı. Misal, kötü adam karakterinin ruhu Mete’ye geçti, adeta bir Erol Taş. Öyle böyle değil
ama, durmak bilmeksizin kötülük peşinde. Tek eksiği boynunda fuları olan bir robdöşambr
ve elinde bir kadeh içki. Yüzündeki o pis gülümseme birebir aynı, her yerden çıkıp
her anı mahvedebilme yetisine sahip. Öyle ki, bu hafta bir an ışınlanmayı bile
keşfetti sandım. Ayaz’ın evinin önünde “dur Ayaz nereye gidiyorsun” derken bir
baktık Ayaz’dan önce Önem’in ofisine varmış Ayaz’ı bekliyor (bunu yazarken bir
yandan kahkaha atıyorum)
Ofiste Mete, okulda Mete, kampta Mete kısacası her
yerde Mete. Aynı Nihal’in Behlül maskeleri ile kına gecesi yaptığı gibi adam
her yerde, ya da Matrix’in Ajan Smith’i gibi beden değiştiriyor sanki. Bir de
tınnn, gözünü o kadar karartmış ki kimsenin söylediği umurunda değil. Gerçi Ayaz
hariç çok da fazla bulaşan olmadı. İlker hala etkisiz eleman, ona ayrı gelicem
ama Necmiye Hala tam bir hayal kırıklığıydı. "Seni sevmedim Mete" diye başladı,
seni sevmedim diye devam etti ve bitirdi. Büyük ümitler beslediğim Necmiye Hala karakteri her
hafta daha fazla kan kaybediyor. Hani nerede senin gamlı baykuşluğun Necmiye
Hala? Çekip alamadın Mete’nin içindeki enerjiyi, sen de saldın bıraktın hemen.
Size iki kahve söyliyim mi?
Ayaz’ın yolu dedim ama onun yolu yol değil. Sen git kendi
ellerinle Öykü’yü Mete’ye teslim et, sonra da git Mete’ye horozlan “Öykü senin
olmayacak” diye. E canısı attığın her adım, yaptığın her hareket Mete’yi Öykü’ye
daha fazla yaklaştırıyor, kendi gözlerinle de bunu görüyorsun. Mete’nin Öykü’yü
zehirlemesine fırsat veriyorsun, onu napıcaz? Üstelik adamın boğazına yapışmak
dışında bir gayretini de görmedik.
Şu manzaranın hakkını veremediniz ya, yanarım yanarım ona yanarım :(
Velhasıl, derdimi esprili bir dille anlatmaya çalışıyorum
ama yok bu böyle olmayacak. Bunca zaman Kiraz Mevsimi’nde olan önemli dönüm
noktalarını hep destekledim. Hala da yazdıklarımın arkasındayım. Öykü ve Mete’nin
evliliği, ardından Ayaz’ın Mete ile girdiği iddia diziye konu katan, yön veren
manevralardı. Öykü ve Ayaz’ı sarstı ama yıkmadı. Dahası her iki konunun da dayanağı
kuvvetliydi. Her ne kadar evlilik konusu o zaman da yazdığım gibi son anda
yapılarak inandırıcılığını kaybetse de, atılmış olan imzanın yarattığı
sorunlardı önemli olan. Şimdi bu video ve tehdit o kadar boş kuruldu ki, olan
biten hiçbir şeyi kabullenemiyorum. Ne geçen hafta yazdığım gibi Ayaz’ın o videoyu
sorgusuz sualsiz ve kimseyle adam gibi paylaşmadan tehdit algılamasını kabul
edebiliyorum, ne İlker’in her şeyi bilip susmasını.
Geçen hafta Ayaz annesinin
ardında dört döndü anlatmak için, bu hafta annesi yalvardı, Ayaz sustu. "Aman
kaza geçirdi, stresten uzak durması lazım" diyeceksiniz bana, demeyin. Ölümcül
hastalığı mı var da bunu öğrenince düşüp ölecek? Stres artık 3 yaşındaki
çocukta da var. Bu hafta bir de bunların üzerine tuz biber olarak Burcu ve
Sibel’in destek olmaları gerekirken köstek olmaları eklendi. Yahu siz arkadaş
değil misiniz, bu insanları tanımıyor musunuz, böyle bir anda Ayaz’ın terk
edişinin altında sebepler aramak varken Öykü’ye “Ayaz evlilikten mi korktu
acaba” denmesi de neyin nesi? Sonra her nasıl ikna oldularsa ellerine pankartlar
alıp Ayaz’ın evine gidiyorlar “Ayaz Öykü’yü sev” diye! Bitmedi; İlker susmak ve
çözüm için hiçbir yol göstermemekle beraber bir de süper akıl verdi: eski okul arkadaşını
sevgilin diye yuttur! Yani böyle bir durumda aklı başında arkadaşlar bunu mu
yapar?
Varan2: Mete laptopuna şifre koymayı ne zaman öğrenecek?
Öykü ve Ayaz’ın “arkadaşlarından” umudu kesince Şeyma’dan
medet umar duruma geldik. Şeyma’dan beklenen destek ise en sonunda artık Mete’den
yaka silkince geldi. Bir de Bülent’e Mete’nin evindeyken yakalanmayaydı iyiydi,
şimdi belli ki tüm tehditler ortaya çıkacak ve Mete bütün hıncını Şeyma’dan
çıkartacak.
Şimdi gelinen noktada yine yük Ayaz’ın omuzlarına binecek.
Belli ki bir şekilde Önem yangın konusundan kurtulacak, ya da kurtulamayacak,
orasını çok da merak etmiyorum ama en azından bu Mete’nin Ayaz’ı tehdit
etmesine bir son verecek. Ayaz ise derdini Öykü’ye anlatmanın yanında bir de
Işık ile aralarında hiçbir şey olmadığını ispatlamak zorunda. Ayaz ve Öykü’nün
arası kolayca düzelecek mi bilmiyorum ama Mete’nin bu esnada armut
toplamayacağı kesin. Bu arada, bu satırları yazarken Mete’yi fragmandaki dönme
dolapta son hız döndürmek isteyenlerin sayısı 305 olmuştu, hiç fena değil :)
Ayaz yeniden Öykü'nün dersine girsin diyenler parmak kaldırsın :)
44. bölüm fragmanına geçmeden önce kısa birkaç notum daha var.
Öykü’nün devamsızlık yazısını alarak okula döndürülmesi iyi hamleydi. Okuldan
güzel hikayeler ve sahneler bekliyorum, hatta belki diziye katılacak yeni
oyuncular! İki haftadır Burcu’nun aksesuarları dikkatimi çekiyor, geçtiğimiz
hafta popcorn çantası, bu hafta da okulda taktığı, ünlem ve soru işareti
şekilli küpeleri. Benim tarzım değil, ama böyle orijinal aksesuarları taşıyabildikleri
sürece kullanan herkesi de takdir ederim, Carrie Bradshaw kalp ben. Bu hafta Ayaz'ın eski arkadaşı olarak izlediğimiz Işık'a benden tam not, bir ara "şimmmdi Ayaz'a aşık olacak" dedim ama delikanlı çıktı, bravo, umarım bu haliyle kalır. Ben bu hafta yine EN listesi yapamadım, yerine kısa notlar yazdım ama sizlerin listesi varsa ve yoruma bırakırsanız görmek isterim. Keyifli bir 44. bölüm izlemek dileğiyle...